Son Mühür / Gamze Eskiköy - İzmir Barosu, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü kapsamında göç ve iltica meselesine dair kapsamlı bir basın açıklaması yaptı. İzmir Barosu Göç ve İltica Komisyonu’ndan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Dinçer Dikmen tarafından okunan açıklamada, dünyada ve Türkiye’de artan mülteci sayısına dikkat çekildi.
“Dünya üzerinde mülteci sayısı 40 milyona ulaştı”
Dinçer, Göç olgusunun insanların hayatında sürekli yer alan bir olasılık olduğu gerçeği her ne kadar gündelik hayat içerisinde sıklıkla unutulsa da güncel veriler bizlere bu gerçeği her geçen yıl çok daha çarpıcı bir şekilde göstermektedir.
Bu durumu sayılarla ifade etmemiz gerekirse Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) verilerine göre 2024 yılı itibariyle yeryüzünde 122,6 milyon insan, modern hukuk normlarına aykırı soruşturmalar, çatışmalar, yoğun şiddet vakaları, kamusal düzenin ciddi şekilde bozulması ve yoğun temel insan hakları ihlalleri nedeniyle bulundukları yerden başka yerlere göç etmek zorunda bırakıldı. 68,3 milyon insan ülkesi içinde yer değiştirmek zorunda kalırken (2023 sonu verilerine göre), dünya üzerindeki mülteci sayısı da 40 milyona yaklaştı” dedi.
“Türkiye de düzensiz göçmen sayısı 56.129”
Dinçer, “Nitekim ülkemizde de durum çok farklı olmayıp özellikle Suriye İç Savaşı’nın başladığı 2011 yılından ve Ukrayna-Rusya savaşının başladığı 2022 yılından itibaren giderek artan sayıda sığınmacı ve göçmen ikamet etmektedir. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı’nın Mayıs 2025 tarihli verilerine göre ülkemizdeki geçici koruma kapsamındaki Suriyelilerin sayısı 2.710.476 iken yine aynı tarihli verilere göre ülkemizde yakalanan düzensiz göçmen sayısı ise 56.129’dur. Başkanlığın, 14 Nisan 2025 tarihinde yayınlamış olduğu bir veriye göre ise ülkemizdeki toplam yabancı sayısı 4.043.215’tir” diye konuştu.
1951 tarihli Cenevre Sözleşme hatırlatması
İltica hakkı birden fazla uluslararası sözleşme ile güvence altına alınmış olduğunu belirten Dinçer, “Modern insan hakları sisteminin kurucu belgelerinden bir tanesi olarak yer alan 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin 14. maddesi “Herkesin, sürekli baskı altında tutulduğunda, başka ülkelere sığınma ve kabul edilme hakkı vardır.” şeklinde bu ilkenin varlığını açıkça kabul etmiş bulunmaktadır. Türkiye’nin de taraf olduğu ve hazırlanmasında önemli bir rol oynadığı Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi’nde de bu hak mülteci tanımı ile beraber genişletilerek sözleşmeye taraf olan ülkelere koruyucu tedbirler alma yükümlülüğü getirmiştir” diye belirtti.
“Suç ortağı olduğu bir aşınma sürecini yaşamaktayız”
Dinçer şöyle devam etti:
“Dünyanın birçok yerinde çatışmalar, yoğun insan hakkı ihlalleri, doğal afetler ve buna bağlı olarak göç ve mülteci sayısı artmasına rağmen uluslararası koruma kavramının amaç ve kapsamının maalesef giderek ve hatta bunu korumakla mükellef örgütlerin dahi suç ortağı olduğu bir dejenerasyon ve aşınma sürecini yaşamaktayız. Bu hakkın güvence altına alındığı uluslararası andlaşmalar ve uluslararası kurumlara ev sahipliği yapan batılı ülkeler güncel olarak yaşanan iltica başvurularında göç yollarının güvenliğini sağlama konusunda ve mültecilerin yaşamış oldukları zorlukları gidermede oldukça kötü bir sınav vermiş ve hatta özellikle Avrupa Birliği’nin son göç politikaları ile beraber bu haklar resmen fiilen inkar edilme derecesine gelmiştir. Gazze’de yaşanan soykırım ve abluka karşısında göstermelik endişelerin ötesine geçemeyen tepkilerini de burada kınadığımızı belirtmek isteriz”