Son Mühür’e konuşan Ahmet Doğruyol, İzmir ve Türkiye genelinde sağlık sistemine yönelik değerli açıklamalarda bulundu.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ın projelerinden, İzmir Şehir Hastanesine, Sağlık çalışanlarının haklarından ‘Sağlıkta Dönüşüm Projesi’ne kadar tüm sorularımızı içtenlikle yanıtlayan Doğruyol, değerlendirmeleri ile sağlık sektöründeki önemli konuları ve zorlukları anlattı, çözüm önerileri sundu:
“Sağlıkta Dönüşüm Programı sağlık hizmetleri sunumunu geri götürüyor!”
- Mesleğe başladığınızdan bu yana Sağlıkta Dönüşüm Programı da dahil olmak üzere sağlık sektöründeki değişimleri ve gelinen noktayı değerlendirmenizi istesek yorumlarınız ne olurdu?
1994 yılında göreve başladım. Sağlıkta Dönüşüm Programı 2002 yılında AK Parti iktidarıyla birlikte başladı. Bunun etkilerinden şu şekilde bahsedebiliriz. Bizim mesleğe başladığımız dönemlerde bir sevk zinciri vardı. Eğitim araştırma hastanesi ve üniversite hastanelerine devlet hastanesi sevk etmeden gidilemiyordu. 2005 yılındaki aile hekimliği sistemi ile birlikte sevk zinciri getirilmeye çalışıldı ama daha sonraki yıllarda 2006-2007’li yıllarda sevk zincirinden vazgeçildi. Bu da vatandaş memnuniyeti üzerinden bir sağlık sitemimiz olduğu için yapıldı. Ben sevk zincirinin mutlaka bu ülkeye getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Sağlıkta Dönüşüm Programı adı altında bizim sağlık hizmetleri sunumumuz ileri değil geri gidiyor. Çünkü zaman zaman sağlık bakanlarımız diyor ki; 2023 yılında örnekle hastaneye giden poliklinik sayısı sözün gelimi 50 milyonsa 2024’te 60 milyon oldu. Bunu başarı gibi sunuyor. Bu bir başarı değildir. Eğer bir vatandaş hastaneye polikliniğe gidiyorsa daha çok ameliyat oluyorsa siz bu vatandaşların sağlığını koruyamamışsınız demektir. Sağlık bakanlığının görevi; diğer yan bakanlıklarla tarım ya da iç işleri bakanlığı ve belediyelerle birlikte vatandaşın sağlığını korumaktır. Vatandaşı hasta etmemektir. Yani vatandaşın yediği içtiği giydiğiyle ve çevresel faktörlerle (temiz hava gibi) hasta olmasına ortam sağlayan etmenleri ortadan kaldırmakla mükelleftir. Bunları sağlayamadıkları için vatandaşlarımız daha fazla hasta oluyor ve daha çok doktor ihtiyacı duyuyor, daha çok ameliyat oluyor. Bir ülkede ameliyat sayısı ile övünmek doğru bir yaklaşım değildir. Bu vatandaşı hasta ettiğinizin kanıtıdır.
“Sağlık Bakanlığı ek ödemede hekim dışı personeli unuttu, önce adalet sağlayacaksınız!”
- Pandemi döneminde hemşirelerin ‘en çok iş yükü bizdeydi ama doğru düzgün ödeme bile alamadık’ demecinden yola çıkarak, sağlık çalışanlarına pandemi döneminde uygulanan politikanın doğruluğunu değerlendirelim. Sizce hak edilen muamele gösterildi mi?
