Son Mühür - Ayşegül Koç / AFAD İzmir İl Müdürü Nazif Ekinci, Son Mühür TV’de yayınlanan Sıcak Bakış programında Ayşegül Koç’un sorularını yanıtladı. Türkiye'nin afetlere hazırlık sürecinde öncelikli olarak ele alması gereken konunun "kötü yapı stoku" olduğunu vurgulayan Ekinci, özellikle İzmir'deki riskli yapıların dönüştürülmesi için vatandaşlara ve yetkililere önemli çağrılarda bulundu.
“Afet öncesi kısmını Türkiye’de geliştirmemiz lazım”
“Dünyada modern afet yönetim sürecinin üç tane ana evresi var” diyen Ekinci; “Bunlardan bir tanesi afet öncesi, biri afet sırası ve diğeri afet sonrası. 1999 yılında meydana gelen depremlerde 17 Ağustos Marmara ve 12 Kasım Bolu, Düzce depremlerinde karnemiz iyi değildi. Ama bu yıkımı gördükten sonra hızlı bir şekilde bu alana girdik ve çok kısa süre içerisinde kendimizi geliştirdik. Ülke olarak şu anda Türkiye müdahale noktasında dünyada üst noktada. Dolayısıyla 1999’u bu alanda biz milat kabul ediyoruz. Tabii AFAD'ın kurulmasıyla birlikte bu süreç daha da hızlandı.
2009 yılı sonunda kurulan 2010’u baz alacak olursak, 15 yıllık bir teşkilat bu noktaya gelebilmişse müdahale hizmetlerinde ve afet sonrası iyileştirme için de bunu söyleyebiliriz; çadır kentler kurulması, konteyner kentler kurulması, yönetim mekanizmalarının oluşturulması, bunların her türlü eğitim öğretim dahil psikososyal destek dahil bütün bu ihtiyaçların karşılanması Türkiye'de artık bu konuda iyi bir kültür oluştuğunu gösteriyor. Aslında bizim ülke olarak geliştirmemiz gereken konu afet öncesi. Her şeyden önce yaşadığınız yerlerin, mekanların sağlam olması gerekiyor. Ondan sonra ona rağmen eğer bir şeyler olursa o zaman ona müdahale etmek için yeteri kadar müdahale gücümüz zaten var” diye konuştu.
"Afetlere hazır olmak için kötü yapı stokunu dönüştürmeliyiz"
“Afete hazırlıklı olmak için önce yapıdan başlamamız lazım” diyen Ekinci; “Bizim ülke olarak bir meselemiz kötü yapı stoku, İstanbul'u ele aldığınız zaman da aynı sonuca varıyorsunuz. Diğer illerimizde öyle İzmir’de bu biraz daha fazla olabilir. Bu noktada bu saatten sonra bizim hızlıca ne yapabilirize kafa yormamız gerekiyor. Bir taraftan devletimiz var gücüyle hem 6 Şubat’ın yaralarını sarmaya çalışırken bir yandan da hızlı bir şekilde kentsel dönüşüm seferberliğini devam ettiriyor.
Afetler bize uzun zaman vermiyorsa o halde toplum olarak bizim de bir şeyler yapmamız gerekiyor. Şimdi çok uzun yıllar önce yapılmış evleri olan vatandaşlarımız var. Bilinen fay hattına yakın bölgelerde olan evler var. Fakat binaları dönüştürme noktasında somut adım atılmıyor her şeyi devletten bekliyoruz. Mesela ben buraya gelmeden önce kentsel dönüşüm birimimizle görüştüm vatandaşlara neyi önerebiliriz diye. Özellikle İzmir ilimiz pilot il olarak belirlenmişti. Hatta Çevre Şehircilik Bakanımız İzmir'de İktisat Kongre Merkezi’nde bizzat bunun lansmanına da katıldılar. Bayraklı ofisleri de var. Riskli yapılarla ilgili devlet kredilendirme yapıyor.
En son aldığım bilgiye göre 2,5 milyon liraya yüzde 0,69 faiz veriyor. Bunu kullanabilir buna müracaat edebilirler. Evini riskli yapı olarak tespit ettirin vatandaşlarımız için bu yeter mi? Yetmezse o zaman işte başkaca da bir gücü varsa kendisi de katkı koyarak mutlak surette bu dönüşümün sağlaması lazım. Yoksa bu başka türlü nasıl olacak? Yani biz evlerimizi bir kere yaşanır hale getireceğiz. Afet bir tarafa onun dışında meydana gelebilecek acil durumlarda, örneğin bir yangın meselesinde bile itfaiyenin çok zor gireceği yerler var. Yani bu bir realite bunları görerek önlem kültürünü oluşturarak başarılı olabiliriz.
