Son Mühür / Gamze Eskiköy- İnşaat Mühendisleri Odası (İMO), 6 Şubat Depremleri’nin ikinci yıl dönümünde Tepekule İş Merkezi’nde basın açıklaması yaptı. Açıklamayı okuyan İMO 2. Başkanı Bengi Atak, Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi gerektiğini vurgulayarak, yapı stokunun belirsizliği, deprem sonrası süreçlerin eksiklikleri ve yıkımın gerçek sorumlularına yönelik adaletin sağlanmadığını ifade etti.
“Hazırlıklar yetersiz”
Atak, 6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli olarak meydana gelen depremlerin, 11 ilde 14 milyondan fazla insanı etkilediğini, resmi verilere göre 40 bin binanın yıkıldığını ve 50 binin üzerinde insanın hayatını kaybettiğini hatırlatarak, “Ülkemizde ortalama her yıl iki adet 6 veya üzeri büyüklüğünde deprem meydana geliyor. Türkiye’de 2023 yılında 74.232, 2024 yılında ise 31.890 deprem yaşandı. Bu veriler, ülkemizin depremselliğinin açık bir göstergesidir. Ancak asıl şaşırtıcı olan, bu gerçeğe rağmen hazırlıkların yetersiz kalmasıdır” ifadelerine yer verdi
“Yapı stoku güvensiz”
Türkiye’deki yapı kalitesinin yetersizliğine vurgu yapan Atak, Konya’da herhangi bir dış etken olmadan 4 katlı bir binanın kendi kendine çökmesinin, ülkenin yapı stokunun ne kadar güvensiz olduğunu gösterdiğini belirtti. Konya’da, 4 katlı bir bina, deprem gibi herhangi bir dış etken dahi olmaksızın kendiliğinden çökmüştür. Üstelik, bir yapının kendi kendine çökme olayının ülkemizde ilk kez yaşanmadığı da bilinmektedir. 2025 yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programına göre 2024 yılı Eylül başı itibarıyla Türkiye’de toplam konut sayısı 42,2 milyondur.” dedi
Verilen sözler tutulmadı”
6 Şubat depremlerinin hemen ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 319 bini bir yıl içinde olmak üzere toplam 650 bin konut yapılacağı vaadinde bulunmuştu. Ancak Atak, iki yılın sonunda sadece 201 bin konutun tamamlandığını belirterek şunları söyledi:
“Bırakalım bir yılda 319 bin konut yapımını, depremin 2. yılı geride kalırken, yalnızca 201 bin konutun tamamlandığı Bakanlık tarafından açıklanmıştır. Depremlerin üzerinden geçen 2 yılın ardından vaat edilen konutların yalnızca yüzde 31’i tamamlanmıştır. Tamamlanan konut alanlarında da elektrik, su ve kanalizasyon hizmetlerinde, kent için ulaşımda yaşanan yetersizlikler günlük yaşamı olumsuz etkilemektedir. Yine bu hızda ilerleyeceği varsayılırsa, vadedilen deprem konutlarının tamamlanması en az 4 yıl daha sürecektir
Benzer bir durum köy konutlarının inşasında da mevcuttur. Depremin ardından 143 bin 271 köy konutunun yapılacağı vadedilmiştir. Şu ana kadar Bakanlık tarafından yapılan açıklamalarda köy konutlarının yalnızca 22’sinin tamamlanma aşamasına geldiği anlaşılmaktadır. 31 bin köy konutunun 2024 sonu itibariyle tamamlandığı belirtilirken, şu ana kadar ihalesi yapılan toplam köy konutu sayısının ise 60 bin civarında olduğu ifade edilmektedir”
“Depremzedeler hala zor şartlarda yaşıyor”
Deprem bölgesinde birçok ilde ağır hasarlı yapıların yıkım işlemlerinin bile henüz tamamlanmamış olması, bölgenin daha uzun yıllar normal yaşama dönmesinin zor olduğuna işaret etmektedir” diyen Atak, “Konut üretimiyle ilgili sorunlar bir yana, deprem bölgesinde bugün hala altyapı, ulaşım, sağlık, eğitim gibi yaşamsal konularda çok ciddi sorunlar devam etmektedir. Bir kışa daha deprem bölgesinde geçici barınma alanlarında giren depremzedeler, elektrik ve su kesintilerinin yarattığı olumsuzlukların yanı sıra temiz suya erişim sorunları, hijyen koşullarının sağlanamaması nedeniyle de salgın hastalık başta olmak üzere önemli sağlık sorunlarıyla karşı karşıyadır.