Hemşirelerin söylemleri doğru. Ülkede bir pandemi süreci yaşadık pandemi ilk çıktığı zamanlar gerçekten hepimiz ürktük ve koktuk. Hem bizde hem tüm dünyada yüzlerce binlerce hayatını kaybeden vatandaşımız oldu. Bu pandemi sürecinin asıl yükünü hemşire arkadaşlarımız çekti. Neden? Pandemi döneminde yoğun bakımlarda yatan hastaların 7-24 başında olan meslek grubuydular. Ve bu arkadaşlarımız o dönemde tulumların içerisinde 4-5 saat hiç çıkarmadan kan ter içinde vatandaşlara hizmet etti. Bakın o dönemlerde tüm vatandaşlar sağlık çalışanlarından ‘Hastanede çalışıyor bize de kovid mikrobu bulaşır’ diye kaçtı. Binalarda bir sağlık çalışanı evine giderken diğerleri onunla aynı asansöre binmedi, uzak durdular, uzaklaştılar. Ama maalesef pandemi döneminde en kötü durumda olan insanlarımız yine hemşirelerimiz ve sağlık çalışanlarımız oldu. Hekim arkadaşların elbette emekleri çok büyük fakat hekimler 5 dakika bir hasta başında bekleyip kontrol yapıp ayrılır. Ama hemşire arkadaşlarımız o hastanın başında 24 saat nöbettedir. Bu yönden en ağır yük onlardadır. Sağlık Bakanlığı o dönemde ek ödeme ile ilgili bir düzenleme yaptı. Ek ödemede de maalesef hekim dışı personelleri unuttu. Ben o zaman bir hemşire arkadaşımızın attığı tweeti hiç unutmuyorum. O tweette; ‘Hocam siz 44 bin lira ek ödeme alacak kadar ne yaptınız? Ben 20 lira ek ödeme alamayacak kadar ne yapmadım?’ yazıyordu, çok hoşuma gitmişti. Şimdi böyle bir mantık, denge olamaz. Adalet sağlayacaksınız. O hastayla en çok muhatap olan kimse onu destekleyeceksiniz. Bizim hemşire ya da doktor arkadaşlarımıza, sağlık çalışanlarımıza para verseniz de vermeseniz de o işi zaten yaparlar. Onlar bu işi parayla yapmıyorlar. Bu işin bilincinde olan insanlar. Bakın depremlerde görüyorsunuz işte; bir deprem oluyor o sağlık çalışanı arkadaşlar kendi canını hiçe sayıp önce kuvözdeki bebekleri tutmaya çalışıyor. Onlar o bilinçte olan insanlar. Ama burada onları motive etmek amaçlı söylüyorum. Motive edecekseniz adalet sağlayacaksınız. Elbette ki hekimlerimiz bizim lokomotifimiz neden almıyorlar demiyoruz elbette ki alacaklar ama 3 TL para dağıtacaksanız ama hekim arkadaşlarımız 3 TL alıyorsa, hemşire arkadaşımızın da en az 2 TL almasını sağlamanız lazım.
“Sağlık çalışanlarının kendine özel yasası olmalı!”
- Devlet günümüzde sağlık çalışanlarına yeterince destek sağlıyor mu?
Çocuk yardımı, kıyafet yardımı ya da farklı kalemler adına yapılan yardımların öncelikle bir standarda bağlanması lazım. Bu standart ne olabilir? Maaş çarpımı katsayısı olabilir ya da asgari ücret üzerinden olabilir. Mesela şu denilebilir; bir hemşirenin kıyafet yardımı asgari ücretin onda biri olacak, 8’de biri denebilir. Bu kriterler olmadığı sürece siz kıyafet yardımı veriyorsunuz 35 TL, o yardım değişmiyor on yıl sonra 35 TL bugünün 1 TL’si oluyor. Zaten bir değeri yok. Şu an bir forma nerden baksanız 1500 TL. Eğer veriyorsanız yılda 2 forma parası verilir. 1500’den 3000 TL olur. Bu kriterlere uzakken bu sosyal yardımların da bir manası yok. Eğer sosyal yardım veriliyorsa kalemler altında günün şartlarına uyulması lazım. Komik duruma düşüyor. Bu o 35 TL’yi alsanız da olur almasanız da olur. Bunun güncellenmesi gerekir. Sağlık çalışanları 7-24 hizmet veren insanlar. Bunların daha özellikli olması lazım, hatta tıpkı askerde poliste olduğu gibi bize göre sağlık çalışanlarının kendine özel yasası olması lazım.
“Şehir Hastanesi’nin açılmasıyla İzmir’in 3 büyük hastanesi âtıl duruma düştü! Şehir hastaneleri sisteminden bir an önce vazgeçilmelidir! Bunlar bizim ülkemizin sırtında çok büyük bir yüktür.”
