İZMİR HABERLERİ

İYİ Parti İzmir İl Başkanı Av. Ülkü Doğan: “Türkiye algı ile yönetiliyor, adalete güven kayboluyor”

İYİ Parti İzmir İl Başkanı Av. Ülkü Doğan; 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın anlamından kadına yönelik şiddete, ekonomiden eğitim ve sağlıktaki tıkanmaya, deprem ve liyakat sorunundan İzmir’in kronik meselelerine, parti içi kongre takviminden terörle mücadeleye kadar geniş bir yelpazede çarpıcı mesajlar verdi. Doğan, “Millete hizmet, dürüstlükle ve mücadele azmiyle yapılmalı. Halkın bizden beklediği karamsarlık değil, çözüm üretmemizdir” dedi.

Abone Ol

Son Mühür/ Begüm Mol- Son Mühür TV’de yayımlanan Sıcak Bakış programına katılan İYİ Parti İzmir İl Başkanı Av. Ülkü Doğan, Tunç Erciyas’ın sorularını yanıtladı.

“Türkiye’de adalet siyasallaştı algısı var”

Son dönemde özellikle CHP’li belediyelere yönelik operasyonların dikkat çektiğini söyleyen Doğan, “19 Mart’ta Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanma girişimiyle başlayan süreçte birçok belediyeye operasyon yapıldı. Vatandaş o zaman haklı olarak soruyor: ‘Hiç mi AK Partili belediye hakkında iddia yok?’ Kamuoyunun malumu olan birçok dosya var ama soruşturmaya dahi gerek görülmüyor. O zaman bu bir adli operasyon değil, siyasi operasyon algısı doğuyor” dedi.

“Algı siyaseti güveni yok ediyor”

Kredilerin ve operasyonların bir algı yönetimi aracı olarak kullanıldığına dikkat çeken Doğan, “Vatandaşın zihnine şu algı yerleştirilmek isteniyor: ‘AK Parti’ye geçersen hizmet alırsın, geçmezsen tutuklanırsın.’ Bu çok tehlikeli. Belki gerçekten suç vardır, belki yargı görevini yapacaktır ama oluşturulan algı toplumda güveni yok ediyor” ifadelerini kullandı.

Siyasetin dürüstlükle yapılması gerektiğini vurgulayan Doğan, “Millete hizmet, dürüstlükle ve mücadele azmiyle yapılmalı. Ama eğer parti transferleriyle, cezaevi tehdidiyle siyaset yapılırsa hem siyaset kirlenir hem de siyasetçiye güven kalmaz. Halkın bizden beklediği karamsarlık değil, çözüm üretmemizdir” dedi.

“İller Bankası kredileri tartışmalı hale getiriliyor”

İller Bankası üzerinden verilen kredilerle ilgili tartışmalara değinen Doğan, “İller Bankası’nın bile açıklaması var. Bir belediye başkanı imza atıyor, hemen ardından kredisi onaylanıyor. Cuma günü imza atılıyor, pazartesi günü kredi çıkıyor. İnsan ister istemez düşünüyor; bu hız normal mi, yoksa siyasi transferin ödülü mü?” dedi.

İzmir Büyükşehir Belediyesi için de aynı beklentiyi dile getiren Doğan, “Eğer İzmir’in de onaylanması beklenen bir kredisi varsa bunun ertelenip ertelenmediği, gerekçesi olup olmadığı kamuoyuna açıklanmalı. Aydın’ın alması gereken miktar ertelendi mi yoksa vadesinde mi geldi? Bu sorulara yanıt verilmeli” diye konuştu.

“Adalet mülkün temelidir ama biz o temeli kaybettik”

Adalete güvenin toplumda ciddi şekilde sarsıldığını vurgulayan Doğan, şu ifadeleri kullandı:
“Ortada gerçekten bir suç varsa elbette soruşturulmalı ve cezalandırılmalı. Ama siyasi algı yaratacak şekilde yapılırsa bu kez suçlular da cezasız kalır, vatandaş da adalete güvenini kaybeder. Eğer mahkemeye güvenmezseniz nereye güveneceksiniz? Adalet mülkün temelidir, devletin en önemli dayanağıdır. Vatandaş başına bir şey geldiğinde gideceği ilk yer mahkemeler olmalı. Ama biz o dalı kesiyoruz.”

