İZMİR HABERLERİ

İEMP Başkanı Ahmet Kaplan: “Cepheleşme siyaseti CHP’ye oy kazandırmaz, kaybettirir”

Gazeteci-Yazar ve İzmir Ege Medya Platformu (İEMP) Başkanı Ahmet Kaplan, Son Mühür TV’de katıldığı Sıcak Bakış programında basından siyasete, ekonomiden eğitime kadar pek çok konuda önemli açıklamalarda bulundu. Kaplan, “Siyaset zenginleşme aracı haline geldi. Türkiye’nin kutuplaşmaya değil, birliğe ihtiyacı var” dedi.

Abone Ol

Son Mühür/ Beste Temel- Son Mühür TV’de Sıcak Bakış programına konuk olan Gazeteci-Yazar ve İzmir Ege Medya Platformu (İEMP) Başkanı Ahmet Kaplan, Tunç Erciyas’ın sorularını yanıtladı.

“Siyaset zenginleşme aracına dönüştü”

Siyasetin kirlenmesine ve adalete duyulan güvenin hızla azalmasına değinen Kaplan, sert eleştirilerde bulundu:
“Türkiye’de siyaset ticari bir boyut kazandı ve bir zenginleşme aracı haline geldi. Hiçbir parti bu kirlilikten muaf değil. ‘Nereden buldun?’ yasası mutlaka çıkarılmalı. Geçmişte gündeme geldi ama sıcak bakılmadı. Bugün geldiğimiz noktada kirlilik giderek artıyor. Siyasette zenginleşme halkın gözünde meşru bir noktaya gelmiş durumda. Bu kabul edilemez. Siyasiler mal varlıklarını sürekli ve düzenli bir şekilde kamuoyuna açıklamalı. Aksi halde siyasete güven tamamen kaybolacak. Bugün belediye başkanları halka değil, kendilerini yukarıdan atayanlara karşı sorumluluk hissediyor. Çünkü biliyor ki, ‘ceketimi koysam kazanıyorum’. Bu zihniyet de siyaseti tabandan koparıyor.”

“Çerçioğlu’na sahip çıkılmadı, muhalefet önce kendine bakmalı”

Kaplan, belediye başkanlarının parti içi yalnız bırakılmasının sonuçlarını şöyle anlattı:

“Bir belediye başkanı gelip sıkıntısını anlatıyor ama siz sessiz kalıyorsanız, sahip çıkmıyorsanız, o başkan kendisini dışlanmış hisseder. Bugün Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun yaşadığı durum da böyle. Kendi ifadesiyle genel başkanına gitmiş, derdini anlatmış ama hiçbir destek görmemiş. Elini sıkmamışlar, arkasında durmamışlar. Siz zaten yol vermişsiniz, o da başka bir partiye geçiyor. AK Parti burada bir fırsat yakaladı ve değerlendirdi. Eğer muhalefet gerekli cesareti gösterseydi, sahip çıksaydı, Özlem Çerçioğlu da geçmezdi, geçemezdi. Burada önce muhalefetin kendisine bakması gerekir”

“CHP tarihinde görmediği bir başarı elde etti”

Kaplan, CHP’nin son seçimlerde ulaştığı başarıyı “tarihinde görülmemiş bir sonuç” olarak nitelendirdi:

“CHP, hayatında görmediği bir başarı yakaladı. Hakikaten kabul etmek gerekir. Özgür Özel ilk çıktığında olumlu ve ılımlı bir siyasetle yola çıktı. Yerel seçimlerde de rekor oy aldı. CHP, kuruluşundan bu yana hiç kazanamadığı yerleri kazandı. Bunun arkasında hükümetin tabandan kopması, ekonominin kötüleşmesi, enflasyonun azması, alım gücünün düşmesi gibi çok sayıda faktör vardı. Halk tepkisini iktidara gösterdi, CHP de bu sayede büyük bir çıkış yakaladı”

“Cepheleşme siyaseti CHP’ye kaybettirir”

Kaplan, CHP’nin izlediği son siyasi çizgiyi ise sert sözlerle eleştirdi:

“CHP, Özgür Özel’in ilk çıkışında ılımlı bir çizgi yakalamıştı. Halkta sempati oluşmuştu. Ancak sonra parti içerisindeki azınlığın baskısıyla cepheleşme siyasetine geri dönüldü. Sokak ağzıyla yapılan bir siyaset başladı. Ben bunu kesinlikle yanlış buluyorum. Cepheleşme siyaseti CHP’ye oy kazandırmaz, kaybettirir. CHP’nin bu gidişatı doğru değil. Danışmanları da Özgür Özel’i bu konuda uyarmıyor mu, bilmiyorum. Ama bu söylemler CHP’ye zarar