Çadırlarda ve konteyner kentlerde sel ve yangın gibi olaylar meydana gelmekte, deprem felaketinden canlarını zor kurtaran depremzedeler başka felaketlerle karşı karşıya kalmaktadır. Enkaz atıklarının yönetimindeki kuralsızlık da asbest yayılımı başta olmak üzere çok ciddi çevresel sorunlara yol açmaktadır.
Öte yandan 6 Şubat Depremlerinin ardından başlatılan yargı süreçlerinde ise yıkımın gerçek sorumlularının ortaya çıkarılmasından uzaklaşılmakta, tüm sorumluluk, günah keçisi ilan edilen teknik elemanların üzerine yıkılmaktadır” diye konuştu.
“Sorumlu olan herkes yargı önüne çıkmalı”
Basına yansıyan verilere göre, şu ana kadar açılan davalarda en az 5 bin kişinin ölümüne sebep olan binaların sorumluları yargılanmakta. Atak, “Bu davalarda ise sadece 60 civarında kamu görevlisi hakkında "bilinçli taksirle birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olma, resmî belgede sahtecilik, taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma, görevi kötüye kullanma" suçlarından soruşturma izni verilmiştir.
Kuşkusuz yıkımda sorumluluğu bulunan herkes yargı önüne çıkarılmalı, gerçek sorumlular tespit edilip cezalandırılmalıdır. Unutulmamalıdır ki halkın can ve mal güvenliğiyle doğrudan ilgili olan deprem riskine karşı tedbir almak, bu hususta gerekli denetimleri yapmak siyasi iktidarın, merkezi ve yerel yönetimlerin sorumluluğudur. Son 20 yılda 6 imar affı yasası çıkararak mevzuata aykırı eklentiler veya değişiklikleri gerekli tedbirler almadan kâğıt üstünde yasal hale getiren, yasalara aykırı olarak üretilen ve mühendislik hizmeti almayan yapıları “imar aflarıyla” bağışlayarak kaçak yapıların/yapılaşmanın yasallaşmasını sağlayan, ülkemizdeki yapı üretim sürecine halkın can ve mal güvenliğini yadsıyarak sadece kâr odaklı bakan siyasi iradenin sorumluluğu görmezden gelinmektedir” diye konuştu.
İMO olarak deprem riskine karşı alınması gereken önlemleri defalarca kamuoyuna ve yetkililere sunduklarını hatırlatan Atak, şunları söyledi:
“Depremin ikinci yılında, kaybettiklerimizin acısı yüreklerimizde tazeliğini korurken, gelecekte deprem zararlarının etkisini en aza indirmek için daha kapsamlı ve etkin adımlar atılmasının gerekliliğini bir kez daha vurguluyoruz.
Riskli yapı stokumuzun dönüştürülmesinden yapı denetim sisteminin baştan sona yeniden düzenlenmesine, yapı üretim sürecini belirleyen mevzuatta ve uygulamalardaki eksiklerin ve hataların düzeltilmesinden proje, imalat ve denetim aşamalarında mühendislik hizmetlerinin tam ve etkin olarak verilmesinin sağlanmasına kadar atılması gereken adımlar, yapılması gereken düzenlemeler Odamızca ilgili kamu idarelerine ve kamuoyuna defalarca açıklanmıştır. Bu açıklamalarda ve raporlarda ifade edilen çözüm önerilerinin bir an önce hayata geçirilmesi ve meslek odalarının bu sürece dahil edilmesi gerektiğinin altını çiziyoruz”