Ayşegül Koç/Son Mühür TV’de yayınlanan Gündem Yorum programının bugünkü konuğu CHP 27. Dönem İzmir Milletvekili Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır oldu. Hasan Tahsin Kocabaş’ın sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Sındır, tarıma yönelik önemli açıklamalarda bulundu.

Dünya Çevre Günü’nde kötü bir durumda olunduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, buna bağlı etkenleri sıraladı ve şunları söyledi:

“Dünya çevre günü diyoruz ama çevrenin durumu kötü. Kapitalizm, küreselleşme, rekabet gibi etkenler var. Rekabet, AB’de rekabet en  önemli şeylerden biridir. Şirketler arası diye düşünülür ama bireyler arasında da vardır. Sahip olma içgüdüsünü besleyen bir kavramdır. Rekabet insanları canavarlaştırıyor. Bu insanın bireysel eğitiminden kültüründen ahlakından toplumsal yaşamından kaynaklanan çok ciddi bir olumsuzluk.

“Türkiye’de yıllardır yaşadığımız, çevreyi yok sayan bir anlayış var”

“Türkiye’de yıllardır yaşadığımız, çevreyi yok sayan bir anlayış var”

Bu ülkede bir devlet yöneticisi çıktı patates tarlası mı Toyota fabrikası mı dedi. Türkiye’de yıllardır yaşadığımız, çevreyi yok sayan bir anlayış var. Sanayi her zaman tarımın önüne geçmiş. Türkiye’nin ekonomik sektörler itibariyle tarım önemsizleştirilmiş, sanayileşelim anlayışı egemen olmuş. Bugün, fabrikalar karın doyurmuyor. Domates, biber, patlıcanın yoksa karın doyurmuyor. Bamya bu anlayışla tükenmeye yüz tutan bir çeşit oluyor.”

Üzümün Anadolu’nun ana yurdu olduğunu belirten, Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, Amerika ve Güney Afrika Cumhuriyetinde DNA’sında Smirna ve Bornova misketinin izleri olduğunu söyledi. ‘Biz dünyaya genetik ihracat yapmışız farkında değiliz’ diyen Sındır, ‘Bu çeşitlere sahip çıkmamız lazım. Sahip çıkmamışız, kendi ana vatanında yok olan bir nesil. Kim bilir daha ne kadar endemik tür var bu bölgede ve bunları yok etmişiz’ ifadelerini kullandı.

“Dünya Çevre günü 1 güne sıkıştırılıyor”

5 Haziran Dünya Çevre Günü hakkında konuşan Prof. Dr. Okyay, ‘Bu tür günler sanki sadece o gün hatırlanması gereken günlermiş gibi ve 1 güne sıkıştırılıyor. Bu konuda hiçbir zaman tatminkar olmamamız ve mücadele etmemiz lazım. Benim karşı çıktığım şu, Bornova ovası korunabilirdi. Özel çeşitleriyle dünyada çok özel bir havza özelliklerine sahip ova. Bugün dünyanın belki en önde tarımsal üretim havzası olacaktı. Hala öyle ama sahip çıkamıyoruz.

‘Sürdürülebilirlik’ kavramı
Sürdürülebilirlik kavramını ele alan Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, ‘Bu dünyaya sürdürülebilirlik diye bir kavram getirdiler. İlk baktığında güzel gözüküyor. Sürdürülebilirlik, yer küremizdeki, doğa ve çevre kaynaklarının gelecek nesillere de taşınabilmesi adına kullanılması. Suyu kaynak olarak görürseniz, tüketilmesi caiz olan şeydir. Halbuki bunlar korunması gereken doğanın varlıkları” dedi.

