Güçlü ekibi ve gerçek habercilikten ödün vermeyen yayıncılık anlayışıyla son yıllarda dikkatleri üzerine çeken Kandemir Medya, ardı ardına bünyesine kazandırdığı yeni isimlerle gücüne güç kattı. Kandemir Medya, son olarak İzmir basın dünyasının duayen isimlerinden Mehmet Karabel’i de kadrosuna eklemenin mutluluğunu yaşıyor. Yarım asrı aşan deneyimiyle kentin medya tarihinde önemli bir yere sahip olan Karabel, kurumun Genel Yayın Yönetmeni olarak görevine başladı.
İzmir basınının usta kalemi: Mehmet Karabel
1953 yılında İzmir’de doğan Mehmet Karabel, 1974’te Ege Üniversitesi Gazetecilik Yüksek Okulu’ndan mezun oldu. Mesleğe henüz öğrencilik yıllarında, 1972’de Yeni Asır Gazetesi’nde adım atan Karabel; üç dönem Yeni Asır’da, iki dönem Hürriyet’te görev aldı. Ege Ekspres ve Gazete Ege’de de önemli sorumluluklar üstlenen Karabel, muhabirlikten yazı işleri müdürlüğüne, genel yayın yönetmenliğinden köşe yazarlığına kadar birçok önemli pozisyonda İzmir basınının gelişimine derin bir katkı sundu. 1999’da televizyonculuk alanına da adım atan Karabel, Ege TV’de tam 18 yıl boyunca çeşitli görevlerde bulundu ve son olarak kanalın Genel Müdürü kentin renkli ekranında başarıdan başarıya koştu. Bundan sonraki süreçte Ege’de Son Söz ve NEO TV’de Genel Yayın Yönetmenliği de yapan Karabel, yılların tecrübesiyle şimdi Kandemir Medya’nın gücünü daha da pekiştirecek.
Hakan Kandemir: Çıtayı en yükseklere taşıyoruz
Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Karabel’e yeni görevi nedeniyle tebriklerini ileten Kandemir Medya Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Kandemir, “Mehmet Karabel gibi İzmir’in basın camiasında sarsılmaz öneme sahip bir isim ile bundan sonraki süreçte birlikte yol yürüyecek olmanın onuru ve gururu içindeyiz. Kendisinin bilgi, birikim ve engin tecrübesi bizlere de yol gösterecektir. Kandemir Medya ve Son Mühür ailesi olarak yayın gücümüzü günden güne pekiştiriyoruz. Bundan sonraki süreçte Nuh’un gemisi misali İzmir basınında pek çok arkadaşımızla çatımız altında bir araya geleceğiz. Bizler haber sayılarımızla değil; habercilik kalitemizle bu yarıştaki çıtayı en yükseklere taşıyoruz. Önümüzdeki günlerde İstanbul ve Ankara’da kuracağımız yeni organizasyonlarımızla bu kulvardaki ağırlığımızı daha da güçlendireceğiz. Türkiye’de bir ilk olarak; en kısa sürede yerelde başladığımız bu yolculuğu ‘ulusal’ arenaya taşımak için müracaat edeceğimizin de bilgisini vermenin sevinci içindeyim. Okurlarımızın desteği, bu yolda yelkenimize en büyük rüzgar olacaktır” diye konuştu.
Mehmet Karabel'in kaleminden biyografisi
BU MESLEK “BİR ÖMÜR” DEMEK!
Yazarken aşık olursunuz bu mesleğe…
Hani…
Nazım Hikmet soruyor ya…
Kadim dostu Abidin Dino’ya…
“Bana mutluluğun resmini yapabilir misin?” diye…
O resmi “yapamasanız” bile…
Mutluluğu “yazabilirseniz” dibine kadar…
Üstelik...