“Şeffaflık ve yargı bağımsızlığı şart”

Adaletin tesisi için şeffaflığın şart olduğunu söyleyen Doğan, “Herkese aynı şekilde yaklaşan, adalet heykelinin gözü gibi kör bir yargı lazım. Önüne gelen kişinin cinsiyetine, inancına, partisinin kim olduğuna bakmadan karar veren bir sistem olmalı. Ama 2018’deki Türk tipi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile kuvvetler ayrılığı ilkesini kaybettik. Bugün yaşadığımız güven sorununun temelinde bu var” diye konuştu.

“Terör konusunda tutumumuz net”

Terörle mücadeleye ilişkin de konuşan Doğan, “Öncelikle, Genel Başkanımız Müsavat Dervişoğlu’nun dediği gibi; ‘Cesedimizi çiğnemeden o caniyi Meclis’e sokamazsınız.’. 2013 yılında çözüm süreci ‘Analar ağlamasın’ ambalajına sarılmıştı. Şimdi de ‘Terörsüz Türkiye’ ambalajına sarılmış şekilde. Yine bu millete dayatılmaya çalışılan bir sarmalın içerisindeyiz. Allah bu millete o günleri bir daha yaşatmasın. Sonucunu gördük, yaşadık. O nedenle bugün aynı tuzağa düşülmesine karşı çıkıyoruz” dedi.

“Komisyona üye vermeyen ve karşı çıkan tek partiyiz”

Sürecin Meclis’te hiçbir şekilde milletin vicdanına anlatılamayacağını söyleyen Doğan, “Mecliste grubu olan partiler içerisinde hem komisyona üye vermeyen hem de bu ucube düzene açıkça karşı çıkan tek parti İYİ Parti’dir. Biz bu tutumumuzu milletimize teşkilatlarımız aracılığıyla anlatıyoruz. 1-4 Eylül tarihleri arasında tüm Türkiye’de şehit aileleri, sivil toplum kuruluşları ve esnaf odalarıyla buluşacağız. Hem bu sürece karşı duruşumuzu hem de İYİ Parti’nin ekonomi, tarım ve esnaf için hazırladığı projeleri anlatacağız. Milletimizi dinleyecek, sorunlarına çözüm önerilerimizi sunacağız” diye konuştu.

“Bu süreç Türk milleti nezdinde kabul görmeyecek”

İktidarın Meclis’te çoğunluğu arkasına almasının vatandaşın gözünde bir anlam ifade etmediğini söyleyen Doğan, “İster yüzde 70, ister yüzde 90 destek bulsunlar, bu süreç Türk millet nezdinde kabul görmeyecek. Çünkü vatandaş çok net görüyor. Bir buçuk yıl önce yerel seçimlerde İYİ Parti’yi ve muhalefeti HDP ile iş birliği yapmakla suçlayanlar şimdi Öcalan konusunda fikir değiştiriyor. Peki ne oldu ne değişti? Bunu kendi seçmenlerine sorsunlar bakalım, cevap alabilecekler mi?” diye konuştu.

“Teröre karşı çıkmak, bu sürece karşı çıkmakla çelişmez”

İktidarın muhalefeti hedef almak için kullandığı “Terörün bitmesini istemiyor musunuz?” söylemini eleştiren Doğan, şu ifadeleri kullandı:
“ ‘Biz bu sürece karşı çıkıyoruz’ dememiz ‘Terörü destekliyoruz’ demek olabilir mi? Asla! Biz diyoruz ki: Türk devleti bu terörü bitirecek güce sahiptir ama yanlış yöntemlerle değil. Terörü yaratanlarla pazarlık ederek, onların isteklerini yerine getirerek bu iş yapılmaz. Bugün zaten teröristlerin önemli kısmı yurt dışına kaçmış durumda. Suriye’de, Irak’ta, İran’da barınıyorlar. O zaman hangi terörü bitiriyoruz? Sorunumuz bu. Yoksa bu ülkede hiç kimsenin terörün bitmesine en ufak bir itirazı olamaz”

“Hedefimiz terörün bittiği huzurlu bir Türkiye”

İYİ Parti’nin tek amacının, şehit vermeyen, kaynaklarını güvenliğe değil kalkınmaya ayıran bir Türkiye inşa etmek olduğunu belirten Doğan, “Türk milleti olarak hepimizin ortak hayali; terörün olmadığı, kaynaklarımızın milli kalkınmaya aktarıldığı, huzur ve birlik içinde yaşadığımız bir Türkiye’dir. Biz de o Türkiye’yi inşa etmek için çalışıyoruz” dedi.

