Son Mühür- Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nuryıl Yılmaz, uzun süreli fiziksel rahatsızlıkların sadece bedensel bir mücadele olmadığını, aynı zamanda bireyin iç dünyasını, kimlik algısını ve toplumsal ilişkilerini sarsan derin bir süreç olduğunu ifade etti. Kronik bir tanı ile yaşamanın getirdiği yükün, bireylerde kaygı bozukluğu ve depresyon riskini genel topluma oranla belirgin bir biçimde artırdığını belirten Dr. Yılmaz, fiziksel iyileşme ile ruhsal esenliğin birbirinden ayrılamaz bir bütün olduğunu dile getirdi. Bu bağlamda, psikolojik desteğin tıbbi tedavinin bir parçası değil, bizzat temeli olması gerektiği vurgulanıyor.
Çaresizlikten özgüven kaybına
Dr. Yılmaz’ın paylaştığı verilere göre, kronik bir hastalığın gölgesinde yaşamak; çaresizlik, geleceğe yönelik belirsizlik ve derin bir umutsuzluk gibi duyguları beraberinde getiriyor. Bireyin eski bağımsızlığını yitirip başkalarının yardımına ihtiyaç duyar hale gelmesi, özgüven kaybını tetikleyerek depresyonun kapılarını aralıyor. Sürekli tekrarlanan tıbbi kontroller, test sonuçlarını bekleme süreci ve hastalığın ilerleme ihtimali gibi faktörler, kronik bir anksiyete kaynağına dönüşüyor. Bu yoğun kaygı ve geçmeyen ağrılar, fiziksel yorgunluğun yanı sıra uyku düzenini de altüst ederek yaşam kalitesini ciddi ölçüde zedeliyor.
Duygusal tepkiler ne zaman sağlıksız hale geliyor?
Uzman Dr. Nuryıl Yılmaz, zorlayıcı bir teşhis sonrası yaşanan inkar, öfke ve anksiyete gibi duyguların, aslında zihnin yeni duruma uyum sağlama çabasının bir parçası olduğunu belirtti. Ancak bu doğal tepkilerin süreklilik kazanması durumunda tehlike çanlarının çaldığına dikkat çekti. Eğer bu duygusal dalgalanmalar kişinin günlük rutinlerini engelliyor, sosyal izolasyona yol açıyor veya tedavi randevularından kaçma gibi davranışlara sebep oluyorsa durumun sağlıksız bir boyuta ulaştığı kabul edilir. Özellikle öfkenin saldırganlığa evrilmesi veya panik atakların sıklığının artması, profesyonel bir müdahalenin artık ertelenemez olduğunu gösteren kritik işaretler arasında yer alıyor.
Bakım verenlerin tükenmişlik riski
Kronik hastalık sürecinin sadece hastayı değil, ona refakat eden yakınlarını da derinden etkilediğini söyleyen Dr. Yılmaz, bakım verenlerin ruh sağlığının çoğu zaman ihmal edildiğini hatırlattı. Bakım sorumluluğunu üstlenen kişilerin yaşadığı suçluluk ve öfke gibi karmaşık duygularla başa çıkabilmeleri için profesyonel terapi veya destek gruplarına katılmaları büyük önem taşıyor. Tükenmişlik sendromunu önlemek için bakım verenlerin tüm yükü tek başına omuzlamaktan kaçınmaları, sosyal çevresinden yardım talep etmeleri ve kendilerine ayıracakları kısa ama düzenli molaları hayatlarına entegre etmeleri gerektiği vurgulanıyor.
Psikolojik dayanıklılık için mindfulness ve tempo stratejisi
Hastalığın getirdiği kısıtlamalarla mücadele etmek için "psikolojik dayanıklılık" (resilience) tekniklerinin önemine değinen Dr. Yılmaz, ağrıyla savaşmak yerine onunla olan ilişkiyi dönüştürmeyi öneriyor. Bu noktada "Kabul ve Kararlılık" ile "Mindfulness" (Farkındalık) yaklaşımları öne çıkıyor. Bu teknikler, fiziksel acıyı yargılamadan izlemeyi ve nefes egzersizleriyle sinir sistemini yatıştırmayı öğretiyor. Ayrıca, enerjiyi sınırlı bir kaynak gibi yönetmeyi amaçlayan "Tempo Belirleme" (Pacing) yöntemiyle, ağrı şiddetlenmeden mola verilmesi tavsiye ediliyor. Bilişsel yeniden çerçeveleme yöntemi ise hastaların karamsar düşüncelerini daha gerçekçi ve yapıcı ifadelerle değiştirmelerine olanak sağlıyor.
Ne zaman bir psikiyatriste gidilmeli?
Duygusal zorlanmanın artık bireyin kendi başa çıkma kapasitesini aştığını gösteren belirli göstergeler olduğunu belirten Dr. Yılmaz, profesyonel desteğin şart olduğu durumları sıraladı. Eğer depresyon belirtileri uzun süre devam ediyorsa, kişi kendini toplumdan tamamen soyutlamışsa veya kaygı kontrol edilemez bir boyuta ulaştıysa vakit kaybetmeden bir uzmana başvurulmalıdır. Özellikle hastanın tedaviyi kasten aksatması, bakım verenin kronik bir öfke sarmalına girmesi veya intihar düşüncelerinin belirmesi durumunda acil psikiyatrik müdahalenin hayati önem taşıdığı kaydedildi.