‘Alüvyon’ nedir?
Bayraklı bölgesinde 150 metreye yakın Alüvyon olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, 'Alüvyon en verimli topraktır, üstünde binalar var ve temelleri ana kayaya dayanmıyor. İnşaat mühendisliği sağlam yapı yapma disiplinidir yeter ki usulü akıl ve bilim yol göstericiliğinde malzemeden çalmadan gerektiren şartlar dahilinde yapılsın. Türkiye’de 35 milyon dekar tarım alanı son 20 yıl içerisinde gitti' şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, Yenigün gazetesinde yer alan 'Afyon’un köylerinde yabancı şirketlere arazi ve ev satışı hızlandı' haberi hakkında şu şekilde konuştu:

"Sanki başka alternatif yok da buna mecburuz anlayışı var"


"Tarımda şirketleşme hem sosyal hem ekonomik hem de teknolojik olguları olan önemli bir koun. Sosyal anlamda küçük üreticinin yok olma sürecinin temelidir tarımda endüstrileşme dediğimiz. Çiftçinin o gönül bağından koparılıp amele hale gelmesidir. Ensdüstriyel tarım küçük çiftçiyi bir yandan yok ederken, bir yandan yoğun entansif yapılan vahşi üretim yapısı nedeniyle maalesef çevreyi ve doğayı da etkiliyor. Entansif işletme kuruyorsunuz, Konu tedarik zinciri içerisinde de ele alındığında da çok büyük riskleri olan bir konu endüstriyel tarım. Sanki başka alternatif yok da buna mecburuz anlayışı var. Üretim alanları yetersiz. Doğal varlıkların yok edilme sürecinin de nedeni hale geliyor.

"Gardı düşürülmüş bir boksör haline döndük"

Türkiye neoliberal politikaların uygulanması ile birlikte Demir Lady’nin küreselleşme politikalarında Türkiye bundan nasibini aldı. Özellikler 80’li yıllarda IMF ve Dünya Bankası'nın yaptırımları Türkiye'de tarım desteklenmekten uzaklaştırıldı. Gardı düşürülmüş bir boksör haline döndük. Dış ülkelere karşı gücümüz kalmadı. Tarımda desteklemeleri azaltan, amacı dışına çıkartan, üreticiyi fakir fukara fonuna dönüştüren destek egemen kılınıd. Böyle olunca, türkiyede çok uluslu devler ülkeye girmeye başladı. TÜRKİE GIDA egemenliğini ellerine geçiçrme çabasını ele geçirdiler ki başarılı da oldular. Ölçek ekonomisi adı altında, göç olgusu yaratıldı. Bütün bunlar küreselleşme politikasının ve ulus aşırı şirletlerin ülkeleri sömürü düzenine dönüştü. Bunun sonucunda endüstriyel tarım öne çıkarılmaya başladı. Biz yerel olandan, sağlıklı ve güvenli olandan gittikçe uzaklaşıyoruz. Sürdürülebilirlik çok tehlikeli bir kavram dikkatli olmak lazım. İlk bakışta doğru gibi görünüyor. Adına kaynak dedikleri doğal varlıklarımızın tüketiminin sürdürülebilirliğinden bahsedilitor aslında. Bugün şu anki mevcut yeryüzündeki kaynakların tüketimine baktığınızda 1,75 yani yaklaşık iki dünyaya ihtiyacımız var. Bu öyle bir kısır döngü haline geldi ki. Bir yanda kaynak tükeniyor, toprak ve su kirleniyor, öbür yandan bunu karşılayacak yeterliliğiniz de yok. Zenginleşme cebindeki paraya döndü. Bu hırs insanı her şeye götürüyor. Çevreyi doğayı ağacı hiçbir şeyi saymıyorsun

Bir ülke var mıdır imarla ilgili bakanlıkla şehircilikle ilgili bakanlık ve çevre aynı çatı altında buluşsun? Bizim bakanlığımızın adı Çevre şehircilik ve iklim değişikliği bakanlığı. Şehircilik ne, çevre ne, iklim değişikliği ne? Çevre ve Şehircilik Bakanlığı zamanında bir faaliyet raporu getirdi bize. O zaman Bakan Murat Kurum’du. Kendisi Toki'den gelen bir bakandı. Bakanlığın da TOKİ'nin faaliyet raporuna yansıdığını görüyorsunuz. Rapora baktığınızda kaçta kaçı çevre dersiniz? O zaman baktım, 600-700 sayfalık raporda 25-30 sayfa çevre konusu vardı."

Muhabir: Ayşegül Koç