- İzmir Şehir Hastanesi hizmete açıldıktan sonra devlet hastanelerindeki doktorların ve diğer sağlık çalışanlarının kendi istekleri dışında Şehir Hastanesi’nde görevlendirilmesi söz konusu oldu. Bu durum hem hekimler hem hastalar hem de sistem adına bir kaos yarattı diyebilir miyiz?
Şehir Hastanesi açılan illerimizdeki bulunan bazı devlet hastaneleri, yani şehir hastanesine aktarılması planlanan bazı devlet hastanelerini hekim, hemşire ya da sağlık çalışanları o hastanelerden genel itibarıyla aktarıldı. İzmir ilimizdeki Şehir Hastanesi açılmadan önce de biz “İzmir Şehir Hastanesi’nin açılmasıyla İzmir’in merkezde bulunan sağlık hizmetleri iki yıl kendine gelemez” demiştik ve bugün söylediğimiz noktaya geldik. Şehir Hastanesi’nin açılmasıyla sağlık tedbirleri kapsamında uzun süre Şehir Hastanesi’ne yeterli personel ataması yapılmadı ve hala eksikler mevcut. Buradaki Bozyaka, Tepecik, Ege Doğum Evi gibi bazı hastanelerimizde bulunan doktor ve hemşire arkadaşlarımız artı sağlık çalışanlarımız olarak genel itibarıyla şehir hastanesine gittiler. Ve Bozyaka Eğitim Araştırma Hastanesi âtıl duruma düştü. Şu an açık ama ne kadar açık sorgulamak lazım. Tepecik Eğitim Araştırma Hastanesi ve Ege Doğum Evi Hastanesi de maalesef oranın personelleri genel itibariyle şehir hastanesine gitti. O hastaneler de âtıl duruma düştü. Burada şehir hastanelerinin yapılmasıyla zaten vatandaşlarımız zor duruma düşüyor. Neden? Kendisine yakın olan hastanede doktor bulamıyor, hizmet alacak olanak bulamıyor. Ve MHRS sistemi ile de Sağlık Bakanlığı alınan randevuları genel itibariyle Şehir Hastanesi’ne yönlendiriyor. Neden bunu yapıyor çünkü şehir hastanesine verilmiş olan bir teminat var. İzmir Şehir Hastanesi’ne yüzde yetmiş oranında verilmiş bir doluluk oranı sözü var. Genel itibariyle söylüyorum bu yüzde 70 oranını sağlayamadığınızda onun parasını devlet çatır çatır o şirkete ödüyor. Yani sizi şimdi “devlet hastanesinde ve eğitim araştırma hastanesinde bu işi yaparken hangi gerekçeyle şehir hastanesi yapıp da bir şirkete para aktarımında bulunuyorsunuz?” bunu sorgulamak lazım. Şehir hastaneleri sisteminde alenen otoyol, köprü, hava alanı mantığı var. Yap işlet devret. Aynı mantıkla yapılmış olan hastanelerdir. Bizim ülkemiz şartlarına kesinlikle uygun değildir. Şehir hastaneleri sisteminden bir an önce vazgeçilmelidir. Bizim ülkemizin sırtında çok büyük bir yüktür. Bundan dolayı biz devlet hastanelerinin, butik hastanelerin yapılması taraftarıyız. Tabi vatandaşın en iyi sağlık hizmeti alabileceği yer, evine en yakın olan sağlık kuruluşudur. Bunu gözden kaçırmamak lazım. Ve buradaki şehir hastanelerinin yapılması da maalesef bize göre iyi niyetten uzaktır.
“Şehir Hastanesi’nin temelinin kaymasıyla alakalı somut bir veriye ulaşamadık”
- Şehir Hastanesi’nin sağlamlığı konusunda çalışan ve hastaların açıldığı günden bu yana şüpheleri var. İlk yapıldığından beri temel ve zemin sağlamlığı tartışılıyor. Bu konuda detaylı bir inceleme yapıldı mı?
Şehir Hastanesi’nin yapıldığı yer itibarıyla çeşitli açıklamalar var. Bazıları zemin sağlam derken, bazı deprem haritaları iki fay hattının ortasında gibi ifadeler ortaya çıkardı. Orada kayma var da dendi. Hatta biz kaymayla ilgili somut bir veriye ulaşamadık, ulaşsaydık zaten gündeme getirirdik. Şehir Hastanesi’nin bulunduğu yer; mesela fay hatlarının üzerinde olduğu gibi değişik tartışmalar var. Şu an itibariyle bu konuda somut bir şey yok.