“Kongre süreci demokratik şekilde ilerliyor”

Parti içi kongre süreci hakkında bilgi veren Doğan ilçe üye listelerinin askıya çıktığını belirterek, “Delege olmak isteyen üyelerimiz başvurularını yapmaya başladı. 13-14 ve 20-21 Eylül tarihlerinde delege seçimlerimizi gerçekleştireceğiz. Ardından ilçe kongrelerimiz yapılacak ve yaklaşık 15 Ekim’de tamamlanacak. İl kongre tarihini ise Genel Merkez belirleyecek” dedi.

Doğan, sürecin demokratik bir yarış olduğunu vurguladı: “Bu onurlu görevi yapmak isteyen herkes aday olabilir. Şu an için açıklanmış bir aday yok, süreç ilerledikçe belli olacak. Genel Merkezimizden yetki verilirse ben de görevime devam ederim” ifadelerini kullandı.

“Türkiye mutsuz bir toplum haline geldi”

Toplumda şiddetin arttığını, insanların küçük tartışmalarda bile cinayete başvurur hale geldiğini söyleyen Doğan, ekonomik sıkıntıların aile içi huzuru bozduğunu belirterek, “Avrupa’nın en çok antidepresan kullanan ülkelerinden biriyiz. Türk milleti zorluklarla mücadele gücü yüksek bir millet ama yaşadığımız son zorluklar bizi karamsar hâle getirdi. Ailesini geçindiremeyen bir babanın, karnını doyuramayan bir annenin üzerindeki baskı aile içi tartışmalara ve şiddete dönüşüyor. Boşanmaların temelinde de bu var” dedi.

“Ekonomi Türkiye’nin en büyük sorunu”

Ekonomik krizle ilgili sert eleştiriler yapan Doğan, TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarının gerçeği yansıtmadığını söyledi. “Gerçek enflasyon çok daha yüksek. Kiralar ve maaşlar arasında büyük uçurumlar var. İnsanlar köle gibi çalışıyor ama yaşam standartları günden güne düşüyor. Yoksulluk artıyor. Asgari ücretli, emekli açlık sınırının altında yaşıyor. Bir ailede herkes çalışıyor ama yine de yoksulluk sınırının altındalar. İnsanlar tatil yapmayı bırakın, günü kurtarmaya çalışıyor” dedi.

“Eğitimde fırsat eşitliği yok”

Eğitimdeki fırsat eşitsizliğinden dolayı gençlerin geleceklerini yurt dışında aradığına dikkat çeken Doğan, “Bir kız çocuğu üniversite kazanıyor ama ailesinin imkânı yoksa gidemiyor. Eskiden devlet okullarında eşit şartlarda eğitim vardı, şimdi ailenin maddi durumu çocuğun kaderini belirliyor. Bu yüzden gençler artık “Geleceğimi yurt dışında arıyorum” diyor. Ne yazık ki “Burası olmasın da neresi olursa olsun” düşüncesi hâkim! Gençlerin önündeki gelecek çalındı” ifadelerini kullandı.

“Deprem dersleri alınmıyor”

Kentsel dönüşüm ve denetim eksikliğine değinen Doğan, “Vatandaş kolon kesiyor, betondan çalıyor çünkü denetim yok. Denetim eksikliği yüzünden felaketler yaşıyoruz. İzmir’deki depremde 117, Bolu’daki otel yangınında 78, 11 ilde gerçekleşen büyük depremde ise binlerce vatandaşımızı kaybettik ama ders çıkarılmadı. Liyakat yerine sadakat tercih edildiği sürece bu acılar tekrar yaşanacak” dedi.

