Nicole Kidman'ın Masha'sı geri dönüyor! Nine Perfect Strangers'ın 2. sezonunda hangi isimler var? Nicole Kidman'ın Masha'sı geri dönüyor! Nine Perfect Strangers'ın 2. sezonunda hangi isimler var?

Son Mühür Haber Merkezi/ Melekşah Tufaner Son Mühür TV’de ‘Sanatın Renkleri’ programının bu haftaki konukları Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Göçmen ve Eğitim- İş İzmir 4 Nolu Yükseköğretim Şube Başkanı Haluk Dağdevir oldu.

Eğitim- İş İzmir 4 Nolu Yükseköğretim Şube Başkanı Haluk Dağdevir, “ Eğitim- İş İzmir’de olmak üzere ülke gündemine oturmuş durumda. Eğitim- İş’in amacı insanların yanında olup, özgürlükleri için mücadele etmek. Eğitim- İş İzmir’de bunu kanıtladı. Zaten üniversitelerdeki konjonktürlerimiz gereği yaklaşık 2017’den beri yetkili sendikayız. Bu konuda hem halkın hem çalışanların yanında olarak göstermiş olduk. Temel niyetimiz bunu tüm ülke içerisine yayıp bunu ülke içerisinde genel masaya bizim oturmamız sağlamak. Toplu sözleşmelerde hak sahibi olup, çalışanların hakkını orada sağlamaya çalışacağız. Bununla birlikte Eğitim-İş’in genel felsefesi Atatürk ve Cumhuriyet ilkelerini sonsuza kadar yaşatmaktır. Bu konuda ileri doğru sürüklemektir” dedi.

“İzmir’de iki üniversitede yetkili sendikayız”

Dağdevir, “Genellikle öğretmen ağırlıklı bir sendikayız. Üniversitedeki örgütlenme çok olmadığından öğretmenlere yönelik çalışmamız daha çok. Eğitim- İş’in şu anki sayısı 135 bin civarı. Bunun 13 bin küsuru İzmir’de bulunuyor. İzmir, önemli bir şehir kuruluş ve kurtuluşun şehri. Dolayısıyla bundan hareketle Eğitim- İş’teki kazanımların çoğunda üniversitelerde farklılık olsa da Milli Eğitim kanadında daha başarılı arkadaşlarımız var. İzmir’de iki üniversitede yetkili sendikayız. Dokuz Eylül Üniversitesi ve İYTE’de almayı başardık. Diğer kalan üç üniversitede büyüme hızımız yüksek. Üniversitelerin belli başlı sorunlarından bir tanesi memur maaşlarının az olması. Ülkedeki şehirde yaşanan kira artışları, hiçbir şey orantılı olmadığı için birinci derecede bu en önemli sorunları. Enflasyonla doğru orantıda hiçbir şey yürümüyor. TUİK bir şeyler açıklıyor ama buna bağlı olarak maaşımız artmıyor.”

“Eğitimi önemsemeyen hükümetle karşı karşıyayız”

Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Göçmen, “ Tüm öğretmenler akademisyen olsun, ilkokul, ortaokul fark etmiyor. Hepimiz öğretmeniz, çalışıyoruz. Eğitim emekçilerinin en büyük sorunu gelir adaletsizliği konusunda yaşamış oldukları adaletsizlik hem de eğitimciye verilen değerin gerilemiş olması bu mevcut hükümetin eğitimi basitleştirmiş olmasından kaynaklanıyor. Toplumda eğitim seviyesi sürekli düşüp, geriliyor. Eğitimi önemsemeyen hükümetle karşı karşıyayız bundan dolayı akademisyenlerin, öğretmenlerin sürekli itibarı düşüyor. Akademisyenlerden bahsederken müsvedde deniyor veya bir iki gün önce cumhurbaşkanı entel dantel dedi mesela. Böyle aşağılayıcı ibarelerle toplumdaki itibarımız zedeleniyor. Toplumda öğretmenlere gösterilen saygının gerilemesinin nedenlerinden bir tanesi bu. Çünkü hükümet öğretmenine değer vermiyorsa toplumda değer vermez. Bir öğretmen için gerekirse canımı veririm deniyordu bir ara. Öğretmen çok önemsenirdi. Hükümet toplumu eğiten insanı aşağılarsa, toplum o insanı aşağıda görür.”

“Eğitimsiz insan, inanan insandır”

“Eğitilmiş insan ki bizim toplumumuz bir zamanlar parmakla gösterilen seviyeye ulaşmıştı. Akademisyenlerimizin yapmış olduğu çalışmalar takip edilip, önemseniyordu. Düşünen insan her şeyden önce herkesin söylediğini yargılayabilen insandır. Kim ne derse desin yargılar, kendi fikrini oluşturur. Eğitim seviyesi düşük olan yargılama kapasitesi olduğu için söylenene inanmak zorunda kalır. Eğitimsiz insan inanan insandır. Kime inanır dersek en yakınında kimler varsa otoriter olarak kabul edilen ve ya büyüklerin söylediklerine inanmaya başlar. Tek Türkiye değil dünyada da yaratılan insan düşünen, kendi karar veren insan modeli değil artık. Düşünmeyen, biat eden insan modeli yaratılmaya çalışılıyor. Biz öğretmenler olarak bizim bir insan idealimiz var özgür insan yetiştirmekle ilgili. Eğitim İş bu konuda üniversitemizde büyük emek harcıyor. Düşünen insan, yargılayabilen insanların varlığını arttırmak için.”

