İZMİR HABERLERİ

Birleşik Kamu-İş ülke genelinde iş bıraktı: Hakkımızın gasp edilmesini kabul etmiyoruz!

Birleşik Kamu-İş’e bağlı sendikalar, yurt genelinde iş bırakma eylemi yaptı. İzmir’de konuşan sendika temsilcileri, zam oranlarını ve bütçe politikalarını sert sözlerle eleştirdi.

Abone Ol

Son Mühür / Yağmur Daştan - Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu bileşenleri olarak hükümetin memur ve emeklisine yönelik yaptığı zam oranlarına tepki göstermek için 20 bin üyesiyle beraber yurt genelinde iş bıraktı. İzmir’de Konak SGK binası önünde toplanan Birleşik Kamu – İş Konfederasyonu’na bağlı sendikalar yaptıkları basın açıklamasıyla “Hak ve halkça bir bütçe için üretimden gelen gücümüzü kullanıyoruz” mesajı verdi.

Loading...

Konfederasyon çatısı altında Eğitim İş, Tüm Yerel Sen, Büro İş, Genel Sağlık İş, Tarım Orman İş Sendikalarının temsilcileri hep bir ağızdan ‘Direne direne kazanacağız” diye haykırdı.

‘Yoksul daha yoksul, zengin daha zengin’

Tüm sendikalar ardına basın açıklamasını Birleşik Kamu İş İzmir İl Başkanı Barış Düdü okudu. “Bugün Türkiye’nin en büyük üçüncü kamu emekçileri konfederasyonu Birleşik Kamu-İş olarak işyerlerimizde değil meydanlardayız” mesajıyla başlayan açıklamada, “Neden işyerlerimizde değil meydanlardayız? Adına Toplu Sözleşme dedikleri rezil tiyatroda emeğimizin hakkını gasp edenler, şimdi biz emekçilerin durumunu gözetmeden bütçe yaptıkları için tükeniyoruz. Halk olarak içine düştüğümüz ağır ekonomik krizin temelleri mevcut iktidar tarafından atıldı. Özelleştirme eliyle Cumhuriyet yadigarı olan fabrikalar, sadece arsalarının bedeli kadar düşük fiyatlara yandaşlara peşkeş çekildi. Ülkemiz üretmeden tüketen bir ülke haline getirildi. “Dolarla mı maaş alıyorsunuz, size ne dolardan” denirken ülkede toplu iğne almak için bile dolar kuru takip edilir hale geldi. Üstüne bir de “faiz sebep, enflasyon sonuç” gibi, kabul gören tüm ekonomi doktrinleriyle çelişen bir zihniyette yıllardır sürdürülen ısrar, ülkede yoksulun daha yoksul zenginin daha zengin olduğu, ekonominin orta direği denen orta sınıfın yok olduğu bu karanlık ekonomik iklimi getirdi” denildi.

‘Rezil ve sefil günlerin ayak sesleri…’

Ülkede asgari ücretin genel ücret haline getirildiği asgari ücret ve onun sadece biraz üstü maaş alanlar kayıtlı istihdamın yüzde 70’ine ulaştığının altı çizilen açıklamada, şu ifadeler kullanıldı: “Yani ülkenin çalışan, üreten yurttaşları, en çok vergiyi verip asgari, yani en az ücreti alır hale geldi. Bu yıl üçüncü büyük kamu emekçileri konfederasyonu olarak bizim de bulunduğumuz Toplu Sözleşme masasında ortadaki ağır tabloyla zerre uyuşmayan, adeta hakaret niteliğindeki zam tekliflerini ifşa etmiştik. Diğer konfederasyonlara “yapısı belli ve hükümetin noteri gibi çalışan hakem heyetine gidip bu hakaret zamlarını meşrulaştırmayın” demiştik. Sonuçta ne yazık ki dediğimiz gibi oldu. Herkesin durduğu yeri de, hakem heyetinin adına “zam” dediği o utanç rakamlarını da tarih yazdı. Eylemler yaptık, masadaki her rezilliği ifşa ettik. O masada verilmeyen ancak ufak kanun değişiklikleriyle kamu emekçisine sağlanabilecek birçok hak için raporlar hazırladık, Meclis’te grubu bulunan tüm siyasi partilere bu çalışmalarımızı sunup “Sadece basit kanun değişiklikleriyle kamu emekçisinin içine düştüğü bu darboğazı biraz olsun rahatlatabilirsiniz” dedik. Düzenli olarak, TÜİK’in hayal aleminden bildirdiği rakamların aksine çalışmalar yaparak açlık ve yoksulluk sınırının ulaştığı boyutu ortaya koyduk. Bu gerçekleri yetkililere duyurmaya çalıştık. Bakın Konfederasyonumuzun Ar-Ge birimi KAMU-AR’a göre Kasım 2025 itibarıyla açlık sınırı 30 bin 327 lira, yoksulluk sınırı ise 93 bin 697 lira düzeyinde. Bu ne demek? Bu kamu emekçilerinin ezici bir çoğunluğunun yoksulluk sınırının çok çok altında yaşadığı ve alım gücünün günden güne erimesi nedeniyle açlık sınırına her gün biraz daha yaklaştığı görülüyor demek. Bu gelen daha da rezil ve sefil günlerin ayak sesleri demek. Birileri kendi yarattığı krizin faturasını utanmadan emekçilere ödetmeye çalışıyor demek.”

