Son Mühür/ Emine Kulak - Aydın’da Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun partisinden ayrılması, kent siyasetinde büyük bir şok etkisi yarattı. Yaşanan bu ani değişim, hem siyasi çevrelerde hem de kamuoyunda şaşkınlıkla karşılanırken, olayın ardındaki motivasyonlar ve olası sonuçları tartışılmaya başlandı.
Siyaset Bilimci Zekiye Seda Sönmez, Son Mühür'e konuya ilişkin değerlendirmede bulundu.
“ZIT BİR PARTİYE GEÇİŞ YAPIYOR OLMASI KİŞİSEL BEKLENTİ VE HIRSLARLA İLİŞKİLENDİRİLEBİLİR”
Yaşanan süreci hem siyasi hem de toplumsal psikolojik boyutlarıyla değerlendiren Sönmez, “Aydın’da yaşanan ve Büyükşehir Belediye Başkanı’nın parti değiştirme vakası, hem siyasi hem de toplumsal psikolojik boyutları ile değerlendirilmesi gereken önemli bir konudur. Özellikle uzun yıllar aynı partide görev yapmış kişiler için insanların şaşkınlık ve gerilimine şahit olduğumuz bir mevzu. Bu durumda partiye olan aidiyetin olmadığı ve kişisel beklentilerin ön plana geçmiş olduğu açık ve net bir gerçektir. İdeolojik açıdan taban tabana zıt bir partiye geçiş yapıyor olması da kişisel beklenti ve hırslarla ilişkilendirilebilir. CHP uzun yıllar Türkiye siyasetine yön vermiş olan bir partidir. Burada görev yapanların da her biri üyenin de tarihi sorumlulukları vardır. Her şeyden önce Cumhuriyeti kuran bir parti olarak tüm siyasi partilerin kurulmasına da vesile olmuş ve ülkemizi çok partili siyasi hayata geçirmiş olan bir partidir. Dolayısı ile parti içerisinde yer alan herkesin de çok önemli sorumlulukları vardır her bir üye de kendisini partinin bu köklü anlayışına uygun olacak şekilde çeki düzen vermelidir” dedi.
CHP'DE İLETİŞİM KRİZİ VE GÜVEN SORUNU
Parti içi kopuşların yalnızca bireysel tercihlerle açıklanamayacağını belirten Sönmez, “Burada örgütlü bir parti olan CHP’nin içerisinde iletişimin ve güvenin tekrardan yenilenmesi gerekir. Bu durumda herkesin şapkasını önüne koyup düşünemesi ve parti içerisinde yer alan üst düzey temsilcilerin de parti tabanı ile ilişki ve güveninin güçlendirilmesi zorunludur. Aslında bu olayın nedenini sorgularken bu duruma çok boyutlu bakılması gerektiğine inanıyorum. Zira partide, parti içi dengelerin bozulabileceğini veya kişisel kopuşların domino etkisi yaratabileceğini görebilir. İzmir gibi CHP’nin kalesi sayılan bir yerde bile, “asla bizden ayrılmaz” algısının kırılma ihtimali gündeme gelir. Bu da örgütleri daha fazla kenetlenmeye ya da tam tersi, iç çekişmelere itebilir. Bu iç çekişmeler de partiye büyük zarar verir. Bu durumun bir kırılma noktası olması ile birlikte partide ikiye ayrılmışlık oluşur. Bir yandan genel merkezi suçlayanlar ile diğer yandan partisinden istifa edenlerin çekişmesi halinde parti içi hizipleşmelerin daha derinleşmesi söz konusu olur” diye konuştu.
“BU TÜR GEÇİŞLER MARJİNALLEŞME İLE SONUÇLANIYOR”
Bir siyasi partide uzun yıllar görev yapmış olanların taban tabana zıt bir partiye geçiş yapması ile ilgili görüşünü aktaran Sönmez, “ Bu durum siyaset sosyolojisinde genellikle “ideolojik savrulma” veya “fırsatçı geçiş” olarak yorumlanır. Taban, bunu kişisel çıkar veya pozisyon arayışı olarak değerlendirebilir. Güven erozyonu yaratır. Bazen kişi, kendi partisiyle ideolojik bağının tamamen koptuğunu ve yeni adresin kendi değerlerine daha yakın olduğunu düşünebilir. Ancak bu gerekçe tabanda kolay kabul görmez. Türkiye’deki siyasal kültürde bu tür geçişler, genelde “ilkesizlik” olarak etiketlenir. İdeolojik çizgiden ziyade, iktidar veya kişisel çıkar beklentisiyle parti değiştirme eğilimi siyaset sosyolojisinde genellikle seçmen nezdinde güven erozyonuna yol açar. Bir siyasetçi, kendi tabanının değerleriyle uyuşmayan bir partiye geçtiğinde, “siyasi kimlik” ile “parti kimliği” arasındaki bağ kopar. Bu, seçmen davranışında “ihanet algısı” yaratır. Siyasi elitler, farklı iktidar blokları arasında geçiş yaparak sistem içinde varlıklarını sürdürürler. Ancak taban tabana zıt geçişler, bu “dolaşım”ın radikal versiyonudur ve daha risklidir. Sosyolojik olarak seçmen, kendini temsil edenin kendi değerlerini taşımasını bekler. Zıt bir partiye geçiş, seçmen için “temsil ihlali” anlamına gelir. Netice itibariyle de Türkiye’de taban tabana zıt partiye geçen siyasetçiler çoğunlukla ya tabansız kalıyor ya da kısa süreli etkili olup uzun vadede marjinalleşiyor. Tahminim o ki Özlem Hanım’ın da akibeti bu yönde olacaktır ”dedi.