Kampüslerdeki yaşam alanı

Dağdevir, “Pandemiden sonra eğitim- öğretimin uzaktan devam etmesiyle son dönemde de depremin araya girmesiyle yaklaşık üç senedir hiç okula gitmeden mezun olan öğrencilerimiz var. Uzaktan eğitim, devam zorunluluğu yok, öğrencinin burada öğrenme düzeyi tartışılır. Ama bizim üniversitelerde yaptığımız emek akademisi adı altında belli dönemlerde, belli konularda sendikanın geçmişi, üniversitede yapabileceklerimiz, eğitime katkılarımız gibi şeyleri kendi üyelerimizle paylaşıp hocamız önderliğinde sosyal etkinlikler düzenliyoruz. Kampüs yaşamlarının da düzenlenmesi gerekiyor. Kampüs yaşamlarında öğrencilerin kaynaşması gerekiyor ki öğrenci kendini iyi ifade edebilsin, sosyalleşsin diye. Akademi de liyakatsiz yöneticilerin atanması buradaki liyakatsiz yöneticilerin akademisyenler üzerindeki mobbing üniversitelerin gelişmesine büyük engel. Akademisyen gerekli açıklama da bulunamıyor, rahat hareket edemiyor, ders saati kısıtlanıyor gibi şeyler üniversitelerin bilim üretememesinin sonucu. Öğrencinin olmadığı yerde kampüsler hayalet şehir gibi. Bunu son üç senedir yaşıyoruz. Şehrin kalkınması da öğrenciye bağlı. Eğitimde öğrencinin payı büyük. Kampüslerde devlette çalışanların tamamının kadroya geçirilmesi lazım 4a, 4b, 4c diye ayrım yapılmamalı. Son zamanlarda yapılan zamla kamuda çalışan arkadaşlarımızın bir iyileştirmesi oldu ama memur arkadaşlara yapılan bir iyileştirme yok. Sendikanın amacı burada çalışanlar adına bir şey yapabilmek. Yetkili sendika olduğumuz için çalışanlarımızın sorunlarını iletmek adına sorunları dile getiriyoruz.”

“Memurlar üzerinde korku imparatorluğu var”

“Yükseköğretimde okuyan öğrenciler için kendi eğitim için yapmış oldukları Çalıştay var. Çalıştay da öğrencilerin neler yapabileceğine dair şeyleri, eğitimdeki modeli, hangi tarz model seçilebilir gibi konuları konuşuyoruz. Köy Enstitüleri modeli bizim için önemli. Son yıllarda korku imparatorluğu oluşturuldu hem akademisyenler hem memurlar üzerinde. Sahaya çıktığımızda yönetim kuruluyla çıkmak zorunda kalıyorsun. Bu 1 Mayıs’ta da böyle, çelenk koyarken de böyle. Bu korku imparatorluğundan dolayı insanlar işimden olurum diye seslerini çıkaramıyorlar. Devlet yurttaşın özgürlüğünü tüm yurttaşın özgürlüğü kadar arttırmalı. Bunun için yurttaşlar topluluğudur diyoruz. Bir hükümet yurttaşları özgürleştiremiyorsa görevini ya yapamıyor ya da kötüye kullanıyor demektir. Hükümetin görevi yurttaşları özgürleştirmektir. Bazı ülkeler var liseyi bitirmeden yurttaşlık verilmiyor. Senin yurttaşlık hakkını kullanabilmen için şu kadar okumuş olman lazım diyorlar hata minimum lise okumalısın diyorlar. Lise mezunu olmayan biri oy kullanamıyor mesela. Eğitim sisteminin bundan dolayı ücretsiz olması gerekiyor ki paralı eğitim almak yerine, insanlar için oluşturulmuş tüm bilgiyi almak için okula gidilsin. Bir taraftan eğitim ücretli, insanlar el vermiyorsa bir zamandan sonra okula çocuklarını gönderemiyorlar. 4 artı 4’ ten dolayı kız çocukları eğitimin dışında düşüyorlar. Eğitim sisteminde ezberciliği eğitim modeli alan ülkede insanlar ne kadar çok ezberlerse ezberlesin yargı kapasitesi gelişmez. O bilgiyi yargılayabilen, kendi yaşamına uyarlayabilen insanlar olması gerekir. Özgür yurttaş geliştirilebilecek şekilde yeniden eğitim sisteminin değişmesi gerekiyor.”

Editör: MELEKŞAH TUFANER