İZMİR HABERLERİ

Psikolog Sedef Yıldırım: "Kıskançlığımızı kılavuz olarak kullanabiliriz"

Psikolog Sedef Yıldırım, Son Mühür TV’de yayınlanan “Hayata Pozitif Bak” programında seyircilerden gelen soruları yanıtladı. Yıldırım, duygusal yeme alışkanlığından özgüven sorunlarına, uyku problemlerinden kıskançlık duygusuna, onay bağımlılığından aidiyet ihtiyacına kadar birçok konuda önerilerde bulundu. Yıldırım, “Kıskançlık her zaman karşıdaki kişinin çok iyi olduğunu düşünmemizden değil, bazen kendi eksikliğimizin başkasında var olduğunu fark etmemizle başlar” dedi.

Abone Ol

Son Mühür/Osman Günden- Psikolog Sedef Yıldırım, Son Mühür TV’de yayınlanan “Hayata Pozitif Bak” programında arkadaşlarının başarılarını kıskandığını söyleyen bir izleyiciye Yıldırım, kıskançlığın aslında kişinin kendi eksiklerini fark etmesine yardımcı olabileceğini ifade etti:

“Kıskançlık her zaman karşıdaki kişinin çok iyi olduğunu düşünmemizden kaynaklanmaz. Belki de onu kıskanma sebebimiz bizim orada olamamamızdır. Genelde kıskançlığın altında kişinin iyi olma isteği yatar. Bazen kişi, kendisindeki eksikliğin başkasında var olduğunu gördüğünde fark eder. O noktada kötülükten kaynaklanmayan bir kıskançlık yaşanır. Önemli olan bunu nasıl değerlendirdiğimizdir. Hem kendimize hem o kişiye karşı yıpratıcı olmamamız gerekir. Bunu çözmek için bu duygunun kaynağının ne olduğunu sorgulamalı, kendimizde eksik gördüğümüz şeyi düşünerek kıskançlığı bir kılavuz olarak kullanmalıyız”

“İhanet değil, aidiyet ihtiyacı”

Arkadaşları onsuz buluştuğunda dışlanmış hissettiğini söyleyen bir izleyiciye Yıldırım şu yanıtı verdi:

“Eğer sosyal aidiyet ihtiyacınız daha yoğunsa arkadaşlarınızın siz olmadan buluşması sizde dışlanmışlık ve ihanet edilmişlik hissi yaratabilir. Kişinin kendini belli gruplara belli kişilere ait hissetme ihtiyacı sosyal aidiyet ihtiyacıdır. Kişi; güvende hissedebileceği, iyi hissettiğinde geri dönebileceği bir grup olsun ister.

Onlar, siz yokken buluştuklarında çok eğlenecekler, çok mutlu olacaklar ve tekrar sizi davet etmeye gerek duymayacaklar gibi düşünebilirsiniz ancak bu çok karşılaşılan bir durum değildir. Sonuçta arkadaşlarınız sizi davet ettiler ancak siz katılamadınız. Bu durumda perspektifinizi değiştirmeniz gerekir, 3 farklı açıdan bakabilirsiniz: Benim o günkü meşguliyetim, arkadaşlarımın keyif alma hakkı ve tek buluşmanın bizim arkadaşlık ilişkimize etkisi. Bu şekilde bu durumların ilişkilerinize olan etkisini sorgulayabilirsiniz”

Uyumakta zorlandığını söyleyen bir izleyiciye bu durumu “zihinsel gecikme” olarak tanımlayan Yıldırım, “Beyin, gün içinde ertelediğimiz düşünceleri bilinçli olarak daha sakin, üzerinde daha çok durabileceğimiz zaman olan gece ortaya çıkarır. Burada yapmanız gereken şey uykuya geçmeden önce zihninize kapanış verin. Gün içinde yaşanan tüm şeyleri düşünmek için 5 dakika ayırıp kendinizle yazı yazarak, sesli konuşarak iletişime geçin. Kendinize 'Bugün ne yaptım?' diye sorarak konuları tek tek ayırın. Ardından ‘Bu konuyu kapattım’ diyerek uykuya geçebilirsiniz”

“Kontrol ihtiyacında bilinçli olarak bazı şeyleri erteleyin”

Her şeyi kontrol etmekten yorulduğunu belirten izleyiciye pratik bir öneri sunan Yıldırım, “Belirsizlikten korktuğumuz için kontrol etme ihtiyacımız doğar. Bazılarımız da sadece kontrol ihtiyacıyla kendilerini rahatlatabilirler. Küçük yaştan itibaren gelecek hakkında çok planlı ve programlı düşünen bu kişiler bazen ne olursa olsun planladıkları o hayatı yaşama zorunluluğu hissettiklerinden ötürü bunu gerçekleştirebildiklerinde de geri kalan yaşantılarında her şeyi kontrol edebileceklerine olan inancı oluşturuyorlar. Bu tekrarlandıkça güçleniyor ve sonuç olarak daha fazla kontrol ihtiyacı, daha fazla yorgunluk ve daha fazla hayal kırıklığı getirmeye başlıyor. Bunu çözmek için kendinize 3 maddelik küçük bir liste hazırlayabilir ve listedeki maddelerden birini bilinçli olarak ertesi güne bırakabilirsiniz. Böylece ‘kontrol etmemeyi’ deneyimlemeye başlarsınız”

