İZMİR HABERLERİ

Çevre mühendisinden korkutan uyarı: Savaşlar sadece insanları değil, doğayı da yok ediyor!

Çevre Mühendisi Yakup Ateş, "Savaşlar Altında Dünya" başlıklı açıklamasıyla küresel bir uyarıda bulunarak, günümüzdeki çatışmaların sadece insani felaketlere değil, aynı zamanda ekolojik yıkıma ve iklim değişikliğinin hızlanmasına yol açtığını vurguladı.

Abone Ol

Son Mühür/ Beste Temel- Çevre Mühendisi ve Yüksek Mühendis Yakup Ateş, açıklamasında, günümüzün küresel çatışmalarının (Rusya-Ukrayna, İsrail-İran, İsrail-Filistin ve diğerleri) sadece insanlık dramına yol açmakla kalmayıp, ekolojik sistemler üzerinde yıkıcı ve geri dönülemez etkiler yarattığını vurguladı. Ateş, savaş endüstrisinin karbon emisyonlarındaki rolüne ve iklim değişikliğinin toplumsal huzursuzluk riskini artırdığına dikkat çekti.

Sadece insanlar değil, doğa da hedefte

Yakup Ateş, savaş tanımını "Devletlerin diplomatik ve bürokrasi ilişkilerini keserek, rafa kaldırarak, giriştikleri silahlı, insanlı ve teknolojik mücadele" olarak yaparken, bu mücadelenin kapsamını genişletti. Ateş'e göre, savaşlarda kullanılan barutlu ve klasik silahların yanı sıra, süper biyolojik, kimyasal ve nükleer bombaların kullanımı sadece çatışan ülkeleri değil, yakın ve uzak çevredeki tüm toprakları, suları ve canlıları doğrudan tehdit ediyor.

Ekolojinin, canlılarla-cansızlar ve canlıların bütün türleri arasındaki ilişkilerin incelendiği bir bilim dalı olduğunu hatırlatan Ateş, "Savaş ise canlıların bir türü olan biz insanların hem birbirlerine hem diğer canlılara hem de doğanın diğer tüm ögelerine karşı salt veya caydırıcı amaçlarla taktik olarak yok etmeyi ya da kaynakları (atmosferi, suyu ve toprağı, çevreyi) kirleterek/dönüştürerek kullanılmaz hale getirmeyi, biyolojik çeşitliliği azaltmayı ve hatta yok etmeyi, belki her şeyden de çok bütün toplumların ve sivil insanların haklarını ve yaşam haklarını ellerinden almayı amaçlayan, sonuçları öngörülemez bir canavarlık hali olarak bilinmektedir" ifadelerini kullandı.

Savaşlar ve iklim mülteciliği: Geri dönülmez bir döngü

Ateş, savaşların sadece doğrudan yıkımla sınırlı kalmadığının altını çizdi. Savaşlar nedeniyle yok edilen verimli ormanlar ve verimsizleşen topraklar, hammadde kayıplarına yol açarak çevresel bozulmaları hızlandırıyor. Bu durumun iklim değişikliğini tetiklediğini belirten Çevre Mühendisi, savaşların neden olduğu bu çevresel tahribatların birçok insanın iklim ve hatta çevre mültecisi olmasına neden olduğunu dile getirdi. Ateş, "Aktif olan savaş sürecinin ve uzun dönemli sonuçlarının iklim değişikliği nedenlerine katkı koymaya devam edecek olması ve hatta daha da katkı koymaya devam edecek olması ciddi ve gerçek bir sorun olarak görülmektedir" diyerek konunun aciliyetine dikkat çekti.

Fosil yakıt bağımlısı savaş endüstrisi ve küresel ısınma ilişkisi

Yakup Ateş, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 2014 yılında yayımlanan 5. Değerlendirme Raporu'na atıfta bulunarak, "küresel iklim değişikliğine neden olan sera gazı seviyelerindeki artışın ana sorumlusu olarak enerji sektörü"nün gösterildiğini hatırlattı. Yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişin önemine değinirken, savaşlarda kullanılan fosil yakıtlara bağımlı silah endüstrisinin ve yarattığı karbon emisyonlarının iklim değişikliği üzerindeki direkt etkisini kanıtlar nitelikte olduğunu belirtti.

IPCC’nin "İklim Değişikliği 2022: Etkiler, Uyum ve Kırılganlık" başlıklı 6. Değerlendirme Raporu'nun da çarpıcı gerçekleri gözler önüne serdiğini ifade eden Ateş, raporda yer alan "İklim değişikliğinin gıda tedariği ve suya erişim üzerinde yarattığı tehdidin, özellikle yoksul ülkelerde toplumsal huzursuzluk ve silahlı çatışma riskini artırabileceği öngörülüyor" ifadesine vurgu yaptı. Ateş, bu noktaların savaş endüstrilerinin de büyük bir etken olduğunun görüldüğü, iklim değişikliği sonuçlarının bir kez daha altını dikkatle çizdiğini belirtti. Raporun yayımlandığı dönemin Rusya-Ukrayna savaşı ile aynı döneme denk gelmesinin, bu uyarıların ciddiyetini artırdığını ekledi.

"Barış ve iklim için hızlandırılmış çalışmalar şart"

Yakup Ateş, raporlardan yola çıkarak, her geçen gün artan yaşam kayıplarıyla biyoçeşitlilik ve altyapı kayıplarını önlemek ve iklim değişikliğinin dirençliliğine uyum sağlamak için iddialı, hızlandırılmış eylemlere ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Sera gazı emisyonlarını azaltabilecek acil çalışmalar yapılması gerektiğini vurgulayan Ateş, "2025 yılı itibariyle, aktif bir savaş sürecinde bunun ne kadar mümkün olabileceğini hep birlikte görebileceğiz" diyerek, küresel barışın ve işbirliğinin iklim kriziyle mücadeledeki kritik rolüne işaret etti.