“CHP’nin ekonomi ve dış politika vizyonu belirsiz”

Kaplan, CHP’nin ekonomi ve dış politikada net bir vizyon ortaya koymadığını söyledi:

“Ekonomide ne yapacaklarını bilmiyoruz. Ortodoks politika mı izleyecek, Heterodoks politika mı? Hiç açıklanmadı. Biz gazeteciler olarak bile bilmiyoruz. AK Parti’nin izlediği politikaları aynen sürdürecekseniz farkınız ne? Halk belirsizliğe oy vermez. Aynı şey dış politika için de geçerli. Libya anlaşması Türkiye’ye Doğu Akdeniz’de büyük bir güç kazandırdı. Peki CHP’nin bu konudaki tavrı ne? Suriye’de federasyona doğru adımlar atılıyor. CHP’nin buna dair bir açıklamasını duyduk mu? Hayır. Muhalefetin görevi sadece eleştirmek değil, çözüm sunmaktır”

“Kavgalı eve kız verilmez”

Kaplan, CHP içindeki hizip ve delege kavgalarına dikkat çekti:

“Partinin içinde hizipler var, delegeler arasında büyük bir savaş yaşanıyor. Mahalle seçimlerinde kavgalar çıkıyor. Bir tarafın tasfiye edildiği, Özlem Çerçioğlu’nun bile Kılıçdaroğlu’na yakın olduğu için dışlandığı konuşuluyor. Böyle bir ortamda, parti içi çatışmalarla CHP nasıl iktidara yürüyebilir? Anadolu’da bir söz vardır: Kavgalı eve kız verilmez. Halk da böyle bir tabloya güvenmez”

“Kutuplaşma Türkiye’ye zarar veriyor”

Kaplan, muhalefet ve iktidarın kutuplaşmacı siyasetine sert sözlerle karşı çıktı:

“Kutuplaşma siyaseti Türkiye’nin en büyük kayıplarından biridir. Bizim birliğe ve beraberliğe ihtiyacımız var. Amerika ve İsrail bölgede oyun kuruyor. Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs’ta Türkiye kuşatılıyor. Yunanistan, İsrail, Rumlar Türkiye’ye karşı kullanılabilir. Siz parti adına oy kazanacağım diye ülkenin güvenliğini riske atamazsınız. Türkiye’nin çıkarları her şeyden önce gelir”

“Kürt kartı emperyalistlerin elinden alınmalı”

Kaplan, Kürt meselesinin Batılı güçlerin elinde yıllarca bir koz olarak kullanıldığını hatırlatarak şunları söyledi:

“Kürt kartının emperyalistlerin elinden alınması çok büyük bir olaydır. Yıllarca Kürt kardeşlerimiz hem Türkiye’ye hem de bölge ülkelerine karşı kullanıldı. Irak’ta, Suriye’de hâlen aynı şekilde kullanılıyor. Bu oyunun bozulması bölgesel barış için çok önemlidir. Ancak sürecin sulandırılmasına, başarısız kılınmasına yönelik her adım yanlıştır. Türkiye’nin bu süreci doğru yönetmesi gerekir”

“ABD ve İsrail bölgeyi kantonlara bölmek istiyor”

Kaplan, Suriye’de yaşanan gelişmelerin Türkiye’yi doğrudan etkilediğini şöyle dile getirdi:

“ABD’deki derin devlet, İsrail ve Evanjelist çevrelerle iş birliği içinde. Önce tek ordu, tek bayrak dediler, şimdi federasyondan söz ediyorlar. DSG, YPG gibi yapıları hâlâ destekliyorlar, bütçelerinden yüz milyonlarca dolar ayırıyorlar. Asıl amaç Suriye’yi kantonlara bölmek, Türkiye’yi kuşatmak. Türkiye bu oyunu bozmazsa ‘Terörsüz Türkiye’ hedefi tehlikeye girer”

“Artık fiiliyata geçilmeli”

Kaplan, sorunun sözle değil somut adımlarla çözüleceğini vurguladı:

“Artık kimin ne söylediği önemli değil. Öcalan konuştu, başkaları konuştu. Bunların ötesi yok. Fiiliyata geçilmeli. Türkiye’de, Suriye’de, Irak’ta terörsüz bir gelecek kurulmalı. Türkiye’nin barışı demek, bölgesel barış demektir. Bu nedenle Türkiye’nin bölge ülkeleriyle iş birliğini hızlandırması gerekir. Her geçen zaman bölgenin aleyhine işliyor”