“Türkiye’nin temel sorunu sistemsizlik”

Türkiye’de her alanda yönetim problemleri yaşandığını belirten ve mevcut sigorta sisteminin vatandaşları korumakta yetersiz kaldığını söyleyen Doğan, “Aslında ülkenin temel sorunu sistem sorunu, sistemsizlik. Deprem sigortası yaptırmış bir vatandaş 100 bin TL ödeme aldı. Ama bu parayla evinin mutfağını, duvarlarını bile yaptıramıyor. Eğer sigorta sistemi doğru işlemiyorsa kimse sigorta yaptırmak istemez. Zaten mutfakta tenceresini kaynatamayan bir vatandaş nasıl sigortaya bütçe ayırabilsin? Mevcut poliçeler düşük rakamlarda kalıyor, yeterli güvence sağlamıyor. Daha yüksek ödeme almak isteyen vatandaş daha fazla prim ödemek zorunda ama bu da çok yüksek. Burada ciddi bir iyileştirme yapılması lazım” diye konuştu.

Deprem sonrası barınma sorununun önemli olduğunu ancak asıl temel meselenin can kayıpları olduğunun altını çizen Doğan, “Evsiz kalmak, yeni bir eve sahip olmanın zorluğu elbette büyük problem ama en temel sorun insanların ölmesi. Vatandaş çoğu zaman şöyle düşünüyor: ‘Zaten depremde öleceğiz, bina yıkılacak.’ İşte bu algı da sigorta yaptırmamanın sebeplerinden biri” dedi.

“Zorunluysa devlet denetlemeli”

DASK’ın zorunlu bir sigorta olduğunu hatırlatan Doğan, devletin bu konuda denetim görevini yerine getirmediğini belirtti:
“Eğer gerçekten zorunluysa, devlet sıkı şekilde uygulamalı. Ev sahiplerini zorunlu tutmalı. Ama şu an sadece satış aşamasında kontrol ediliyor. Oysa çağımızın elektronik imkanlarıyla vatandaşın her yıl sigorta yaptırıp yaptırmadığı düzenli olarak denetlenebilir. Gerekli yaptırımlar uygulanabilir. Bunun sorumluluğunu vatandaşa yükleyemezsiniz. Asıl sorumluluk devlete aittir. Denetim mekanizmaları kurulmadıkça, sigorta sistemi iyileştirilmedikçe vatandaşın üzerine gitmek çözüm olmaz” ifadelerini kullandı.

“Kadın cinayeti değil, kadın katliamı yaşanıyor”

Bir hukukçu olarak Türkiye’de kadınların büyük bir tehlike altında olduğunu söyleyen Doğan, “Türkiye’de artık durdurulamayan bir kadın katliamı var. Buna cinayet diyemiyorum çünkü topyekûn katliam yaşanıyor. Bugün bu ülkede kadınlar yönetimde söz sahibi olmaktan çok hayatta kalma mücadelesi veriyor” dedi.

“Kadınlar hayatta kalmak için mücadele ediyor”

Kadınların karar mekanizmalarında yeterince temsil edilmediğini ifade eden Doğan, “Kadınlar artık sadece evin içinde değil, iş hayatında, üst makamlarda da yer alıyor. Yürüyüş yapıyoruz, konuşuyoruz, talep ediyoruz ama haklarımızı yine erkeklerden talep ediyoruz. Bu yüzden kadınların daha fazla mücadele etmesi ve temsil edilmesi gerekiyor” dedi.

“İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak failleri cesaretlendirdi”

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkışın kadınlar için ciddi bir kırılma olduğunu vurgulayan Doğan, “Elbette kâğıt üzerindeki bir sözleşme tek başına kadını korumaz ama İstanbul Sözleşmesi kadınlar için bir koruma kalkanıydı. Ondan çıkmak, ‘Kadına yönelik şiddetle mücadelede biz bu aşamada vazgeçiyoruz’ demektir. Sokaktaki vatandaşın algısı ‘Kadın artık korumasız.’ şeklindeydi. Bu da failleri cesaretlendirdi. Bu, iktidarın kadını koruma iradesi olmadığını gösterdi” dedi.

