Türk kahvesi, günümüzde misafirperverliğin ve dost sohbetlerinin ayrılmaz bir parçası. Ancak tarih sayfaları incelendiğinde, bu eşsiz içeceğin bir dönem “devlet düzenine tehdit” olarak görüldüğü ortaya çıkıyor. Hem Osmanlı’da hem de Avrupa’da kahvehaneler kapatıldı, kahve içmek suç sayıldı.
Kahvenin Osmanlı’ya Uzanan Yolculuğu
Türk kahvesinin serüveni, sanıldığı gibi İstanbul’da değil, 15. yüzyılda Yemen’de başladı. O dönemde Sufi dervişleri, uzun ibadet gecelerinde uyanık kalmak için kahveyi tercih ediyordu. Kanuni Sultan Süleyman’ın 1538’de Yemen’i fethetmesiyle kahve çekirdekleri Osmanlı topraklarına ulaştı. Kısa sürede İstanbul’a yayılan bu yeni içecek, 1550’lerden itibaren açılan kahvehanelerle toplumsal hayatın merkezine oturdu.
İlk Yasak Mekke’den Geldi
Kahvenin yükselişi yöneticilerin dikkatini çekti. Halkın bir araya gelerek fikir alışverişinde bulunması, otoriteler için tehdit olarak görüldü. Bu nedenle ilk yasak 1511’de Mekke’de uygulandı. Şehrin valisi Hayri Bey, kahvenin “radikal düşüncelere yol açtığı” gerekçesiyle içilmesini yasakladı. Bu karar, tam 13 yıl boyunca geçerliliğini korudu.
Osmanlı ve Avrupa’da Kapatılan Kahvehaneler
Benzer kaygılar Osmanlı’da da görüldü. Padişahlar, zaman zaman kahvehaneleri kapattırarak toplumsal hareketliliği kontrol altında tutmaya çalıştı. Kahveye karşı duyulan bu kuşku sadece Osmanlı’ya özgü değildi. 17. yüzyılda İngiltere Kralı II. Charles, kraliyet karşıtı fikirlerin kahvehanelerde şekillendiğini düşünerek benzer yasaklara başvurdu.
Yasaktan Kültürel Miras Olmaya
Bir dönem “sakıncalı” görülen kahve, yüzyıllar içinde toplumun vazgeçilmez bir parçasına dönüştü. Geleneksel hazırlama yöntemiyle cezvede pişirilen Türk kahvesi, ince çekilmiş kahve ve suyun kısık ateşte ağır ağır kaynatılmasıyla hazırlanıyor. Köpüğüyle ayırt edilen bu özel içecek, yanındaki su ve lokumla birlikte bir ritüel haline geldi. 2013 yılında UNESCO tarafından “İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası” listesine alınması ise bu serüvenin taçlanmış noktası oldu.
Türk kahvesi, bir zamanlar yasaklarla anılsa da, bugün Türkiye’nin en önemli kültürel simgelerinden biri. Yasaklı yıllarından günümüze uzanan yolculuğu, sadece bir içeceğin değil, aynı zamanda toplumsal hafızanın ve kültürel mirasın hikâyesini de gözler önüne seriyor.