GÜNDEM HABERLERİ

Ünlü ekonomistten dikkat çeken yorum: "Türkiye NATO’daki hiyerarşiyi bozan tek güç haline geldi!"

Columbia Üniversitesi Profesörü Jeffrey Sachs, Türkiye’nin savunma sanayisinde gerçekleştirdiği atılımı, NATO içerisindeki güç dengelerini sarsan bir "teknolojik devrim" olarak tanımladı. Türkiye'nin dışa bağımlılıktan kurtularak kendi İHA, deniz ve füze sistemlerini üreten bağımsız bir güç kutbu haline geldiğini belirten Sachs; bu yerli üretim kapasitesinin Ankara’ya yaptırımlardan etkilenmeyen, tam bağımsız bir dış politika alanı açtığını vurguladı.

Abone Ol

Küresel ekonomi ve siyaset dünyasının en etkili isimlerinden biri olan Columbia Üniversitesi Profesörü Jeffrey Sachs, Türkiye’nin savunma sanayisinde gerçekleştirdiği dönüşümü "ezber bozan bir devrim" olarak nitelendirdi. Sachs, Türkiye’nin askeri teknoloji alanında ulaştığı bağımsızlık seviyesinin, Kuzey Atlantik İttifakı (NATO) içerisindeki geleneksel güç dengelerini temelinden sarstığını ifade etti. ABD’li ekonomiste göre Ankara, sadece kendi ordusunu modernize etmekle kalmadı, aynı zamanda ittifak tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir teknolojik özerklik inşa ederek NATO içindeki hiyerarşiyi yeniden tanımladı.

Montaj sanayisinden küresel teknoloji öncülüğüne

Jeffrey Sachs, Türkiye’nin son 15 yılda katettiği mesafeyi çarpıcı verilerle ortaya koydu. 2000’li yılların başında savunma ihtiyacının yaklaşık yüzde 80’ini dış kaynaklardan karşılayan, F-16’lar ve Leopard tankları için Batı’ya bağımlı olan bir ülkenin, bugün dünyanın en sofistike İHA, deniz ve elektronik harp sistemlerini üreten bir güç merkezine dönüştüğünü vurguladı. Bu süreci "tüketici konumundan oyun kurucu üretici konumuna geçiş" olarak tanımlayan Sachs, Türkiye’nin ambargolar ve kısıtlamalar karşısında pes etmek yerine, stratejik bir kararlılıkla kendi ekosistemini sıfırdan inşa ettiğinin altını çizdi.

İHA sektöründe maliyet ve performans dengesi

Türk savunma sanayisinin en somut başarısının insansız hava araçları (İHA) olduğunu belirten profesör, burada asıl fark yaratan unsurun sadece üretim değil, operasyonel başarı ve maliyet etkinliği olduğunu söyledi. Amerikan MQ-9 Reaper sistemlerinin yaklaşık 30 milyon dolarlık maliyetine karşılık, Türk Bayraktar TB2’nin 5 milyon dolar bandında çok daha yüksek bir fiyat-performans verimliliği sunduğunu ifade eden Sachs, bu durumun küresel pazarda ABD ve İsrail hegemonyasına ciddi bir meydan okuma anlamına geldiğini dile getirdi. Türkiye’nin tasarım ve entegrasyon kontrolünü elinde tutarak ulaştığı bu seviye, dış politikada da bağımsız bir hareket alanı yaratıyor.

Denizlerde ve havada yeni güç projeksiyonu: TCG Anadolu ve KAAN

Türkiye’nin uzmanlığını sadece gökyüzünde değil, denizlerde de kanıtladığını belirten Sachs, TCG Anadolu amfibi gemisinin inşa edilmesini "iki on yıl önce hayal dahi edilemeyecek bir başarı" olarak değerlendirdi. Türkiye’nin artık deniz araçları konusundaki mühendislik gücünü ihraç eden bir konuma geldiğini kaydeden ekonomist, beşinci nesil savaş uçağı projesi KAAN’ın ise çıtayı en üst seviyeye taşıdığını belirtti. Teknik zorlukları muazzam olan bu projenin başarıyla tamamlanmasının, Türkiye’yi havacılık alanında dünyanın en seçkin ülkeleri arasına sokacağını ve bu kararlılığın tüm dünyada dikkatle izlendiğini sözlerine ekledi.

NATO içindeki siyasi ve teknolojik deprem

Sachs’ın analizindeki en dikkat çekici nokta, Türkiye’nin teknolojik yükselişinin NATO içindeki siyasi sonuçları oldu. NATO’nun geleneksel olarak ABD’nin en ileri teknolojiyi sağladığı, diğerlerinin ise satın aldığı bir hiyerarşi üzerine kurulu olduğunu hatırlatan Sachs, Türkiye’nin bu zinciri kırdığını savundu. Artık Batılı müttefiklerin silah satışlarını bir baskı unsuru olarak kullanamadığını, çünkü Türkiye’nin kendi mühimmatını ve platformlarını yerli olarak geliştirdiğini vurguladı. Bu durumun, Ankara’ya dış politikada büyük bir bağımsızlık sağladığını ve bu özerkliğin bazı müttefik başkentlerinde ciddi bir rahatsızlık ve "bağımsız güç kutbu" endişesi yarattığını ifade etti.

Bölgesel dengelerin yeniden hesaplandığı dönem

Türkiye’nin yerli silah sistemleriyle donatılmış ordusunun Libya’dan Suriye’ye, Doğu Akdeniz’den Karadeniz’e kadar geniş bir coğrafyada dengeleri değiştirdiğini belirten Sachs, komşu ülkelerin bu gelişmeyi endişeyle takip ettiğini söyledi. Özellikle Yunanistan’ın, Türkiye’nin yerli üretim kapasitesi karşısında her şeyi ithal etmek zorunda kalmasının sürdürülebilirlik sorunları yarattığına dikkat çekti. Jeffrey Sachs, sonuç olarak Türkiye’nin savunma sanayi devrimini son 20 yılın en önemli askeri-teknolojik gelişmelerinden biri olarak tanımlayarak, bu yükselişin küresel savunma pazarlarını ve bölgesel güç haritalarını kalıcı olarak değiştirdiğini belirtti.