“Üniversite hastanelerimizde personel eksik, Maliye Bakanlığı müdahale etmeli!”
- Bu konuyla da ilintili olarak geçtiğimiz hafta özellikle üniversite hastanelerinin acil servisinde hem hastalar hem doktorlar tarafından, doktor eksikliğinden kaynaklı alan dışı doktor çalıştırılması şikayetleri söz konusu olmuştu. Şu anki durum nedir sizim konuyla alakalı gözlemlerinizi de merak ediyoruz.
Kendi branşıyla ilgili yerlerde çalışmasının doktor arkadaşlarımızla büyük faydası var. Branş dışı doktor arkadaş çalışabilir mi, çalışabilir. Ama daha verimli çalışmaları için kendi branşlarında çalışmaları lazım. Şimdi tabi bizim en büyük sorunlarımızdan biri de asistan doktorlarımızın iş yükü. Çok fazla nöbet tutmaları, doktor sayısının eksikliğinden ya da personel sayısının eksik olmasından dolayı 3 kişinin yapacağı işi bir kişinin yapması gibi şeyler insanları bıktırıyor. Bunaltıyor. Elbette her şey para değil. İnsanların kendi sağlığını da kendi huzurunu da düşünmek zorundalar. Özellikle üniversite hastanelerimizde bu sıkıntı yaşanıyor. Personel eksik. Bu eksiklikle ilgili Maliye Bakanlığı’nın da gerekli kadroyu açarak üniversitelerle o kadroların doldurulması lazım. Çünkü o insanlar 7-24 hizmet veriyor. Sağlık çalışanlarının hata yapma payı yok. Hata yaptığı zaman bir başka insanın canı ile bunun ödenmesi söz konusu. Ondan dolayı sağlık çalışanlarına daha hassas olunmalı. Bu insanların dinlenmesi üzerine çalışma ortamlarının, uykularının, çalışma ortamlarının düzenlenmesinde fayda var. Bir başka vatandaşımızın bu yüzden zarar görmesini istemeyiz.
“Butik hastane sistemi devreye geçerse, sevk zincirinin bir adımı olur”
- İzmirlilerin sağlık hizmetlerine erişimi yeterli mi?
Şehir Hastanesi’nin açılmasıyla bu iş tersine döndü. MHRS’den randevu alan vatandaşların çoğunu İzmir Şehir Hastanesi’ne yönlendirdikleri için sıkıntı oldu. İzmir’in devlet hastanelerine merkezde baktığımızda yayılmış bir hal vardı. Ancak şehir hastanesi açılması işi tersine çevirdi. Sağlık erişimine İzmirlilerin ulaşımı bize göre tam yüzde yüz değil. Bunun tek sebebi sadece İzmir değil, genel olarak elden geçmesi gereken bir konu. Ama biz sağlık sisteminden önce; aile hekimi arkadaşlarımız haftada 1 2 gün kan alıyorlar. Tetkik için bu kanlar başka yere gönderiliyor. Bunun yerine nüfusa orantılı olarak mesela her yüz bin nüfusun olduğu yerin ortasına bir yere butik hastane gibi vatandaşın gittiğinde kanını verip film çektirebileceği, ön tahlil ve tetkiklerin yapılabileceği küçük butik hastanelerin yapılması lazım. Çünkü vatandaş memnun olacaktır. Bu sevk zincirinin de bir adımı olabilir. Bir sonraki aşamada bu arkadaşımız eğitim hastanesine, üniversite hastanesine, şehir hastanesine gidecekse ön tahlil ve tetkikleri yapılmış olur. Vatandaşın lehine güzel olur. İlla oraya 100 tane doktor koymanıza gerek yok. O ön tahlil ve tetkikleri yapabilecek birim ve kurumların yapılmasında fayda vardır.