“İYİ Parti iktidarında kadına şiddet konuşulmayacak”

Kadınlara yönelik şiddetin yalnızca kolluk kuvvetleriyle çözülemeyeceğini belirten Doğan, şu ifadeleri kullandı:
“Her şiddet gören kadının başına polis dikilemez. Neredeyse dört kadından üçü şiddete uğruyor. Bu fiziksel, psikolojik, ekonomik şiddet şeklinde olabilir. Bu suçlara verilen cezai yaptırımlar caydırıcı değilse suçun önü alınamaz. Kadına şiddet ‘aile içi kavga’ denilerek görmezden gelinemez. Şiddet küçük davranışlarla başlar, giderek dozu artar ve cinayetle sonuçlanır. Önlem almak için önce irade gerekir. Cezaları artırmalı, iyi hal indirimlerini kaldırmalı, yargı mensuplarını ve kolluk kuvvetlerini eğitmelisiniz. Medyanın bu konuda duyarlılığı artmalı ve en önemlisi siyasi iktidar bu konuda irade göstermeli. Ancak biz mevcut iktidardan bunu beklemiyoruz. Çünkü yaşadığımız örnekler ve iktidarın kadınları eve kapatmak isteyen bir anlayışı var. İYİ Parti iktidarında kadına şiddet konuşulmayacak”

“Çocuklara kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olduğunu öğretmeliyiz”

Eşit vatandaşlık algısının çocuklara verilmesi gerektiğini belirten Doğan, “Hem kız hem erkek çocuklara kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olduğunu öğretmeliyiz ama Türkiye’de 25 yıldır kadını dışlayan bir siyaset anlayışıyla yönetiliyoruz. Bu, adaletten sağlığa, eğitimden gündelik hayata kadar yansıyor. Bir doktorun hastasını kadın ya da erkek olarak görmesi bile büyük bir problem ve doktorluk yeminine aykırı. Adalette de böyledir; adaletin gözü bağlıdır, önündekinin cinsiyetini, dilini, dinini görmez ama Türkiye’de kavramlar karışmış durumda. Kadını korumak yerine toplumdan dışlayan bir zihniyet var. Bu sorunların mevcut iktidarla çözülmesi mümkün değil. İlk seçimde halk bu anlayışa karşı hesap soracaktır” ifadelerini kullandı.

“Doktorlar ülkeyi terk ediyor”

Sağlık çalışanlarının sorunlarına değinen Doğan, “Doktorlara ‘Giderlerse gitsinler’ diyerek, düşük maaşla çalıştırarak, şiddete karşı korumayarak onların ülkede kalmalarını sağlayamazsınız. Doktorlar yurt dışına gidiyorlar. Oysaki hepsi çok büyük bir emek veriyorlar ancak biz onların maddi ve manevi tatminini sağlayamıyoruz. Türkiye’de sağlık, eğitim, ekonomi; her alanda sistemsizlik hâkim. Eğitimde 25 yılda 8 farklı bakan değişti, her biri yeni bir sistem getirdi. Sağlıkta şehir hastaneleri, aile hekimliği gibi sürekli değişiklikler yapıldı. Ekonomide her gelen bakan farklı bir model deniyor. Vatandaşın ödediği vergilerle ülke yönetilmeye çalışılıyor. Sürekli değişen ama sonuç vermeyen politikalar yüzünden güven ve istikrar kalmadı” diye konuştu.

“İzmir hizmet bekliyor, kavga değil”

İzmir’in sorunlarına ayrı bir başlık açan Doğan, “Hem merkezi iktidar İzmir’i görmezden geliyor hem de yerel yönetim planlı ve stratejik bir yönetim sergilemiyor. 25 yıldır CHP yönetiminde olan İzmir’de çöp, trafik, körfez kirliliği gibi kronikleşmiş sorunlar var. İzmirli kavga değil, hizmet istiyor. Siyaset bahane üretme makamı değildir” dedi.

“Fuar İzmir’in rengidir”

İzmir Enternasyonal Fuarı’nın kent ve Türkiye için taşıdığı tarihi ve sosyoekonomik öneme dikkat çekerek, fuarın eski şaşalı günlerine dönmesi için daha fazla iş birliği yapılması gerektiğini söyleyen Doğan, çocukluğunun İzmir Fuarı’nda geçtiğini belirterek, fuarın yalnızca ticari bir etkinlik değil, aynı zamanda kültürel ve toplumsal bir buluşma noktası olduğunu vurguladı:
“İzmir Fuarı sadece İzmir için değil, Türkiye için de çok önemliydi. Çocukluğumuzda akrabalarımız sırf fuara gelmek için İzmir’e gelirlerdi. Açılış günlerini sabırsızlıkla beklerdik. Ne yazık ki bugün aynı heyecan kalmadı, birçok İzmirli fuarın ne zaman açıldığını bile bilmiyor. Yeni nesle entegre olamayan fuar, cazibesini kaybetti. Ama hâlâ dünyanın birçok yerinde benzer fuarlar var. İzmir Fuarı da yeniden canlandırılabilir”