Afet öncesinde alacağınız bir takım önlemler bazı afetlerin tamamen ortadan kalkmasına, bazılarından ise zarar görebilirliğin azalmasına neden olacak. Evet depremi durduramazsınız ama kötü yapı stokunuzu dönüştürürseniz, eviniz içindeki eşyaları deprem gerçeğine göre organize ederseniz, kapalı mekanda yakalandığınız zaman yapmanız gereken doğru davranışları biliyorsanız, güvenli tahliyeyi biliyorsanız işte o zaman siz de Japonlar gibi oldunuz demektir. Yani bütün bunları topyekün halletmeden ne İzmir ne Türkiye afetleri hazır diyemeyiz” dedi.
Ekinci; “AFAD’ın birçok şeyi var, alet edevatı var, profesyonel kurtarma ekipleri var ki dünya çapında sadece Türkiye'de olan afetlerde değil, dünyanın çeşitli yerlerinde olan afetlere bile ekipler gönderiyoruz. Bu çok güzel bir şey ama afetlere hazırız dediğimiz zaman bütün bunların vatandaşıyla, kamu kurumlarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla öncelikle yaşadığımız evlerden başlayarak çok yakın bir değişim, dönüşüm ve düşünce yapısına ihtiyacımız var” dedi.
İzmir deprem konutlarında son durum
2020 yılında İzmir’i etkileyen deprem sonrası deprem konutlarının son durumu hakkında bilgi veren Ekinci; “2020 İzmir depreminden sonra konut yapılacak, hak sahibi olacak vatandaşlarımızın müracaatları aslında iki yöntemle oldu. Yani bunlardan bir tanesi 6306 sayılı kanun. Bu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı nezdinde yürütülen bir kanun buna göre kentsel dönüşüm alanları tespit ediliyor.
Bir diğeri de AFAD’ın yürüttüğü 7269 sayılı kanun kapsamında afet hak sahipliğinin oluştuğu durumlar. AFAD’a müracaat edip de afet hak sahibi olan vatandaşlarımızdan şu anda konutunu teslim almayan kimse kalmadı. Konutların tamamı teslim edildi. Hatta onun haricinde şu anda devam eden yasal süreçler var, mahkemeler var. Bu süreçlerin sonucunda hak kazanmış gerekli ilana çıkıldıktan sonra onların talep taahhütnameleri alındıktan sonra prosedür tamamlanıyor. Kuralar çekilip konutlar teslim ediliyor. Bu şekilde teslim törenimiz var. Onda bir sıkıntımız yok bizim en azından AFAD kanadında kalan kısmı için söyleyeyim.
Ama diğer taraftan işyeri üretilmesi noktasında biraz da coğrafyadan kaynaklı olarak konutları yaparken konutların altına, işyerlerinden dolayı hak sahibi olanlar kişi sayısı kadar işyeri üretilememişti yani epey düşüktü. Ben ilk göreve başladığım zaman 133 adet vardı. Daha sonradan 62 tanenin daha kurasını çektik. En son durum itibariyle 75 tane hak sahibimiz kaldı onunla ilgili olarak da yine Bayraklı’da bir alan tespit ettik ve AFAD başkanlığımıza bildirdik. AFAD başkanlığımız TOKİ ile gerekli yazışmaları yaptı ve bunlar içinde bu masa ve üretimi süreci o şekilde devam edecek” diye konuştu.
“95 bin gönüllümüz var”
İzmir’de sivil toplum kuruluşlarını ilerleyen süreçte afete donanımlı hale getireceklerini söyleyen ve bu konuda çalışmalar yaptıklarını belirten Ekinci; “İzmir’de gönüllü çalışmalara katılan 95 bin 176 kişi var. Bunların 4 bin 796’sı AFAD gönüllüsü, 4 bin 858’i ise deprem arama kurtarma gönüllüsü.
Gönüllüler, profesyonel ekipler ile mevcut afet ekipmanlarını kullanmayı öğrenmiş ve enkaz kaldırma çalışmalarında profesyonel ekiplerle uyum içinde çalışabilen kişiler. İzmir’de şu an da arama ve kurtarma ile ilgilenen sivil toplum kuruluşu sayısı 40 civarında. Akredite edilen sayı ise 13. Önümüzdeki hafta da bu sayı 17’ye çıkacak. Bu ekipleri de profesyonel anlamda afette çalışabilecek donanıma getireceğiz” dedi.