“Cemil Tugay’dan tıpkı öğretmenlerimizde olduğu gibi sağlık çalışanları için de indirimli ulaşım talep ediyoruz”
- İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay. Kendisi de doktor olmasından dolayı göreve gelmeden önceki açıklamalarıyla ve geldikten sonraki çalışmalarıyla İzmir’deki sağlık sistemine dair bu sektöre pozitif ayrımcılık yapacağını söylemiş ve projelerini aktarmıştı. Bir doktorun büyükşehir belediye başkanı olması hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Meslektaşımız olması hasebiyle sağlık çalışanlarının sıkıntılarını daha iyi anlayacağını düşünüyoruz. Cemil Bey’in bu ifadeleri sağlık çalışanları olarak bizleri onore etmiştir. Ve Sağlık Bakanlığı’nın dışında Eşrefpaşa Belediye Hastanemiz ve belediyeye ait bazı sağlık kurumlarımız da var. Biz Cemil Bey’in sosyal belediyecilik anlayışıyla özellikle evde bakım hizmetlerini güçlendirmesinde yarar görüyoruz. Bazen bizim Sağlık Bakanlığı’na sağlık hizmeti verilen hizmet binalarımızda sıkıntı oluyor. Bu aile sağlığı merkezlerimiz ve 112 acil istasyonlarımızda oluyor. Eğer Sağlık Bakanlığı da bunu kabul ederse sayın belediye başkanımızdan bu konuda desteklerini bekleriz. İstasyonları barınma yerleri ulaşım olarak sağlık çalışanlarına İzmir’de öğretmenlerimiz gibi indirimli ulaşım hakkı verilirse memnun oluruz. Bu da öğretmen arkadaşlarımız gibi hizmet veren bir kurumdur. Bize de indirimli ulaşımı İzmir’den örnek bir projeyle başlatıp tüm Türkiye’ye yayılmasını sağlayabiliriz. Biz meslektaşımızın belediye başkanı olmasından çok mutluyuz. Hangi partiden olduğu fark etmez, ülkesini seven herkes bizim başımızın tacı.
“Her ilçede bir evde bakım birimi oluşturulmasının daha faydalı olacağını düşünüyorum”
- Cemil Tugay’ın Eşrefpaşa Hastanesi'ni her ilçeye yayma ve poliklinik açma fikri var. Bu projeyi değerlendirdiğimizde sizce doktor bir belediye başkanının İzmir genelinde öncelikli projesi bu mu olmalıydı yoksa daha öncelikli ihtiyaçlarımız var mı?
Eşrefpaşa belediye hastanesi sosyal belediyecilik mantığıyla vatandaşlara hizmet etmeye devam ediyor. Her ilçeye bir hastane fikrine tabi karar verecek olan başkanımızdır. Tabi Sağlık Bakanlığı’nın da oralarda sağlık birimleri ve kurumları var. Eğer ihtiyaç varsa her ilçemizde açılabilir. Bu onların fikri. Bize göre sağlık Bakanlığıyla planlı programlı yapılmalı diye düşünüyorum. Amaç vatandaşa hizmet etmekse eğer belediye başkanımızın bu düşüncesi güzel. Ona ihtiyaç manasında bakmamakta fayda var. Bundan ziyade ben evde bakım hizmetlerinin belediye olarak güçlendirilmesinin daha faydalı olacağını düşünüyorum. Evde bakım hizmeti evden çıkamayan vatandaşlarımızın evlerine gidip sağlık hizmetlerini tek tek sunmak oluyor. Bu hizmetleri Sağlık Bakanlığı'mız da yapıyor ama yetersiz kalan yerler olduğunu düşünüyoruz. Bundan dolayı da ben evde bakım hizmetleri üzerine yüklenmek yani her ilçede bir evde bakım birimi oluşturulmasının daha faydalı olacağını düşünüyorum.
“Sağlık kuruluşlarının siyasetten arındırılması lazım, bu kuruluşlarda liyakat sistemi yok!”
- Sağlık kuruluşlarına siyaset müdahil oluyor mu?