“İZMİR’DE TABAN BAĞLILIĞI GÜÇLÜ, TEPKİ SERT OLUR”
Aydın’da yaşanan siyasi gelişmelerin İzmir’de de benzer şekilde yaşanma ihtimalini değerlendiren Sönmez, şu ifadeleri kullandı:
“İzmir’de CHP tabanı genelde ideolojik bağlılığı yüksek bir profildir. Dolayısıyla kısa vadede öfke ve hayal kırıklığı yüksek olur. İhanet söylemi sıkça dillendirilir. Ancak İzmir örgütleri geniş ve köklü olduğundan, uzun vadede hızlı toparlanma olasılığı yüksektir. Taban, kaybedilen bir kişi yerine korunması gereken değerlere odaklanmaya eğilimlidir. Olası böyle tatsız bir durumda da örgüt çok güçlü olduğu için kendi yoluna kararlılıkla devam edecektir. Geçtiğimiz yıllarda yerel seçimlerde bunun örneklerini yaşadık. Partiden gidip başka partiden aday olan kişilerin aldıkları oy sayısal olarak düşük bir durumda kaldı. Burada herkes şunu düşünmelidir; parti şahısların üzerinde bir kurumdur. Kurumsal bir partide bu durumun yani parti geçiş süreçlerinin yaşanması köklü partilerde fazlaca olumsuz etki yaratmaz. Bu yüzden de kimse kendisini partisinin üzerinde görmemeli ve ben varsam parti kazanır anlayışı ile bakmamalıdır. Kurumlar her zaman kişilerin üzerindedir. Özellikle de CHP gibi bir partide bu zaten çok aşikardır. Makamlar mevkiler kişiler gelir geçer ama CHP 100 yıldır olduğu gibi yine kurumsal kimliğini koruyarak ayakta kalmaya devam eder” ifadelerini kullandı.
ÖMER GÜNEL’E CHP’DEN STRATEJİK GÖREV"
Öte yandan Aydın’da dikkat çeken bir diğer gelişme ise CHP Aydın İl Örgütü tarafından yapılan yeni görevlendirme oldu. Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel, Aydın Büyükşehir Belediye Meclisi’nde CHP Grup Başkanvekili olarak görevlendirildi.
Söz konusu atamayı değerlendiren Sönmez, bu gelişmenin hem CHP’nin iç örgütlenmesine hem de mevcut kriz ortamına verilen bir yanıt niteliğinde olduğunu belirtti. Sönmez, “Ömer Günel’in bu rolü, Aydın’daki CHP içerisindeki güvenini ve örgütle olan bağının gücünü gösteriyor. Kendisi basın toplantısında 'CHP’nin vereceği her göreve hazır olduğunu' ve 'örgüte sevgi ve sadakatle bağlı olduğunu' vurguladı. Bu duruş, yerel siyasette hem kurumsal sadakat hem de dayanışma açısından önemli bir mesaj niteliğindedir” dedi.
Sönmez, “Gelecekte bu krizi yöneten kişi Aydın Belediye Başkanı olur mu?” sorusunun ise akıllara geldiğini belirterek, bu konunun iki boyutlu değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti:
“Birinci olarak, mevcut krizi yöneten aslında partinin yerel yönetim kadroları ve örgüt yapısıdır. CHP, yaşanan gelişmelere rağmen halk desteğini kaybetmemeye çalışıyor. Bu süreçte krizi yöneten kişi tanımı, henüz kişisel bir role indirgenemez. İleride bu pozisyon 'Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı' sıfatı ile birine geçer mi, bunu zaman gösterecek. Seçmen tavrı, parti içi dengeler ve yeni adaylar belirleyici olacaktır.”
İkinci değerlendirme ise Ömer Günel’in kişisel siyasi potansiyeline dair oldu;
“Günel, uzun süredir parti içinde güvenilir ve sadık bir figür olarak öne çıkıyor. Eğer bu kriz, CHP için yeniden toparlanma fırsatına dönüşürse, Ömer Günel gibi tecrübeli ve sadakati yüksek bir isim, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanlığı için güçlü bir aday haline gelebilir. Bu atama, CHP’nin kriz anında güçlü isimlerle sahada kalma stratejisinin bir parçası olarak okunmalıdır.”