“Memur da emekli de şanssız”

Kaplan, ekonomik tabloya ilişkin değerlendirmesinde memurlar ve emeklilerin durumunu gündeme taşıdı:
“Memurları hem şanslı hem şanssız görüyorum. Şanslılar çünkü sendikaları var, hükümetle pazarlık yapabiliyor, haklarını arayabiliyorlar. Talepleri her zaman tam olarak karşılanmasa da en azından seslerini kamuoyuna duyurabiliyorlar. Öte yandan şanssızlar çünkü bugünkü ekonomik tabloda memurun taleplerini karşılayacak bir sonuç ortaya çıkmıyor Memurun istediği zamlar verilmediği gibi, verilen zamlar da enflasyon karşısında eriyor. Emeklilerin ise böyle bir şansı yok. Masaya oturacak bir sendikaları, seslerini güçlü bir şekilde duyuracak örgütlenmeleri dahi yok. Bugünkü ekonomik tablo ise memurun da emeklinin de taleplerini karşılamıyor. Elektrik, doğalgaz, temel gıda ürünleri hep çift haneli zamlarla artıyor. Enflasyon en iyimser tahminle yüzde 30’un üzerinde. Alım gücü sürekli düşüyor. Türkiye, dünyada en yüksek enflasyona sahip ülkeler arasında”

“Ortaya konulan politikalar başarısız oldu”

Türkiye’nin ekonomi politikalarının çelişkili olduğunu dile getiren Kaplan, şunları söyledi:

“Bir dönem dünya faiz artırırken biz tam tersine faiz indirerek farklı bir model denedik. O dönemde enflasyon ve döviz bugünkünden daha iyiydi. Ancak sonra Mehmet Şimşek geldi, Ortodoks politikalara dönüldü, faiz artırıldı. Fakat enflasyon da arttı, döviz de arttı. O halde neden bu geri dönüş yapıldı? Bugün tarım sektörü çökmenin eşiğinde, çiftçi üretemez hâle geldi. Bu tablo sadece çiftçiyi değil, hepimizi etkiliyor. Çünkü çiftçi üretemeyince biz de tüketici olarak çok daha pahalıya ürün almak zorunda kalıyoruz”

“Genç çiftçiler sisteme dahil edilmeli”

Kaplan; çiftçinin yaşadığı zorluklara dikkat çekerek, “Çiftçi ürününü 2 liraya satıyor, biz markette 100 liraya alıyoruz. Ne çiftçi kazanıyor ne tüketici! Arada sadece aracılar kazanıyor. Devlet tedarik zincirine doğrudan girmeli, çiftçinin ürününü aracılara bırakmadan tüketiciye ulaştıracak mekanizmalar kurmalı. Tarım Kredi Marketleri çözüm olmadı. Üretim kolaylaştırılmalı, çiftçi teşvik edilmeli. Genç çiftçiler sisteme dahil edilmeli. Aksi halde üretici sayısı her geçen gün azalıyor. Çiftçilik yaşlanan bir meslek haline geldi. Bu ülkenin geleceği için büyük bir risk” dedi.

“Devlet geç kaldı”

Gıda fiyatlarının dünyada ilk 5’e girdiğini hatırlatan Kaplan, hileli ürünlere verilen cezaların caydırıcı olmadığını vurguladı:
“Devlet bu konuda geç kaldı. Firmalara verilen para cezaları çok düşük. Birkaç yüz bin TL para cezası ödeyen firma marka, ürün değiştirerek aynı sahtekârlığı sürdürüyor. Bu kadar insanın sağlığıyla, cebiyle oynayanlara karşı daha ağır yaptırımlar, kapatma ve hapis cezaları uygulanmalı. Aksi halde biz ne enflasyonu önleyebiliriz ne pahalılığı ne de gıda sahtekârlığını”

“İzmir yıllardır aynı sorunlarla boğuşuyor”

Kaplan, çöp meselesinin bir sağlık ve kent geleceği sorunu olduğunun altını çizerek İzmir’de altyapı sorunlarının yıllardır çözülemediğini vurguladı:

