Avengers: Endgame’in ardından Marvel, pek çok yapımında hem eleştirmenlerden hem de gişede beklenen başarıyı yakalayamamıştı. Ant-Man 3, The Marvels ve Secret Invasion gibi projeler hayal kırıklığı yaratırken, Disney üretim stratejisinde değişikliğe giderek "nicelik yerine nitelik" odaklı bir yaklaşım benimsemişti.
İşte Thunderbolts, bu yeni dönemin ilk güçlü örneği. Peki, bu yeni ekip, Avengers’ın yerini doldurabilir mi? Cevap kesin değil, ancak şurası net: Bu film, Marvel’ın ilk dönemindeki karakter odaklı anlatı stiline en çok yaklaşan yapım.
Thunderbolts Konusu Ne?
Spoiler vermeden özetlemek gerekirse; Julia Louis-Dreyfus’un canlandırdığı Val, siyasi bir krizin ortasında kalıyor ve bu sorunu çözmek için dağınık bir ekip kuruyor: John Walker (Wyatt Russell), Yelena Belova (Florence Pugh), Ghost (Hannah John-Kamen) ve Taskmaster (Olga Kurylenko). Ancak planlar tahmin edildiği gibi gitmiyor.
Zamanla ekibe, milletvekili olmuş Bucky Barnes (Sebastian Stan) ve sönmüş bir süper kahraman olan Red Guardian (David Harbour) da dahil oluyor. Bu karmaşık kadroya bir de Marvel evreninin en güçlü ama en dengesiz karakterlerinden biri olan The Sentry (Lewis Pullman) ekleniyor.
İçsel Savaşlar ve Kaosun İçinde Doğan Bağlar
Film, yalnızca dış tehditlerle değil, karakterlerin içsel çatışmalarıyla da öne çıkıyor. The Sentry’nin karanlık yönü The Void, karakterleri geçmişleriyle ve en derin korkularıyla yüzleştiriyor. Özellikle Yelena karakteri, Florence Pugh’un güçlü performansıyla filmin duygusal yükünü başarıyla taşıyor.
Red Guardian ise hem komik anlarla hem de içsel çöküşüyle izleyiciye kendini sevdiriyor. Bucky Barnes rolündeki Sebastian Stan ise nihayet yalnızca “eski asker” kimliğinin ötesine geçip daha olgun, daha sıcak bir karakter sunuyor.
Sentry: Kahraman mı, Tehdit mi?
Bob Reynolds yani The Sentry, Marvel evrenine oldukça güçlü bir giriş yapıyor. Hem süper kahraman hem de tehdit olarak filmdeki dengeyi sağlıyor. Onun iç dünyası üzerinden yalnızlık, travma ve akıl sağlığı gibi temalar derinlikli bir şekilde işleniyor.
Yazarlar Eric Pearson ve Joanna Calo, bu temaları diyaloglara yedirerek melodramdan uzak, samimi bir anlatı oluşturuyor. Bu da Thunderbolts’u klasik süper kahraman filmlerinden ayırıyor.
Küçük Aksaklıklar Bulunuyor
Filmin birkaç eksisi de yok değil. Özellikle film başındaki büyük bir olay, duygusal etkisi işlenmeden geçiliyor. Ghost karakteri geri planda kalıyor ve Val’in hikayesi tam anlamıyla sonuca bağlanmıyor. Ancak bu boşluklar, devam filmleri için bilinçli olarak bırakılmış gibi duruyor.