Son Mühür/ Seçil Ünlü- Ege Üniversitesi (EÜ) Etnografya Müzesi, Müze Söyleşileri kapsamında bu kez Anadolu’nun sözlü kültür mirasını odağına alan anlamlı bir etkinliğe ev sahipliği yaptı.
“Anadolu’nun Masalları” başlığıyla düzenlenen söyleşi, masal anlatımı, müzik ve dansın iç içe geçtiği çok disiplinli yapısıyla sanatseverlerden yoğun ilgi gördü.
Zümrüdüanka masalı sahneye taşındı
Etkinlikte yazar Semra Yeşil, Anadolu masallarının en güçlü simgelerinden biri olan Zümrüdüanka kuşu masalını katılımcılarla paylaştı.
Söyleşi, yalnızca sözlü anlatımla sınırlı kalmadı; farklı sanat dallarının katkısıyla sahnede zengin bir atmosfer oluşturuldu.
Dans sanatçısı Yağmur Öztürk, masalın duygusal geçişlerini dansla yorumlarken; Büşra Gümüş yan flütüyle, Furkan Yıldırım ise akordeon performansıyla anlatıya müzikal derinlik kattı.
Müze yönetimi de etkinlikte yer aldı
EÜ Etnografya Müzesi Müdürü Doç. Dr. Dilek Maktal Canko’nun da katılım sağladığı etkinlikte, müze mekanı bir anlatı alanına dönüşerek masal kültürünün yaşatılmasına katkı sundu. Katılımcılar, etkinliği ilgiyle takip ederken program sonunda sanatçılara uzun süre alkışlarla teşekkür etti.
“Sözlü edebiyat insanlığın ortak hafızasıdır”
Söyleşinin açılış konuşmasını yapan Yazar Semra Yeşil, Etnografya Müzesi ve Ege Üniversitesi Rektörlüğüne desteklerinden dolayı teşekkür ederek sözlü edebiyatın tarihsel önemine dikkat çekti. Yeşil, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“İnsanoğlu binlerce, hatta on binlerce yıl boyunca doğa şartlarıyla ve kendisinden çok daha güçlü canlılarla mücadele etmiş; kazandığı deneyimlere çok şey borçlanmıştır.
Bu sürecin sonucunda insanın duygu, düşünce ve davranışlarını şekillendiren yetiler gelişmiştir. O dönemde henüz yazılı edebiyat olmadığı için insanlar, evrimsel deneyimlerini birbirlerine sözel olarak aktarmışlardır.”
Yeşil, bilginin kuşaktan kuşağa aktarılmasının masallar, efsaneler ve mitler aracılığıyla mümkün olduğunu vurgulayarak, sözlü edebiyatın anonim yapısına dikkat çekti.
“Masalsız toplum yoktur”
Masalların evrensel bir anlatı biçimi olduğunun altını çizen Yeşil, şu değerlendirmede bulundu: “Bu anlatıların içinde en önemlisi masallardır; çünkü dünya üzerinde masalı olmayan hiçbir toplum yoktur.
Masallarda somut mekan ve gerçeklik aranmaz; tamamen hayal ürünü mekanlara ve karakterlere inanılır. Öğretici bir nitelik taşıyan masallar, bir nevi nasihat, kıssa ve hisse kaynağı olarak değerlendirilebilir.”
“Masal, anlatıcı ile dinleyici arasında kurulan bir iletişimdir”
Masal anlatımının tek yönlü bir süreç olmadığını vurgulayan Yeşil, masalın interaktif yapısını şu sözlerle anlattı:
“Masal, ilk bakışta tek taraflı bir hikaye anlatımı gibi görünse de özünde anlatan ile dinleyen arasında kurulan bir temas, bir iletişimdir.
Anlatıcı masalı aktarırken sesiyle, hareketleriyle, mimikleriyle ve bazen doğaçlama canlandırmalarla hikayeye hayat verir.”
Yeşil, dinleyicinin de bu sürecin aktif bir parçası olduğuna dikkat çekerek, masalların anlatıldığı coğrafyanın izlerini taşıdığını belirtti.
Anadolu masallarında coğrafyanın izleri
Masalların yerel özellikler barındırdığını ifade eden Yeşil, Anadolu masallarında bu topraklara özgü hayvanların, iklim koşullarının ve yaşam biçimlerinin anlatılara yansıdığını vurguladı.
Deniz kenarında anlatılan masalların denizle, dağlık bölgelerde anlatılanların ise doğa ve iklimle şekillendiğini söyledi.
Zümrüdüanka: Ölümsüzlüğün değil dönüşümün simgesi
Zümrüdüanka kuşunun sembolik anlamına da değinen Yeşil, bu mitolojik figürün insan yaşamına dair güçlü mesajlar içerdiğini belirterek şunları söyledi:
“Binlerce yıldır süregelen efsanesiyle aslında insanoğluna hayattaki en büyük derslerden birini, yani yeniden doğuşu anlatmaktadır. Kendi küllerinden doğarak bizlere her sonun aslında taze bir başlangıç olduğunu fısıldar.”
Zümrüdüanka’nın bireyin korkularından ve eski alışkanlıklarından sıyrılarak dönüşümünü temsil ettiğini dile getiren Yeşil, bu yönüyle masalın kişisel gelişim açısından da önemli bir rehber olduğunu ifade etti.
Katılımcılara teşekkür belgeleri takdim edildi
Etkinlik, tiyatro sanatçısı Aylin Koç tarafından katılımcılara Teşekkür Belgelerinin takdim edilmesiyle sona erdi.
Sanat, edebiyat ve sözlü kültürü bir araya getiren söyleşi, EÜ Etnografya Müzesi’nin kültürel etkinliklerine önemli bir katkı sundu.