“Körfez ’in kokusunu hâlâ tartışıyoruz. Yıllardır Körfez’deki koku sorununa bir çözüm getirilemedi. İzmir’de neden yağmur kanalları yok? Bu yüzden hem sel felaketleri yaşanıyor hem de susuzluk sorunu büyüyor. Yağmur kanalları ayrıştırılmadı, gereken yatırımlar yapılmadı. Çöp, çukur, çamur ve Körfez meselesi İzmir’i adeta bir sorunlar yumağı haline getirdi. Palyatif çözümler üretiyoruz, her yaz aynı sorunlarla karşılaşıyoruz. Bu sadece yerel yönetimlerin ‘Ben şurayı belirledim’ diye çözebileceği bir mesele değil. İzmir gibi güzel bir coğrafya bu şekilde heba edilmemeli. Ne altyapı ne üstyapı çözülebilmiş durumda. İzmir, giderek yaşanmaz bir kent haline geliyor. İktidar ve muhalefet birlikte çözmek zorunda. Bu kentin geleceği için ortak akılla hareket edilmeli. İzmir artık çöp, çukur ve çamur tartışmalarını geride bırakmalı”

“Avrupa çöpten enerji üretiyor, biz hâlâ çöp alanı arıyoruz”

Kaplan; İzmir’in çöp sorununu değerlendirirken Avrupa’daki örneklere dikkat çekerek, “Avrupa’da çöpten elektrik üretiliyor, enerji elde ediliyor. Birçok firma bu alanda ihale kapmak için yarışıyor. Biz ise hâlâ çöpümüzü nereye koyacağımızı tartışıyoruz. Çöp bizim için sorun ama Avrupa için değer. İzmir’de yıllardır çöp kavgası yaşanıyor. Bir dönem Tire tarafında yer belirlendi, halk isyan etti. Başka bölgeler gündeme geldi, orada da aynı tartışmalar yaşandı. Bugün Menemen’de aynı sorun yaşanıyor. Menemen halkı da çöp tesisine karşı çıkıyor” şeklinde konuştu.

“İzmir trafiği kitlenmiş durumda”

Kaplan; İzmir’in trafik sorununa da değinerek, “İzmir’in yolları çukurlarla dolu, bakımsız. Trafiği rahatlatacak alt geçit, üst geçit yatırımları yok. Kentin ana arterlerine bu yatırımlar yapılmadığı için İzmir trafiği her geçen gün kilitleniyor. Çankaya, Alsancak, Konak, İkiçeşmelik bölgeleri yıllardır aynı sorunlarla boğuşuyor. Bunlar imkânsız şeyler değil. Alt geçit ve üst geçitlerle trafik rahatlatılabilir” dedi.

“Eskiden Türkiye’nin 41 yanından insanlar İzmir Fuarı için gelirdi”

Kaplan, geçmişte Türkiye’nin 41 ilinden insanların fuara koşarak geldiğini, burada gördükleri yenilikler ve teknolojilerle heyecan duyduklarını belirterek, “Dünyada yeni çıkan ne varsa ilk kez bu fuarda sergilenirdi. İnsanlar akın akın gelir, bütün yenilikleri burada görür, tanırdı. Çok dinamik bir yapı vardı” dedi. Ancak sonraki yıllarda fuarın kan kaybettiğini, giderek panayır havasına dönüştüğünü dile getirdi.

İEF’in yeniden eski çekiciliğini kazanması için “proje bazlı” bir anlayışa ihtiyaç olduğunu belirten Kaplan, özellikle yeni buluşların ve teknolojilerin öne çıkarılması gerektiğini söyledi. “Otomotiv, elektronik, robotik, yapay zekâ ve yazılım gibi alanlar fuara dâhil edilmeli. Özellikle sağlık alanındaki buluşlar, yeni ameliyat sistemleri, teknolojik gelişmeler fuarın cazibesini artırabilir. Türkiye bir sağlık üssü haline gelmişken bu yenilikleri mutlaka İEF’te sergilemeliyiz” diye konuştu.

Kaplan, fuarın panayır havasından kurtarılması gerektiğini, bunun da dünyadaki teknolojik yeniliklerin ve sağlıkta kaydedilen gelişmelerin sergilendiği bir vizyonla mümkün olabileceğini vurguladı.

“Meslek liseleri güçlendirilmeli”

Kaplan, gençlerin eğitim sistemi içinde kaybolduğunu söyledi:
“Her yıl 2,5 milyon genç üniversite sınavına giriyor, yaklaşık 900 bini yerleşiyor. Geriye kalan gençlerin mesleği yok ve gelecekleri göz göre göre heba ediliyor. Türkiye’nin iş gücü ihtiyacı, meslek liselerinden geçiyor ama Türkiye bu okulları güçlendirmiyor. Meslek liselerini güçlendirmeliyiz. Gençlerimizi meslek liselerine gitmeleri konusunda da daha da cesaretlendirecek her türlü teşviği ve staj konumunu, kısa zamanda meslek edinmeyi ve hayata atılmayı öğretmeliyiz. Bununla birlikte meslek okuluna giden gençlerimize teşvik amaçlı belli bir para verilmesi lazım. Bunların yanında mesela sanayideki usta çırak bulamıyor. Öte yandan binlerce genç işsiz. Bu tablo büyük bir çelişkiyi gösteriyor”

