Son Mühür/Sercan Engerek- Aydın ve Muğla sınırlarındaki jeolojik ve biyolojik çeşitlilik, kültürel açıdan Türkiye’nin en önemli doğal ve jeolojik alanlarından biri olan Latmos (Beşparmak) Dağları taş ocaklarıyla kuşatılmış durumda.
Bölgede bulunan en az 10 feldspat ve kuvars madeni ocağı ile kömür ocakları, hem Latmos (Beşparmak) Dağlarını tahrip ediyor hem su kaynaklarını hem de bölgedeki tarım faaliyetlerini tehdit ediyor.
Latmos Platformu’ndan Dr. Varol Aydın, 500-600 milyon yıllık kuvarsa kayalardan oluşan ve fıstık çamı ağaçlarıyla, meşe ormanlarıyla günümüze kadar gelmiş eşsiz doğa güzelliği oluşturan Latmos (Beşparmak) Dağlarının, kaya resimleriyle, Batı Anadolu’nun en eski insan izlerini taşıyan bölge olduğunu belirterek, madencilik faaliyetlerinin sit alanlarının dibine kadar yaklaştığını söyledi.
Latmos’ta 200 bölgede 8 bin yıl öncesine uzanan kaya resimlerinin bulunduğunu, bölgenin birçok alanının arkeolojik sit alanı statüsüyle korunduğunu hatırlatan Aydın, “Bölgede sit alanlarının dibinde madencilik yapılıyor. Bölge henüz tamamen bir sit alanı veya koruma alanı olarak tanımlanamadı. Sadece noktasal alanlar olarak tanımlandığı için maden çalışmaları korunan noktasal alanların etrafını tahrip etmeye devam ediyor. Öyle yerler var ki arkeolojik sit alanı olarak korunan bir alan ama dört bir yanı maden ocaklarıyla çevrilmiş durumda” dedi.

“Rehabilitasyon çalışması kesinlikle yapılmıyor”
Anadolu’nun en eski jeolojik alanının yok edilmekle karşı karşıya olduğunu vurgulayan Aydın, bölgede sürekli yeni maden ocaklarının açıldığını söyledi:
“Dünyanın en önemli tabiat güzelliği, doğal peyzaj alanları da yok ediliyor. Latmos’a uzaktan baktığınızda kuvars kayalar, fıstık çamı ağaçları, bunların hemen yanında da devam eden madencilik faaliyetleri ve madencilik faaliyetlerinden kalan devasa pasa tepeleri… Sürekli yeni maden ocakları açılıyor. Rehabilitasyon çalışması kesinlikle yapılmıyor. Maden ocakları bırakıp gittikten sonra devasa pasa yığınları kalıyor. Bu pasa yığınları doğayı da kirletmeye devam ediyor.”
Dr. Varol Aydın, bölgenin jeopark ilan edilmesinin koruma yollarından biri olduğunu belirterek, “Jeopark ilan edilmesi, sadece doğal alanı değil, insanların hayatını da koruyacak bir statü sunar bölgeye. Ama uluslararası bir statüsünün olabilmesi için UNESCO’nun tanımladığı jeopark kriterlerine uygun olması gerekli. Bunun oldukça ağır bir prosedürü var. Uluslararası kurumlar ulusalda statü verilmeden işlem yapmıyorlar ne yazık ki... Ama Latmos’un böyle bir korumaya ihtiyacı var” dedi.

“İnsanlığın dünyaya karşı işlediği bir suç”
Aydın, Latmos'un Türkiye’nin en önemli doğal ve kültürel miraslarından biri olduğunu söyledi. Bölgeyi şirketlerin kâr için tahrip etmesini “insanlık suçu” olarak tanımlayan Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İnsanlık olarak babamızdan, dedemizden kalan miraslarımız var. Bir de doğanın bize bıraktığı miraslar var. Latmos bu anlamda Türkiye’nin en önemli doğal ve kültürel miraslarından biri. Hem jeolojik olarak hem de geçmişten bugüne kadar devam eden insan yaşamı açısında eşsiz bir bölge. Hem doğal hem de kültürel miras. Buranın korunması çok önemli ama ne yazık ki insan ekonomisinin yaratığı madenciliğin hedefi konumunda. Bu kadar eşsiz bir bölgeyi sadece kâr etmek için vahşi olarak kullanmak insanlık için bir suç. İnsanlığın insanlığa ve dünyaya karşı işlediği bir suç. Bu mirasın geleceğe taşınması insani sorumluluğumuz.”

Ocaklarda kullanılan asit, su kaynaklarını zehirliyor
Aydın ve Muğla’da Latmos (Beşparmak) Dağları çevresinde en önemli üretim ve gelir kaynağı çam fıstığı. “Dünyada çam fıstığının üretim merkezlerinden biri burası” diyen Aydın Çevre ve Koruma Derneği (AYÇED) Başkanı Mehmet Vergili, ayrıca bölgede zeytin üreticiliği ve hayvancılık yapıldığını da hatırlattı.
Bölgedeki madencilik faaliyetlerinin en büyük zararlarından birinin su kaynaklarının kirletilmesi olduğunu vurgulayan Vergili, “Burası Madran su kaynaklarıyla bilinen bir yer. Türkiye’de mineralli suyun yüzde 12’si buradan sağlanıyor. Ancak maden ocaklarında asit de kullanılıyor. Dinamitle patlatma yapıp madeni toplarlarken o asitler yer yüzeyindeki çatlaklarla birlikte içme suyu kaynaklarına iniyor. Burada dünyanın hiçbir yerinde olmayan ekosistem yok ediliyor. Bu bölgede madenciliğin m’sinin yapılmaması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Vergili, bölgede madenciliğin artmasının bir nedeninin de feldspat madeninin en ucuz maden olması ve şirketlerin madeni Güllük Körfezi’nden gemilerle daha ucuza taşıyabilmeleri olduğunu belirtiyor.





