İZMİR HABERLERİ

İzmir’den Kaz Dağları’na çağrı: "Hukuk da doğa da ayaklar altında!"

Mahkeme kararlarına rağmen Kaz Dağları’ndaki maden tahribatı durdurulmadı. Bir milyon ağacın kesildiğini vurgulayan doğa savunucuları, İzmir’de bir araya gelerek hukukun da katledildiğini söyledi.

Abone Ol

Son Mühür/ Gamze Eskiköy- Ege Çevre ve Kültür Platformu, Kazdağları Ekoloji Platformu, Kaz Dağları’ndaki doğa katliamına karşı İzmir’de bir araya geldi. Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde yapılan basın açıklamasında konuşan Egeçep Eşsözcüsü Baha Okar, mahkeme kararlarına rağmen maden faaliyetlerinin devam ettiğine dikkat çekerek, “Bir milyon ağacın kesildiği Kaz Dağları’nda yalnızca doğa değil, hukuk da katledildi” dedi.

Açıklamanın ardından doğa savunucuları, davul ve zurna eşliğinde "Nerede yedin paraları, söyle boğazında kalsın Cengiz!" sloganları atarak Mimarlar Odası’na yürüdü.

“Mahkeme kararına rağmen maden durmadı”

Bahar Okar, “Kaz Dağları’nda Hacıbekirler ve Yanıklar köylerinde yaşayanlar ve Çanakkale'de çevre örgütleri birlik olup mücadele ederek, Kaz Dağları’nda ekosistemi ve yaşamı tahrip edecek bu ağaç kıyımını hukuk yoluyla durdurmak istediler. Tüm Türkiye’den yaşam savunucuları oradaki mücadeleye destek olabilmek için Kaz Dağları’na gittik. İstedik ki maden için bir milyon ağaç kesilmeden durdurabilelim, engelleyebilelim. Ama ne yazık ki, bilirkişi raporu kamu yararı yoktur demesine rağmen, Çanakkale İdare Mahkemesi işletme iznine yürütmeyi durdurma kararı vermiş olmasına rağmen, maden durmadı. Oysa bu maden projesinde ÇED kararı bulunmayan alanlara, mülkiyet izinleri alınmamış ve çalışma ruhsatı alınmamış alanlara işletme izni verilmiş durumdadır” dedi.

“Sadece Kazdağları değil hukukta katledildi”

ÇED alanı içinde kalan özel mülkiyete konu tarlaların kamulaştırma işlemleri daha tamamlanmamıştır. Köylülerin açtığı karşı davalar devam etmektedir”diyen Okar, Maden ruhsatı içinde bulunan şantiye alanı için işletme izninin bulunmadığını söyledi. Maden Kanununu ve mahkeme kararını hiçe sayarak, yangından mal kaçırır gibi devam ettirdikleri orman kıyımı sonucunda bir milyonun üzerinde ağaç kesildiğini belirten Okar, “Kaz Dağlarında kesilen her ağaçla birlikte, sadece binlerce canlının yaşam alanı değil, sadece Hacıbekirler ve Yanıklar köyü halkının yaşam alanı ve geçim kaynakları değil, sadece bütün bölgenin ekosisteminin, ikliminin temeli olan güzelim Kaz Dağları ormanları değil, hukuk da katledilmiş oldu. Ve son olarak tüm bu usulsüzlüklere göz yuman Danıştay, maden projesine onay verdi. Danıştay’ın Kazdağları'nın orman ekosistemlerini, köylülerin geçim kaynaklarını, tarım ve hayvancılığı yok edecek, su kaynaklarını gasp edecek projelere verdiği onay, Kazdağları’nın idam fermanı oldu” diye konuştu.

“Azami yarım gram altın edebilmek için bir ton toprak kazılması gerekiyor”

Altın madenleri doğaya en çok zarar veren maden işletmelerin olduğunu vurgulayan Okar, “Azami yarım gram altın elde edebilmek için bir ton toprak kazılması, 4 ton su harcanması gerekmektedir. Yeraltından çıkan ağır metallerin yanı sıra, bazı madenlerde altının ayrıştırılması için siyanür kullanılmaktadır. İnsan sağlığına zararlı bu maddelerin havaya ve topraktan sızarak kaynak sularına karışması söz konusu olabilmektedir. Madenler açıldıktan sonra yok ettikleri doğanın rehabilite edilmesi mümkün değildir. Ve en acısı, geçen yıl bugünlerde, 13 Şubat 2024’te gerçekleşen Erzincan İliç Madenindeki kazayı unutmadık. 9 işçinin can kaybıyla sonuçlanan bu olay sonucunda ne kadar siyanürün ve tehlikeli ağır metalin yeraltı sularına ve Fırat nehrine karıştığı, bunun ekolojik sonuçlarının ne olacağı bile bilinmiyor” diye belirtti.

“Şirketleri zengin etmekten başka katkısı yok”

Okar son olarak şu sözlere yer verdi:

“Ülkemizde şu an 19’u aktif aktif 22 altın madeni işletmesi bulunmaktadır ve daha onlarcasının açılması söz konusudur. Şirketleri zengin etmekten başka katkısı olmayan bu madenlerin açılmasını, genişlemesini, kapasite artışını engelleyemezsek birçok ormanlık alanımızı, su kaynaklarımızı, köylerimizi, tarım alanlarımızı, meraları kaybetmeye devam edeceğiz. Ormanlarımızı, doğanın mevcut dengesini koruyamadıkça iklim krizinin etkilerini, olumsuz sonuçlarını daha çok yaşayacağız.

Bu yüzden doğa için, yaşam için mücadele etmekten başka seçeneğimiz yok”