İçine bir tutam da “aşk” katarsanız…
Gazetecilik mesleği…
Bal/börek olur; hatta…
Bizim gibi “kalemiyle yaşayanlar”a yılları unutturur…
***
Yıl, 1972…
Tam 53 yıl önce Nisan/Mayıs gibi…
Ege Üniversitesi Gazetecilik Yüksek Okulu ikinci sınıf öğrencisiyim…
Hocaların anlatması ile yetinmek mümkün değil…
“Yaşamak lazım bu mesleği…”
Al sana şans…
Yeni Asır, “yetiştirmek” için genç gazeteci adaylarının peşine düşüyor…
Bende bi’heyecan…
Uyku tutmuyor…
İlk kez o gün girdim Yeni Asır’ın kapısından…
Yazıişleri Müdürü rahmetli Saruhan Ayber’in karşısındayım…
Sorularıyla…
Parça/pinçik etti beni…
Okuduğum son kitapların adlarını, yazarlarını bile sordular…
Ailemi anlattırdılar, “Ne kadar harçlık alıyorsun onlardan?” dediler…
Hatta…
Acaba vazgeçer miyim, diye…
Gazeteciliğin…
Zor, tahammül edilmez, parası az bi’meslek olduğunu söylediler…
Ama yıldıramadılar…
Gece yazıişleri sekreteri olarak başladım…
Gündüz fakülteye, öğleden sonra Yeni Asır’a…
Bu mesleğin “Lezzet Sofrası”…
O günlerde…
Allahı var; Yeni Asır’da kurulurdu…
***
1 Temmuz 1972 öğleden sonra…
Aklımın ucundan geçmeyen bi’şi oldu…
Muhasebeden çağırdılar…
Önüme bir mukavele ile sarı basın kartı beyannamesi koydular…
İmzaları arttırdılar…
Muhasebe Müdürü rahmetli Şakir Bey, kabarık bir zarf uzattı…
“İşte ilk maaşın…” dedi…
İçim içimi yiyor, kaç lira var acaba sarı zarfın içinde?
Tuvalette baktım 1.200 TL. gözlerimi kamaştırdı…
***
53 yıla…
Üç kez Yeni Asır’ı, iki kez Hürriyet’i, Ege Ekspres’i, Gazete EGE’yi, Genç Radyo’yu, Class Dergisi’ni, sekiz yıl Ege’de SonSöz ile sadece 19 yıl ağır top Ege TV ile Radyo EGE’yi sığdırdım…
An itibarıyla...
Toplam “53 yılın dayanılmaz mutluluğunu” yaşıyorum…
***
Yarım asırda…
Yazılı basını, dergiciliği, radyo ve televizyon kulvarını…
Ve, yeni medya adını verdiğimiz haber portallarına…
Bilgimi, deneyimi, heyecanımı ve zevkimi kattım…
Derken…
Üç yıl önce...
Beni kalbimden yakalayan müjde…
Kısa adı “İLEV” olan…
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Mezunları Vakfı’nın plaketiyle geldi…
Meslekte 50’nci yılımı kutluyorlardı…
Plaketteki şu satırlar ise…
“Al kalbim senin olsun…” dedirtecek kadar anlamlıydı:
“Bir mesleğin varoluşunun birinci koşulu ustaların varlığıdır…
Bir usta olarak…
Mesleğinizde geride bıraktığınız 50 yılın onurunu…
Bizimle paylaştığınız ve…
Türkiye’de iletişim alanının gelişmesi için gösterdiğiniz çabalardan dolayı şükranlarımızı sunarız…”
***
Yazmak fıtratımızda var…
Söz…
Bundan böyle rahmetli Yüksel Uzel’in…
“Yıllar Yorgun Ben Yorgun…” şarkısıyla…
Efkarlanmayacağım; söz…
Yaşadığım mutluğunun “fazla fazlası”...
Genç meslektaşlarımın başına…
Onlar da yaşasın benim gibi…
Bitiriyoruz...
Bu muhteşem ve “kıskandıran” mesleği...
Bir ömür…
Nice güzel haberlerde...
Şahane TV yayınlarında...
Haber portallarının en heyecanlı kapaklarında...
Ve dahi...
Unutulmaz köşe yazılarında buluşmak dileğiyle…
Sonsöz: “Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır… / Gazi Mustafa Kemal Atatürk…”