“Onay bağımlılığı küçük adımlarla aşılabilir”

Sürekli başkalarının onayını bekleyen, kendi kararlarından emin olamayan ve her konuda çevresine danışma ihtiyacı hisseden birçok kişi aslında farkında olmadan “onay bağımlılığı” yaşadığını söyleyen Yıldırım, bu durumun özellikle toplumumuzda çocukluktan itibaren öğrenilen ve aile içinde temellenen bir davranış biçimi olduğuna dikkat çekti:

“Bizim toplumumuzda çocuklara sık sık ‘Sen bilmezsin, sen karışma’ denir. Çocukların kıyafetlerini, yemeklerini, hatta oturacakları koltuğu bile aileleri seçer. Bu, büyüme süreci boyunca kişinin kendi kararlarını almaktan uzaklaşmasına yol açar. Fiziksel olarak işleri ailesi tarafından yapılan bireyler, aynı zamanda onaylanmaya da alışır. Kişiler çoğu zaman yalnız alışverişe çıkamaz, saçını kestirecekse ya da sosyal medyada fotoğraf paylaşacaksa bile mutlaka birine danışır. Onay bağımlılığını aşmak için her gün kendinizle ilgili küçük kararlar alın. Örneğin; bugün ne giyeceğinize ya da ne yiyeceğinize sadece siz karar verin. Bir fotoğraf paylaşacaksanız kimseye sormadan paylaşın. Zamanla saçınızı kestirirken ya da boyatırken kimseye danışmamak gibi daha büyük adımlar atabilirsiniz. Buradaki amaç; çevremizin fikirlerini tamamen yok saymak değil, kendi isteklerimizi öncelikli hale getirmeyi öğrenmektir”

“Yemek yemek bir ödül değil, duygusal boşluğu doldurma aracı olabilir”

Yemeği ödül gibi kullandığını ve bu durumun kendisini rahatsız ettiğini belirten bir izleyiciye Yıldırım, öncelikle fiziksel bir sağlık sorunu olup olmadığının kontrol edilmesi gerektiğini vurguladı. Ani açlık krizlerinin insülin direnci ya da kan şekeriyle ilişkili olabileceğini belirten Yıldırım, fiziksel sorun yoksa bunun “duygusal yeme” ile ilgili olabileceğini söyledi:

“Beyin mutsuz olduğunda en hızlı şekilde mutlu olmanın yollarını arar. Çoğu zaman bu, tatlı ya da çikolata gibi serotonin salgılatan yiyeceklerle olur. Ayrıca çocukluktan beri ‘iyi bir şey yaptığında ödül olarak şeker yemek’ gibi alışkanlıklar da yıllarca devam edebilir. Önemli olan kendimize ‘Ben bu yediklerimle hangi boşluğu dolduruyorum?’ diye sormak. Yemek yerine farklı ödüller koyabiliriz; sevdiğimiz bir müzik, kısa bir yürüyüş ya da birkaç sayfa kitap okumak gibi”

“Toplum önünde görünür olmak istiyoruz ama özgüven eksikliği engel oluyor”

Toplantılarda geri planda kaldığını ancak aslında daha görünür olmak istediğini söyleyen bir izleyiciye Yıldırım şu yanıtı verdi:

“Burada güven eksikliği ile sosyal onay arzusunun çatışması var. Aslında sosyal olarak onaylanma hissiyatı yani insanlar tarafından fark edilme, fikirlerinin, duygularının bilinmesi isteği var ama özgüven eksikliği izin vermiyor. Bu çelişkiyi aşmak için küçük adımlarla başlanmalı. Örneğin; yüzde 100 emin olduğunuz konularda kısa katkılar yaparak kişilerle bağlantılar kurabilir ve kendinize güvenli bir alan oluşturabilirsiniz”

“Suçluluk duygusu, geçmişteki eleştirilerin izinden geliyor”

Nedensiz yere suçluluk hissettiğini dile getiren izleyiciye ise Yıldırım, bunun geçmişte çok fazla eleştirilmiş kişilerde görülebileceğini söyledi:

“Hiçbir şey yapmadığınız halde suçlu hissediyorsanız bu, sürekli mükemmel olmaya alışmış olmanızdan kaynaklanır. Bu duyguyu fark etmek bile değişimin başlangıcıdır. Kendinize ‘Ben şu an suçlu hissetmeme sebep olacak bir şey yaptım mı?’ diye sorun. Eğer bir sebep bulamıyorsanız, bu geçmişten gelen bir alışkanlıktır ve artık bırakmanız gerekir”