Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı'ndaki Yargı Teşkilatı Toplantısı'nda basın mensuplarıyla bir araya gelerek güncel konulara ve yargıdaki yeniliklere dair kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. Bakan Tunç'un açıklamalarının odak noktasını, 11. Yargı Paketi ile hedeflenen yasal düzenlemeler ve özellikle çocukların suç örgütlerince araç olarak kullanılmasının cezalarının artırılması oluşturdu. Bu yeni düzenlemeyle birlikte, örgüt yöneticilerinin, çocukları silahla tarama, tehdit veya yaralama gibi eylemlerde kullanması durumunda, hapis cezalarının otuz yıla kadar çıkabileceği belirtildi.
Bakan Tunç, adalet sistemi üzerindeki dezenformasyonun tehlikelerine dikkat çekerek, bu tür yanlış bilgilerin adalete olan güveni zedelediğini ve asıl amacın da bu olduğunu dile getirdi. Kamuoyunda geniş yankı uyandıran ve gerçek dışı olduğu ortaya çıkan "Ceren Özdemir'in katilinin açık cezaevine çıktığı" iddiasını örnek gösteren Tunç, katilin hala yüksek güvenlikli cezaevinde tutulduğunu ve çıkışının mümkün olmadığını vurguladı. Vatandaşların adalete güven duygusunun sarsılmaması için bilgi teyidinin önemine işaret eden Tunç, özellikle yargı ve adaletle ilgili konularda paylaşılan bilgilere hemen inanılmaması ve doğruluğunun araştırılması gerektiğini ifade etti.
Siber suçlar ve dijital ortamın güvenliği gündemde
Teknolojinin gelişimiyle birlikte artan dijital ortamdaki suç yapılanmalarına da değinen Bakan Tunç, İzmir'de 16 yaşındaki bir çocuğun siber ortamda aldığı eğitimle 3 polisi şehit etmesi olayını anımsattı. Bu tür suçların yanı sıra uyuşturucu ticareti, sanal bahis, sanal kumar, dolandırıcılık ve kripto para gibi yasa dışı faaliyetlerin artık dijital ortamda gerçekleştiğine dikkat çekti. Gerçek hayatta takibi daha kolay olan bu suçların sanal alemde izini sürmenin zorluğuna vurgu yapan Tunç, yaklaşık iki hafta önce Türkiye'nin de ilk imzacılar arasında yer aldığı Siber Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin önemini vurguladı. Tunç, bu bağlamda, 11. Yargı Paketi'nde bilişim suçlarına yönelik daha detaylı düzenlemelerin yapılacağını ve siber polislerin sanal ortamda da devriye gezerek güvenliği sağlaması gerektiğini belirtti.
Çocukları suça itenlere maksimum ceza: 30 yıl hapis ihtimali
Bakan Tunç, suç örgütleriyle mücadele kapsamında, Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesinde değişiklikler yapılacağını ve özellikle çocukları suça sürükleyenlerin ve suçta araç olarak kullananların cezalarının önemli ölçüde artırılacağını bildirdi. Yeni yasa teklifine göre, örgüt kurma ve yönetme suçunun cezası 4 yıldan 8 yıla kadar hapisten, 5 yıldan 10 yıla çıkarılacak. Örgüt üyeliği suçunun üst sınırı ise 4 yıldan 5 yıla yükseltilecek. Silahlı örgüt yönetiminde ise ceza artırımı sadece yarısı oranında olacak şekilde düzenlenerek, silahlı örgüt yöneticisine verilecek ceza 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapis olabilecek.
Düzenlemenin en çarpıcı kısmı, örgüt faaliyetlerinde çocukların araç olarak kullanılması halinde örgüt yöneticilerine verilecek cezanın yarıdan bir katına kadar artırılabilmesi. Buna göre, örgüt yöneticisinin bir çocuğu silahlı eylemde, tehditte veya yaralamada kullanması durumunda alacağı alt sınır hapis cezası artırımla 11 yıl 3 aya, üst sınır hapis cezası ise bir kat artırımla 30 yıla kadar çıkabilecek. Bakan Tunç, mevzuatta daha önce çocuğu araç olarak kullanma diye bağımsız bir suçun bulunmadığını da ekledi.
