Son Mühür / Alper Temiz - Tokat’ta Alevi yurttaşların ibadet alanı olarak gördüğü Çalbaba inanç merkezi, siyanürlü altın madeni tehdidiyle yeniden gündemde. HLC Madencilik - İstanbul Rafinerisi A.Ş. tarafından yürütülen maden projesine ilişkin mera tahsisi iptal davası (2025/637 E.), 6 Kasım Perşembe günü saat 09.30’da Tokat İdare Mahkemesinde görülecek.

Davanın gönüllü avukatı İsmail Hakkı Atal, yaptığı açıklamada, Çalbaba bölgesine verilen ruhsatın hukuken ve vicdanen kabul edilemez olduğunu belirterek, şunları söyledi:

“Alevi Can’ların inanç merkezi ve ibadet alanı Çalbaba’yı işgale gelen emperyalizmin yerli işbirlikçisi HLC Madencilik’e karşı açtığımız ruhsat iptal davasını Samsun Bölge İdare Mahkemesi lehimize sonuçlandırmıştı. Ancak hukuki mücadele henüz bitmedi.”

Atal, Samsun Bölge İdare Mahkemesi’nin 13 Mayıs 2025 tarihli 2025/341 E. ve 2025/566 K. sayılı kararını hatırlatarak, bu kararın Türkiye’de çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) konusunda emsal niteliği taşıdığını vurguladı:

“Mahkeme, sondajlı maden arama faaliyetlerinin çevresel etki değerlendirmesinden muaf tutulamayacağını belirterek çevre lehine önemli bir karar verdi.”

“Sömürge madenciliği kurumsallaştırıldı”

Atal, Türkiye’de son 20 yılda 400 binden fazla maden ruhsatı verildiğini ve bunun ekolojik çöküşün en büyük nedenlerinden biri olduğunu dile getirdi.

“AKP iktidarı, küresel sistemin isteğiyle sömürge madenciliğini kurumsallaştırdı. MAPEG aracılığıyla altın madeni adı altında siyanürlü kimyasal üretim yapan şirketlere yüzbinlerce ruhsat verdi.”

Avukat Atal, davalı şirket olan HLC - İstanbul Altın Rafinerisi A.Ş. yetkililerinin geçtiğimiz haftalarda “devleti zarara uğratmak” suçlamasıyla tutuklandığını hatırlatarak, “Bu tutuklamalar, yıllardır söylediğimizin kanıtıdır. Yabancı altın madeni şirketleriyle yerli işbirlikçileri, Türkiye Cumhuriyeti’ni ekolojik, ekonomik ve toplumsal olarak çökertmek için kurulmuş suç şebekeleridir” dedi.

Alevi inanç merkezi Çalbaba: 500 yıllık kutsal alan

Günçalı, Güzelce ve Killik köyleri sınırlarında bulunan Çalbaba Tepesi, Alevi yurttaşların yüzlerce yıldır koruduğu bir ibadet alanı. Halk, buradaki ardıç ve meşe ormanlarını “kuru bir dal parçasını dahi dışarı çıkarmadan” koruyor. Her yıl bayramlarda köylüler burada kurban kesiyor ve cem ibadetlerini gerçekleştiriyor. Kültür Bakanlığı, bu alanı “açık hava cemevi” niteliğinde tescil etti.

Doç. Dr. Güldem Baykal Büyüksaraç tarafından hazırlanan bilimsel raporda, Çalbaba ormanının insan eliyle sürdürülen olumlu bir ekolojik döngüye sahip olduğu vurgulandı. Raporda şu ifadelere yer veriliyor:

“Çal Baba, bugün tam da insan eliyle ve emeğiyle yaşamaya devam ediyor. Bu olumlu antropojenik etkiyi açıklamak üzere ‘insan katkılı eko-gelişim’ kavramı önerilebilir.”

Bölge sadece Aleviler için değil, çevredeki Sünni köyler için de kutsal sayılıyor. Farklı inançlara sahip topluluklar burada bir araya geliyor, kurban kesiyor, toplumsal bağlarını güçlendiriyor.

Tokat Alevi

“Yeşilırmak havzası Türkiye’nin sigortasıdır”

Atal, maden ruhsatının yalnızca inanç alanını değil, Tokat’ın ekolojik dengesini de tehdit ettiğini söyledi:

“İklim krizinin pençesindeki ülkemiz kuraklık ve gıda kriziyle mücadele ederken, Yeşilırmak havzası ve Kelkit vadisine verilen maden ruhsatları vatana ve insanlığa ihanettir.”

Maden sahasının hemen yanında DSİ’nin 2 milyar TL harcayarak yaptığı, 31 köyü besleyen Güzelce Barajı yer alıyor. Ayrıca Çekerek Çayı, Çamlıbel Dağı’ndan doğan Kızık, Günçalı (Dinar), Çal ve Kavak tepelerinden gelen dereler doğrudan etki sahasında bulunuyor.

“Yargı önünde hesap verecekler”

Atal, açıklamasını şu sözlerle tamamladı:

“HLC - İstanbul Altın Rafinerisi A.Ş.’ye Mera Kanunu’na aykırı şekilde tahsis kararı veren tüm bürokratlar da bu davayla birlikte kayıtlara geçti.”

Duruşma, 6 Kasım Perşembe günü saat 09.30’da Tokat İdare Mahkemesinde yapılacak. Günçalı köylüleri, doğayı, inanç alanlarını ve yaşam haklarını savunmak için bir kez daha mahkeme salonunda olacak.

Muhabir: Alper Temiz