‘Bütçede hak yok, halk yok, işçi yok, vicdan yok’

Toplu sözleşme masasında memurun haline kulak verilmediği, asgari ücretin belirleneceği masada işçinin yer almadığının altı çizilen açıklamada, “Şimdi de halktan alınan vergilerle oluşan bütçeyi, biz emekçileri, halkı görmezden gelerek şekillendiriyorlar. Bu pişkinliğe artık yeter diyoruz! Bakın üst düzey kamu yöneticilerine vicdanlara sığmayan bir seyyanen zam önerdiler. Ağır tepki verdik, her yerde bunun nasıl bir rezillik ve adaletsizlik olduğunu anlattık. Bir iyileştirme yapılacaksa bunun tüm kamu emekçilerini kapsaması gerektiğini, aksi bir durumun kamu çalışma yaşamındaki gelir adaletsizliğini daha da büyüteceğini, bunu asla kabul etmeyeceğimizi söyledik. Sonrasına hemen geri adım attılar. Oysa söz konusu iyileştirmeyi tüm kamu emekçilerine yaymak, bir kez olsun emekten yana tavır göstermek de mümkündü. Şimdi bütçe hazırlanırken de aynı emek düşmanlığını görüyoruz. Bütçede hak yok, halk yok, işçi sınıfı yok, matematik yok, vicdan yok… Sermaye var, yandaşların çıkarları var, zenginin ağzına çalınan parmak parmak ballar var. Bütçenin yükü dolaylı vergilerle zaten yoksulluktan beli bükülmüş emekçi ve açlık sınırının bile altına atılmış emeklilerin sırtına bindirilirken kamu kaynakları sermaye gruplarına aktarılıyor. Sosyal devlet ilkesi görmezden gelinerek hazırlanan bütçede, halkın refahını gözeten en ufak bir hamle yok. En zenginlerin sırtı kamu teşvikleri ve vergi sıfırlamalarıyla sıvazlanırken, bu bütçeye göre halk yine en çok vergiyi ödeyip yine en az hizmeti alacak. Oysa halkın vergileri şirketlerin kâr hanesine değil, yurttaşların ihtiyaçlarına ayrılmalıdır. Bütçe, halkın ortak kaynağıdır. Bu kaynaktan en büyük pay emekçiler, emekliler, gençler ve engelliler başta olmak üzere yoksul halkımızın tamamına ayrılmalıdır. Bütçe, ekonomi gemisinin rotasıdır; rotası adil ve bilimsel şekilde belirlenmeyen bu geminin daha da derin ekonomik krizlerin kıyısına vuracağı ne yazık ki gün gibi ortadadır. Biz emekçiler olarak bu olmasın diyoruz! Artık yeter, yaşayamıyoruz diyoruz! Sorumlusu olmadığımız bu krizin faturasını ödemeyi reddediyoruz! İnsanca çalışma şartları ve insanlık onuruna yaraşır ücretler istiyoruz ve alacağız!” denildi.

İsteklerini tek tek sıraladılar

Yoksulluk sınırının üstünde maaş taleplerinin de bir kez daha dile getirildiği açıklamada, “Yan ödemelerin tamamının emekli aylıklarına yansıtılmasını istiyoruz. Gelir vergisinin yüzde 15’e sabitlenmesini istiyoruz. Enflasyon farkının aylık olarak ödenmesini istiyoruz. Yılda 4 ikramiye istiyoruz. Kira yardımı istiyoruz. Kamu emekçisinin umudu olan Birleşik Kamu-İş olarak altını çiziyoruz: Bu iş bırakma eylemimiz bir uyarıdır. Kamu emekçisi, gasp edilen hakları teslim edilmedikçe üretimden gelen gücünü kullanmayı da demokratik hakları çerçevesinde mücadele etmeyi de sürdürecektir. Nasıl belirlendiği belli olmayan gerçek dışı enflasyon rakamlarını, ekonomik krizin faturasının önümüze koyulmasını, milli gelirden almamız gereken payın gasp edilmesini kabul etmiyoruz! Haklıyız! Direneceğiz! Kazanacağız!” mesajı verildi.