Yüzde yüz söz konusu. Sağlık kuruluşlarımızın siyasetten arındırılması lazım. Sağlık kuruluşları şuan bizim sözleşmeli yöneticilerimizden dolayı siyasetin en rahat müdahil olduğu kurumlar. Sağlık kuruluşlarımızdaki yöneticilerimizin hepsi siyasi referans üzerinden yönetici olmakta. Hiçbir şekilde liyakat sistemi yok. Ve sağlık kuruluşlarımızda bir temizlik personelimizin bile çalışacağı yeri direkt müdahil olabiliyor. İşte üst katta çalışmasın, alt katta çalışsın, o birimde çalışmasın bu birimde çalışsın diye. Sağlık kuruluşlarına gittiğimizde temizlik konusunda ciddi sıkıntıları görebilirsiniz. Daha çok büyük hastanelerimizde görebilirsiniz. Bunlar sağlık kuruluşları. Sağlık kuruluşlarının daha steril, temiz, pırıl pırıl olması gerekirken maalesef siyasetin müdahalesinden olayı bu kurum ve kuruluşların çok verimli kullanılabildiğini düşünmüyoruz. Ve burada artık sayın Cumhurbaşkanı yeni bir kanun hükmünde kararname mi çıkarır ne yapar bilmiyorum, ama bu siyasetin hastanelerdeki hatta tüm kurumlardaki (ama hastaneler çok daha siyasete açık birimler), çalışanlara müdahale etmesinin önüne geçilmesi lazım. Herkes oradaki sağlık müdüründen baş hekimine hemen her kesimde kanun, genelge, yönetmelik çerçevesinde kurumları yönetmesi gerekir. Bunun dışına çıkılmaması lazım. Çıkanın da mutlaka kanun ve adalet olarak yaptırımının olması lazım. Zaten bizim başımıza ne geliyorsa adalet askıya alındığı niçin geliyor. Önce adaletin sağlanması lazım. Eğer kanun uygulamayan biri bendense her türlü yolu açık, benden değilse ,,, böyle bir ülke olamaz. Adalet mülkün temeli.
- Bu yönetim bazındaydı hasta bazında nasıl olabilir?
Hastada şu oluyor; idareci arkadaşlarımızın siyasileri o koltuğa oturtmasından dolayı normal vatandaş MHRS’den randevu alacağım diye uğraşarak oraya gideceğim diye beklerken bir siyasinin yakını geldiğinde baş hekim ya da müdür direkt muayene ettiriyor, baktırıyor. Vatandaş arasında adaletsizlik oluyor. O adaleti sağlayabilirsek vatandaşlarımız mağdur olmazlar ve adaletsizlik gider.
“Bizim devlet hastanelerimizin imkânları pek çok özel hastaneden iyi. Bunu vatandaşlarımız bilmiyor”
- Devlet hastanelerindeki hastalar gerek uzun sıralar beklemek yerine kendi tercihleriyle gerekse sürekli bir sevk hali söz konusu olduğundan yakınarak özel hastanelere mi gönderiliyor?
Bizim sağlık sistemimizin temelinde yatan, zaten ilerleyen süreçte bundan belki 5 10 15 yıl sonraya bakıyorum ama ilerleyen süreçte vatandaşlarımızı özel hastanelere yönlendirmek var. Sağlık sisteminin temelinde bu var. Özeller olsun mu olsun. Ekonomik durumu iyiler gitsin. Ama bizin devlet olarak asli görevimiz vatandaşların sağlık hizmetleri sunumunu yerine getirmek. Onların o hizmeti almasını sağlamak. Özel hastanelere yönlendiriyor mu 112’dekiler de yönlendiriliyor. Burada da siyaset müdahil oluyor. “Bu hastanenin sahibi bizden, buraya gönderin” şeklinde diyaloglar geçiyor. Bunlar yaşanan şeyler. Ama Sağlık Bakanlığı olarak bizim görevimiz özel değil devlet hastanelerinden bu sağlık hizmetini vatandaşın almasını sağlamak. Temel amacımız bu olmalı. Ama bizim pek çok hastanemiz özel hastanelere yönlendiriliyor. Ama altını çizelim ki bizim devlet hastanelerimizin imkânları pek çok özel hastaneden iyi. Bunu vatandaşlarımız bilmiyor. Özel hastanelere gittiğinde (hepsini aynı kefeye koymuyorum) kuruluş gerekçeleri para kazanmaktır. Bundan dolayı da para kazanmak için bazı tahlil, tetkik, yerine göre ameliyat bile yapıldığı yönde duyumlar aldık. Bu konuda vatandaşlarımız daha hassas olmalı.