GÜNDEM HABERLERİ

Bahçeli’nin “Kürt ve Alevi Yardımcısı” Önerisi Tartışma Yarattı: Gürel’den Sert Tepki!

Gazeteci İsmail Saymaz’ın kamuoyuna duyurduğu Devlet Bahçeli’nin “Cumhurbaşkanına bir Kürt, bir Alevi yardımcısı olsun” önerisi siyaset gündemini sarstı. Eski Dışişleri Bakanı Şükrü Sina Gürel, Bahçeli’ye ağır sözlerle yüklendi.

Abone Ol

Son Mühür - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, Cumhurbaşkanlığı makamına yönelik olarak “Bir Kürt, bir Alevi Cumhurbaşkanı Yardımcısı olsun” şeklinde öneride bulunduğu iddiası siyaset kulislerini hareketlendirdi. Söz konusu açıklama, gazeteci İsmail Saymaz tarafından gündeme taşındı.

Saymaz, Bahçeli’nin bu öneriyi MHP’li milletvekilleriyle yaptığı kapalı grup toplantısında dile getirdiğini belirterek, “Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanına iki yardımcı önerdi: biri Kürt, diğeri Alevi olsun. Bu sözler bizzat Bahçeli’ye ait” ifadelerini kullandı.

Açıklamanın kamuoyuna yansımasının ardından, geçmişte Dışişleri Bakanlığı görevinde bulunmuş olan Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel’den çok sert bir çıkış geldi. Gürel, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Devlet Bahçeli’ye, geçmişteki siyasal ortaklığımızın ve kişisel karşılıklı saygımızın gereği, kişiliğine eleştiri yöneltmemiştim. Ancak bu açıklaması – ve tabii sözde ‘terörsüzlük’ siyaseti – artık kendisine saygı duyulmasını imkânsız hale getirmiştir.”

Gürel’in en dikkat çekici sözleri ise şu şekildeydi:

“Artık kendisini, laik milli devletimizi yıkarak İsrail ve Amerika’nın altında bir yeni Lübnan haline getirmek isteyen biri olarak görüyorum.”

Bu açıklama, Bahçeli’nin önerisinin Türkiye’nin üniter, laik ve milli yapısına aykırı olduğu gerekçesiyle eleştirildiği görüşleri güçlendirdi. Gürel’in ifadeleri, muhalefet çevrelerinde ciddi destek bulurken, MHP cephesinden henüz resmi bir yanıt gelmedi.

Arka Plan

Bahçeli’nin önerisi, ilk bakışta “temsilde kapsayıcılık” mesajı olarak değerlendirilse de, muhalif çevreler tarafından etnik ve mezhepsel temelli bir siyasal modelin önünün açılması olarak yorumlanıyor. Açıklamanın zamanlaması ve içeriği, anayasanın ilk üç maddesi ve laiklik ilkesiyle çeliştiği iddialarını beraberinde getirdi.