“Üniversiteler, öğrencilere saha deneyimi kazandırmak zorunda”

Üniversitelerin sadece teoriye değil pratiğe de ağırlık vermesi gerektiğini belirten Kaplan, “Uygulama görmeden mezun olan mühendislerimiz var. Bugün iletişim fakültelerini binlerce mezun veriyor ama peki bu sektörde kaç kişi çalışacak? Yani burada çok büyük bir çelişkiler yumağıyla karşı karşıyayız. Plansızlıkla, programsızlıkla karşı karşıyayız. Böyle bir eğitim sistemiyle güçlü iş gücü yetiştiremeyiz. Güçlü bir iş gücü yetiştirmek istiyorsak üniversitelerin sadece teoriden değil pratik yapması konusunda da saha uygulamaları konusunda da önemli deneyimler kazandırması şart” dedi.

“Dünya Erdemliler Hareketi kurulmalı”

Kaplan; günümüzde mazlum halkların yaşadığı zulümlere karşı yeni bir küresel dayanışma ihtiyacına dikkat çekerek, “Dünyanın neresinde olursa olsun zulme uğrayan hakların yanında olabilmek için bir ‘Dünya Erdemliler Hareketi’ kurulmalı. İspanya, Kolombiya, Lüksemburg gibi ülkeler Gazze konusunda insanlığın yanında durdu. Bu tavır çok değerli. Uluslararası kurumların, özellikle Birleşmiş Milletler ’in etkisiz kaldığı bir dönemde, insanlık değerleri adına yeni bir ittifaka acilen ihtiyaç var” dedi.

“Son Mühür, İzmir’in sesi oldu”

Basın dünyasının geldiği noktayı değerlendiren Ahmet Kaplan, Son Mühür ekibini tebrik etti:
“Son Mühür ‘ün, Basın İlan Kurumu’na girmesini kutluyorum. Hakan Kandemir ve ekibi güçlü bir çalışma ortaya koydu. Bugün Son Mühür; İzmir’de en çok bilinen, tıklanan yayın gruplarından biri oldu. Radyo, televizyon ve haber sitesiyle 24 kişilik bir kadro kurdular. Bu sayı, birçok ulusal gazetenin bölge müdürlüğünden bile fazla. Gerçekten güçlü bir yayın grubu oldular”

İzmir basınının uzun süredir kan kaybettiğini vurgulayan Kaplan, “Böyle bir ortamda cesur girişimcilerin çıkması bizi mutlu ediyor. Siz İzmir’in her sesine yer verdiniz, siyasi ayrım yapmadınız. Bu zorlu ortamda güçlü bir yapıyı ayakta tutmanız çok kıymetli” dedi.

“Gazetecilere büyük sorumluluk düşüyor”

Kaplan; gazetecilerin toplum için rol model olması gerektiğini vurgulayarak, “Gazeteciler olarak toplumu aydınlatmak, kutuplaşmanın karşısında durmak zorundayız. Medya birleştirici çimento olmalı. Eğer medya toplumu uzlaşmaya yönlendirirse bu süreç çok daha hızlı ilerler. Ancak ne yazık ki siyaset, kendi çıkarı için ayrışmayı besliyor ve medyayı da bu amaçla kullanıyor” dedi.

“Birlikten yanayım, cepheleşmeye karşıyım”

Kaplan, İzmir Ege Medya Platformu’nun çalışmaları üzerinden de birlik mesajı verdi:

“Bizim platformumuzda farklı görüşlerden 200’ü aşkın gazeteci var. Ayrışmadan değil birliktelikten yanayım. Cepheleşmeye, kutuplaşmaya kesinlikle karşıyım. İnsanların farklı düşünceleri, yaşam tarzları ve kültürleri olabilir. Benim sitemde farklı siyasi görüşlere sahip yazarların yazıları hiçbir müdahale olmaksızın yayınlanıyor. Kimse kimseyi kendi gibi olmaya zorlayamaz. Eskiden gazeteler böyleydi. Ancak cepheleşme hareketi bu çeşitliliği yok etti. Bugün Türkiye’de en zor şey tarafsız kalabilmek. Ama biz medya platformu olarak bunu başarmaya çalışıyoruz. Biz barış içinde yaşamak zorundayız”