Selahattin Demirtaş kararı istinafta ve AİHM uyum oranı vurgusu
Adalet Bakanı Tunç, Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) verdiği ihlal kararına ilişkin süreci de açıklığa kavuşturdu. Söz konusu kararın, kamuoyunda "Kobani davası" olarak bilinen davaya ait olduğunu belirten Tunç, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde mahkumiyet hükmü verilen dosyanın şu anda Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesi'nde incelendiğini ifade etti.
AİHM kararının kesinleşme sürecine dair teknik detayları aktaran Bakan Tunç, Demirtaş'ın hükümözlü sıfatıyla dosyasının istinafta olduğunu ve mahkemenin nihai kararının bekleneceğini söyledi. Öte yandan, Türkiye'nin AİHM kararlarına uyum oranına dair yapılan olumsuz genel yargıları reddeden Tunç, Türkiye'nin uyum oranının yüzde 91 olduğunu ve bu oranın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraf olan ülkelerin ortalaması olan yüzde 79'un üzerinde olduğunu belirterek, bazı davaların siyasallaştırılarak bu algının yaratılmaya çalışıldığını vurguladı.
Siyasi tartışmalar ve terörle mücadele süreci
Bakan Tunç, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) soruşturmalarına yönelik eleştirilerine yanıt vererek, soruşturmaların siyasi amaçlı değil, kamuoyuna yansıyan suçlamalar nedeniyle başlatıldığını ifade etti. Özel'in yargı mensuplarına yönelik hakaret ve tehdit içeren söylemlerinin kabul edilemez olduğunu belirterek, soruşturma sonuçlarının beklenmesi gerektiğini dile getirdi.
Terörle mücadele konusuna da değinen Tunç, Türkiye'nin terörle mücadelede büyük ilerleme kaydettiğini ve teröre zemin hazırlayan tüm unsurların ortadan kaldırıldığını ifade etti. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "cesurca" olarak nitelendirdiği çağrısı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın milli birlik vurgusuyla birlikte, terör örgütünün silah bırakma sürecine girdiğini aktardı. Meclis'te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun bu süreci desteklediğini ve sürecin kalıcı hale gelmesi için yapılan idari uygulamaların önemi olduğunu belirtti. Tunç, "Terör örgütü silah bırakırsa kanun çıkacak" gibi bir pazarlık sürecinin söz konusu olmadığını, hukukun üstünlüğünün gereği olarak, Komisyon raporu çerçevesinde yasal düzenleme gerekiyorsa Meclis'in adım atacağını ve milletin hassasiyetlerinin gözetileceğini ifade etti.
Yeni Anayasa ihtiyacı ve demokratikleşme vurgusu
Son olarak, yeni bir anayasanın Türkiye için taşıdığı büyük öneme dikkat çeken Bakan Tunç, "Türkiye Yüzyılı'na, darbecilerin yazdırdığı bir Anayasa ile devam edilemeyeceği" görüşünü dile getirdi. Mevcut 1982 Anayasası'nın değiştirilmesi için tek başına darbe ürünü olmasının dahi yeterli bir sebep olduğunu belirten Tunç, Anayasa'nın "yamalı bohça" haline geldiğini ve yeknesaklığı kaybettiğini vurguladı.
Amaçlarının, demokratik, sivil ve katılımcı bir anlayışla, milletin temsilcileri tarafından yazılacak ve milletin onaylayacağı bir yeni Anayasa yapmak olduğunu ifade eden Tunç, bunun Cumhuriyet'in ikinci yüzyılının başlangıcında büyük bir kazanım olacağını söyledi. Temel hak ve özgürlükleri önceleyen, her kesimin kendini içinde bulduğu bir toplum sözleşmesi niteliğinde yeni bir anayasanın, Türkiye'yi darbe anayasasından kesin olarak kurtaracağını belirterek, Meclis'te bu konuda bir uzlaşma sağlanması temennisini dile getirdi.