“Fuar kavgayla değil, birlikle açılmalıydı”

Doğan, fuarın bu yıl da tartışmalarla gündeme geldiğini belirterek İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın çabalarının önemli olduğunu ancak açılışın kavga atmosferinde yapılmasının üzücü olduğunu dile getirdi:
“Sayın Tugay’ın fuar için projeler üretmesi sevindirici. Yıllardır devam eden sorunları miras aldı, bir strateji geliştirmeye çalışıyor. Ancak bu yıl da fuar, sponsor tartışmaları ve siyasi kavgalarla başladı. Keşke İzmir’in tüm milletvekillerini, iş insanlarını ve siyasetçilerini fuarda kol kola görebilseydik. İzmirlinin menfaatini siyasi kavgaların üzerinde tutabilmeliydik”

“Eski ruh korunmalıydı”

Fuardaki bazı değişikliklerin İzmir halkını üzdüğünü söyleyen Doğan, özellikle lunapark bölümünün kaldırılmasına değindi:
“Çarpışan arabalar, dönme dolap gibi simgesel unsurlar korunabilirdi. Dünyanın birçok şehrinde dev dönme dolaplar turistik simgeye dönüşmüş durumda. Bizde de böyle çözümler üretilebilirdi. Tek yol kapatmak değildi”

“Her karanlığın bir doğan güneşi vardır”

Doğan, 30 Ağustos Zafer Bayramı’na da özel bir vurgu yaptı. Milli birlik ve beraberlik ruhuna her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulduğunu söyleyen Doğan, şu ifadeleri kullandı:
“Cumartesi günü 30 Ağustos’u kutlayacağız. O günlerdeki şartlar bugünkünden çok daha ağırdı ama milletimiz inançla, azimle mücadele etti ve zafere ulaştı. Bugün de ne kadar büyük sıkıntılar yaşarsak yaşayalım, umudu kaybetmemeliyiz. 30 Ağustos ruhu bize yol göstermeli. Her karanlığın bir doğan güneşi vardır.”

“30 Ağustos sadece askeri bir zafer değil”

Zafer Haftası’nda konuşan Doğan, 30 Ağustos’un yalnızca askeri bir başarı olmadığını belirterek, “Bu aynı zamanda bir milletin emperyalist güçlere karşı mücadelesinin ve kendi kaderini tayin etme hakkını kazanmasının simgesidir. Kurucu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde muazzam bir birlik ve beraberlik ruhuyla verilen bu mücadelenin sonunda Cumhuriyet ve ebedi Türk devleti kurulmuştur. Dolayısıyla bugünün anlamı bizim için çok büyük” dedi.

“Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını minnetle anıyorum”

Milli birlik ve beraberliğe her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan Doğan, “Her vatandaşımızın görevi, o ruhla Cumhuriyetine, devletine, milletine ve bağımsızlığına sahip çıkmaktır. Biz, İYİ Parti olarak kurucu iradenin bize çizdiği yolda liyakatle, adaletle ve huzur içinde yaşayacağımız günleri inşa etmek için uğraşıyoruz. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm silah arkadaşlarını, bağımsızlığımızı kazanmamızda emeği geçen, bu ülkeyi bağımsız bir şekilde var etmemizi sağlayan şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum” diye konuştu.

Türk tarihinin çok zengin ve büyük bir geçmişe sahip olduğunu dile getiren Doğan, “Türk tarihi bütüncül olarak ele alınmalı. Tarihin bir kısmını işimize geldiği gibi reddetmek, bir kısmını kabullenmek ya da içinden bazı kesimleri seçmek gibi bir anlayış içinde olmamız kabul edilemez. Bütün dönemlerin bugüne gelmemizde çok önemli bir rolü olduğunu kabul etmeliyiz. Örneğin 26 Ağustos, aslında iki önemli günün yıl dönümü: Birincisi, Anadolu topraklarına ‘Biz geldik’ diyerek kapılar açmamız ve Türk yurdu olmasıdır. İkincisi ise bağımsızlık mücadelesi vererek bu toprakların ebedi olarak Türk yurdu kalmasını sağlamamızdır. Her ikisi de bizim için çok özel ve anlamlı günlerdir” şeklinde konuştu.