İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Kılınç ve Uzman Klinik Psikolog Pınar Aytaçlar, günümüzde hızla yayılan ekran ve sosyal medya bağımlılığının boyutlarının giderek endişe verici bir halk sağlığı problemine ulaştığını ifade etti. We Are Social ve Meltwater tarafından hazırlanan "Dijital 2025 Türkiye Raporu"nun verileri, Türkiye'deki aktif internet kullanıcı sayısının 77,3 milyona yükseldiğini gösterdi. İnternet kullanımının en yaygın olduğu ülkelerden biri olan Türkiye'de, 2025 yılı itibarıyla sosyal medya kullanıcısının 60 milyona yaklaşmasıyla birlikte, ekran başında geçirilen sürenin tehlikeli boyutlara ulaşması, uzmanları acil önlemler alınması konusunda uyardı.

Dört saati aşan süreler için kırmızı alarm

İEÜ Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Kılınç, özellikle gece yatmadan hemen önce ve yatakta telefonla vakit geçirmenin masum bir alışkanlık olmaktan çıktığını vurguladı. Yatağın hemen yanında telefonla uyumanın ve gelen her bildirime anında tepki vermenin uyku kalitesini ciddi ölçüde düşürdüğünü belirten Prof. Dr. Kılınç, ekran başında geçirilen sürenin kesinlikle bir sınırlamaya tabi tutulması gerektiğini ifade etti. Kılınç, günde dört saatten fazla süren sosyal medya ve ekran kullanımının sağlık açısından risk taşıdığını dile getirerek, "Sosyal medya kullanımına ara verilmesi, masa başında basit egzersizler yapılması ve uykuya geçmeden en az yarım saat önce tüm ekranlardan uzaklaşılması zorunludur. Bu konuda başta gençler olmak üzere tüm çalışan kesimin bilinçlenmesi hayati önem taşımaktadır," şeklinde konuştu.

Fiziksel sağlık üzerindeki potansiyel ölümcül riskler

Ekran bağımlılığının yalnızca zihinsel değil, aynı zamanda ciddi fiziksel tehditler de barındırdığını belirten Prof. Dr. Kılınç, konunun ciddiyetini şu sözlerle özetledi: "Uyku kalitesindeki düşüş, doğrudan kalp ve damar sistemini olumsuz etkilemektedir. Uzun süreli hareketsizlik, obezite, damar sertliği gibi kronik hastalıklara ve hatta akciğerde ölümcül pıhtı oluşumuna bile zemin hazırlayabilir." Profesör Kılınç, ekrana uzun süre maruz kalmanın kas-iskelet sistemi rahatsızlıklarını tetiklediğini de ekleyerek, yanlış oturma pozisyonlarının omurga eğriliği (skolyoz) ve el bileklerinde sinir sıkışması gibi ciddi ortopedik sorunlara yol açabileceği uyarısında bulundu.

Depresyon ve anksiyete ile güçlü bağlantı

Depresyon ve anksiyete ile güçlü bağlantı

İEÜ Psikoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi'nden (PUAM) Uzman Klinik Psikolog Pınar Aytaçlar ise, yapılan kapsamlı bilimsel çalışmaların sosyal medya bağımlılığı ile depresyon ve kaygı (anksiyete) arasında güçlü bir ilişki olduğunu ortaya koyduğunu belirtti. Aytaçlar, "Araştırmalar, hem mevcut depresyon ve kaygı düzeylerinin sosyal medya kullanımını etkilediğini hem de yoğun sosyal medya kullanımının bu ruhsal sorunları derinleştirebildiğini gösteriyor. Bireyler, ‘bir şeyleri kaçırma kaygısı’ (FOMO) nedeniyle sürekli olarak telefonlarına yönelme ve sanal ortamda iletişimde kalma ihtiyacı hissediyor," dedi. Uzman Psikolog, özellikle kadınlarda aidiyet ve sosyal bağlantı arayışının, kolektivist toplumlarda ise gruba dahil olma arzusunun bu bağımlılığı artırdığını; erkeklerde ise rekabet ve oyun odaklı çevrim içi alanlara yönelimin ve dolayısıyla internet oyun bağımlılığının daha yaygın olduğunu ifade etti.

Geçici haz yerine gerçek yaşamı anlamlandırmak şart

Bireylerin olumsuz duygularını bastırmak veya yalnızlık hissini gidermek amacıyla da sıklıkla sosyal medyada zaman geçirdiğini dile getiren Aytaçlar, bu eylemin dopamin salgılanmasını tetikleyerek geçici bir "iyi hissetme" durumu yarattığını söyledi. Ancak bu geçici rahatlamanın uzun vadede gerçek insan ilişkilerinden kopuşa, duygusal dengenin bozulmasına ve uyku düzeninde ciddi aksamalara neden olabileceği uyarısında bulundu. Aytaçlar, sosyal medya ve ekran bağımlılığıyla mücadelede bilinçli farkındalık egzersizleri ve terapi yöntemlerinin etkili olduğunu belirterek, "Bu geçici hazzın yerini dolduracak, hayata anlam katan alternatif aktiviteler oluşturmak, bağımlılıktan kurtulmanın en önemli adımıdır. Örneğin, yemek yerken telefondan uzak durarak yemeğin tadına ve kokusuna odaklanmak bile bu farkındalığı artırabilir ve bağımlılığın zincirini kırabilir," dedi.

Kaynak: İHA