Her şeyden önce bilinmesini isterim İşçi düşmanı değilim...
Çalışanın emeğinin karşılığını almasından da yanayım.
Ancak!
İzmir’de 5 gündür süren grev emek kavgasından çok öteye geçti. Adeta bilek güreşine döndü, güç gösterisine evrildi.
Hak aramaktan çok, kenti haksızlığa uğratır duruma geldi.
Tabii ki işçi hakkını arayacak. Bunda herkes gibi ben de hem fikirim.
Ama hak aramanın yöntemi yürüyüş yapıp, yollara inmek, trafiği, kenti kilitlemek, kentlinin huzurunu kaçırmak değildir.
Hele hele asgari ücretin 22 bin lira, emekli maaşının 15 bin lira olduğu, ülkenin geleceği çocukları yetiştiren 30 yıllık öğretmenin 60 bin lira aldığı, insan hayatını kurtaran doktorların eline 70 bin lira geçtiği Türkiye’de İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin en düşük 65 bin en yüksek 82 bin liralık maaşı beğenmemek ve greve gidip İzmirlileri perişan etmek hak aramak olmaktan çok, zulüm yapmak oluyor.
Sizin grevinizin bu kentte engellisinden, sosyal yardım alan, belediye aş evinden karnını doyuran sayısız kentliye verdiği zararın farkında mısınız?
Onun içinde sadece İzmir’de borazanı öten Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na bağlı Genel-İş haklıyken haksız durumda...
Sendikacı arkadaşlar, istedikleri kadar İzmir halkı grevi destekliyor desinler.
İstedikleri kadar kentli bizimle beraber desinler.
Değil arkadaşlar bilesiniz.
Kentli size zerre hak vermiyor. 5 gündür yaptıklarınızı onaylamadığı gibi halkın gözünde sendika olmaktan çok başka konumdasınız bilesiniz.
Gerçek ortada...
Siz de biliyorsunuz.
Onun için sürekli ‘bizi İzmir halkı ile karşı karşıya getirmek istiyorlar’ diyorsunuz.
Oysa sizi kimse İzmirliyle karşı karşıya getirmiyor, siz yaptıklarınızla halkın gönlünde taht kuramadınız, aksine sosyal medyada yazılanlara bir bakın vatandaşın gözünde neredesiniz anlayacaksınız.
Ne yazık ki halkın gözünden düştünüz arkadaşlar.
İzmirlinin tamamına yakını kente baktığımızda hem aldığınız ücretleri hem de istediğiniz maaşı hak etmediğinizi bugün değil uzun zamandır düşünüyor.
Sizler biz emekçiyiz, üretiyoruz diyorsunuz.
Kenti o zaman neden çöp götürüyor?
Yollar neden çukur içinde?
Niye parklar tertemiz yeşil değil
Neden, bir kişinin yapabileceği işi üç kişi yapıyor?
Niye bu kentte belediye hizmetleri parmakla gösterilmiyor da kente gelenler tarafından sürekli eleştiriliyor.
Niçin bu kente başka şehirlerden gelenlerden ‘Ben bu kadar pis kent görmedim’ sözünü çok duyuyorum?
Niye su sayaçları doğru düzgün okunmuyor?
Hiç düşündünüz mü acaba.
Suçlu sadece belediye başkanları değil, siz sendikacılar da bu kentin halinden sorumlusunuz ve en az onlar kadar suçlusunuz.
Derdiniz sadece cebe girecek para çünkü.
Sendikacılığı iyi bir rakama sözleşme imzalamak olarak görüyorsunuz.
Eşinizi akrabanızı, çocuklarınızı belediye şirketlerine yerleştirmek değil birinci vazifeniz.
Madem sendika olarak ‘bu kentin sahibi’ olduğunuz iddiasındasınız o zaman kentin geleceğine de sahip çıkmak zorundasınız.
İstediğiniz rakamlar kentin geleceğini zora sokacak, belediyenin bütçesini sarsacak ve hizmet edemeyecek hale getirecekse ille de benim isteğim olacak demek yerine iyi düşünmelisiniz.
Unutmayın sizin aldığınız maaşlar bu kentte yaşayanların vergilerinden ödediği su paralarından, bindiği otobüs bilet ücretinden karşılanıyor.
Madem ‘kentin sahibisiniz’ İzmirlinin üzerine daha fazla yük olup olmamanın hesabını iyi yapmalısınız.
Sendika olarak Belediye Başkanı kadar siz de kente sorumlu olduğunuzu unutuyorsunuz arkadaşlar.
‘Biz aldığımız paraya bakarız. Hakkımızı söke söke alırız’ mantığını bir kenara bırakıp, Türkiye gerçekleriyle baş başa bir muhasebe yapmak zorundasınız.
53 farklı kalemde sosyal ödeme istemek nedir arkadaşlar.
Çocuk yardımı, yemek yardımı, ulaşım yardımı biraz olsun anlaşılır da birleşik sosyal yardım, sorumluluk zammı, koku primi, saha primi ne oluyor.
Sahaya çıktığı için işçinin ücreti mi artar?
Eşi doğum yapan işçiye 15 iş günü yani 21 gün izin verin deniyor. Çocuğu olunca 21 gün işe gitmemek ama maaş almak hangi sektörde var.
İşçi çocuğunu evlendirince 15 gün izin yapacak. En anlaşılmaz istekler arasında bana göre bir numara. Sendikacı beyler, işçinin kendisi evlenmiyor ki çocuğu evleniyor. Balayına gidecek olan da evladı. Neden 10 iş günü yani dolu dolu 15 gün izin yapsın.
Bir de eğer işçi yıl içinde rapor almaz ise 46 yevmiye tutarında teşvik primi ödenmesi talep ediliyor. Keyfi rapor alıp işe gitmeyen mi var da bu istekle çalışmayı cazibeli hale mi getirmek isteniyor anlamadım.
Bu sözleşme taslağı işçinin çalışmasından çok çalışmaması üzerine hazırlanmış görüntüsü verdiği çok açık.
Ayakları yere basmayan pek çok garip istekle dolu.
Biraz empati yapın sendikacı arkadaşlar.
Özel sektör fabrikalarında çalışan milyonlarca işçinin bu hakları var mı? Belediye de çalışmayı öyle bir ayrıcalık haline getirdiniz ki başkanların önünde on binlerce CV o yüzden var.
Bunları yapmadığınız için sizi sadece maaşlarınıza zam istediğiniz 23 bin işçi dışında kimse desteklemiyor.
Ben dahil 5 milyonluk kent arkanızda falan değil!
Olunmaz da zaten...