Son Mühür - Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın bir televizyon programında yaptığı "Suikast girişimine de uğradım. Ağır arsenik ve cıva verildi. Zehirlendim” açıklamaları, siyasi gündemin merkezine oturdu. Fidan'ın açıklamaları tartışma yaratırken, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Murat Bakan, Fidan'ın açıklamalarına yaptığı yazılı açıklamayla yanıt verdi.
"Stratejik bir algı operasyonu olarak görüyoruz"
Açıklamasında, Fidan’ın söz konusu beyanını yalnızca kişisel bir sağlık geçmişi olarak görmediklerini belirten CHP’li Bakan, “Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, MİT Başkanı olduğu dönemde ağır arsenik ve cıva ile zehirlendiğine ilişkin açıklamasını yalnızca kişisel bir sağlık öyküsü değil; içerdiği imalar, zamanlaması ve hedeflediği psikolojik etki açısından değerlendirilmesi gereken bir çıkış ve devlet ciddiyetini zedeleyen stratejik bir algı operasyonu olarak görüyoruz” ifadelerini kullandı.
"Lider imajı yaratma çabası"
CHP’li Bakan, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Türkiye Cumhuriyeti’nin en stratejik kurumlarından birinin başında yıllarca görev yapmış bir ismin, yıllar sonra, herhangi bir delil ya da adli süreç sunmaksızın böyle bir açıklama yapması, devlet aklıyla bağdaşmadığı gibi, kamuoyunu yönlendirmeye dönük siyasi ve diplomatik bir hamle olarak okunmalı. Sayın Fidan, geçmişte MİT Başkanlığı görevinden istifa ederek siyasete atılmak istemiş, nihayetinde Dışişleri Bakanı olarak kabinede yer almıştır. Bugün yaptığı açıklamayı, zamanlaması itibarıyla sıradan bir sağlık beyanı değil; ‘görevdeyken zehirlenmesine rağmen direnen, tehdit altındayken devleti için görevini sürdüren’ bir lider imajı yaratma çabası olarak okuyoruz. Bu, sadece geçmişe dönük bir bilgilendirme değil; geleceğe, belki de Cumhurbaşkanlığı gibi daha üst düzey pozisyonlara zemin hazırlama, iç kamuoyunu yönlendirme ve siyasi meşruiyet inşa etme hamlesi, bir tür mağduriyet üzerinden kahramanlık inşa etme girişimidir"
Hakan Fidan'a görev süreci salvosu
Murat Bakan, Fidan’ın MİT Başkanlığı döneminde yaşanan terör saldırılarına ve güvenlik zafiyetlerine de dikkat çekti. Söz konusu dönemde Türkiye’nin pek çok kanlı saldırıya uğradığını hatırlatan CHP’li Bakan, “Hakan Fidan, MİT tarihinin en uzun süre görev yapan başkanlarından biri olmasına rağmen, görevi süresince Türkiye çok sayıda kanlı terör saldırılarına uğradı: 2013’te Reyhanlı, 2015’te Suruç ve Ankara Gar, 2016’da Sultanahmet, İstiklal, Ankara, Gaziantep, Kayseri ve Reina katliamları ve yine 2016’da 15 Temmuz Darbe Girişimi… Bu terör saldırılarının büyük bölümü selefi kökenli radikal örgütlerce, bir kısmı ise terör örgütü PKK tarafından, darbe girişimi ise FETÖ tarafından gerçekleştirildi. Aynı dönemde, milyonlarca kaçak göçmen Türkiye’ye girdi, sınırlar radikal unsurlar için adeta bir geçiş hattına dönüştü" ifadelerini kullandı.
"Algı operasyonu izlenimi uyandırıyor"
MİT’in devlet içindeki konumuna da dikkat çeken Bakan, şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye’nin istihbarat yapılanmasındaki dikey hiyerarşi gereği tüm birimlerin üstünde olan MİT; Emniyet, Jandarma, Genelkurmay ve Sahil Güvenlik birimlerini gerektiğinde koordine eden ve en yüksek yasal yetki ve korumaya sahip çatı kurum konumunda. Dolayısıyla yaşanan her olayda nihai sorumluluğun en tepede olduğu unutulmamalı… Özellikle 15 Temmuz gibi tarihî bir travmada, istihbarat eksikliği ve gerekli tedbirlerin alınmaması, görev süresinin başarı değil, zaaflarla dolu olduğunu gösterir. MİT Başkanlığı görevini üstlenmiş bir kişi, görev süresince elde ettiği tüm bilgileri hayatı boyunca taşıma yükümlülüğü altındadır. Buna rağmen aradan 4-5 yıl geçtikten sonra, herhangi bir belge, tıbbi rapor veya adli süreç sunmaksızın kamuoyuna böyle bir açıklama yapmasının, devlet geleneğine ve kurumsal güvenliğe aykırı olduğunu da belirtmek gerekir. Bu açıklama, iç kliklere gözdağı verme, dış kamuoyuna Türkiye’nin ‘kuşatma altında olduğu’ mesajını verme veya kişisel siyasi pozisyonunu pekiştirme amacına dönük bir algı operasyonu izlenimi uyandırıyor"
"Bu haliyle açıklama, yalnızca bir siyasi kurguya dayanıyor"
Murat Bakan, örnek olarak Litvinenko suikastını hatırlatarak, “Gerçek bir istihbarat saldırısının nasıl ortaya konulması gerektiğini tüm dünya Aleksandr Litvinenko örneğinde görmüştür. Litvinenko, Rus gizli servisi FSB’nin eski ajanı olarak İngiltere’ye sığınmış, 2006 yılında Londra’da çayına konulan radyoaktif Polonyum-210 maddesiyle zehirlenmiştir. Olayın ardından İngiliz tıbbi otoriteleri, adli tıp uzmanları ve uluslararası denetçiler kapsamlı bir inceleme yürütmüş; Polonyum kaynağı, temas eden kişiler ve olay yeri bilimsel yöntemlerle analiz edilmiştir. 2016 yılında İngiliz yargısı, suikastın Rus devleti tarafından organize edildiğine hükmetmiş, bu karar dünya kamuoyuna açık ve belgeli şekilde sunulmuştur. Bu, gerçek bir devlet saldırısının nasıl belgelenip yargıya taşınabileceğinin açık bir örneğidir. Hakan Fidan’ın iddiasında ise; ne bir tıbbi rapor, ne bir soruşturma, ne de fail ya da yöntem hakkında bilgi var. Bu haliyle açıklama, yalnızca bir siyasi kurguya dayanıyor" dedi.
"MİT’in itibarı üzerinden siyasi hamle yapılmasın kabul edilemez buluyoruz"
Açıklamasının sonunda kamuoyuna da çağrıda bulunan Bakan, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Sayın Fidan’ın açıklaması; kamuoyunda sempati yaratmaya dönük, kişisel siyasi imajı güçlendirme amacı taşıyan bir stratejik iletişim hamlesi izlenimi veriyor. Bu açıklama, MİT’in kurumsal sorumluluğunu ve geçmişteki ağır istihbarat zafiyetlerini örtmeye hizmet ediyor. Devlet ciddiyeti, geçmişin başarısızlıklarını örtmek yerine, onlarla yüzleşmeyi gerektirir. Biz, Türkiye’nin en stratejik kurumlarından biri olan MİT’in itibarı üzerinden siyasi hamle yapılmasını, kamuoyunun manipüle edilmesini ve devlete olan güvenin bu tür açıklamalarla zedelenmesini kabul edilemez buluyoruz"