Son Mühür/Sercan Engerek- Millî Eğitim Bakanlığının 2024-2025 örgün eğitim istatistiklerine göre 3 milyonun üzerinde çocuk okul dışında. İlkokul çağında 273 bin 179, ortaokul çağında 484 bin 476 çocuk okullara kayıtlı değil. 1 milyon 130 bin 354 lise çağındaki çocuk okul dışında kalırken, 1 milyon 50 bin çocuk ise açıköğretim lisesi ve ortaokuluna kayıtlı.
Eğitim Reformu Girişimi (ERG) verilerine göre de 6-9 yaş grubunda yaklaşık 77 bin 400, 10-13 yaş grubunda 93 bin 362, 14-17 yaş grubunda ise 440 bin 850 çocuk eğitim sisteminin dışında. Eylül 2024 verilerine göre MEB'e bağlı Mesleki Eğitim Merkezlerine (MESEM) kayıtlı 503 bin 899 öğrenci ile birlikte okul dışında kalan çocuk sayısı 3 milyonu geçti.
Son yıllarda çocuklarda okullaşma oranı hızla düşerken Derin Yoksulluk Ağı Araştırma ve Savunu Koordinatörü Önder Uçar, okullaşmadaki gerilemenin ana nedenini, artan yaşam maliyetleri karşısında eğitim giderlerini hafifleten sosyal politikaların yetersiz kalması olarak açıkladı.
“Ekonomik yük okullaşmayı aşağı çekiyor”
Özellikle de ulaşım, kırtasiye ve beslenme destekleri evrensel ve sürekli olmadığı için ailelerin zor durumda olduğuna değinen Uçar'a göre, buna eşlik eden daha derin bir sorun da eğitimin yoksulluktan çıkmanın güvenilir anahtarı olma işlevini hızla yitirmesi.
Uçar, ekonomik yük, zayıf sosyal koruma ve eğitimin getirisine dair güven kaybının okullaşma oranlarını düşürdüğünü belirterek, “Liyakat temelli sınıf atlama kanalları daralırken, diplomaların değeri ve güvencesi erozyona uğruyor; nitelikli mesleklerde bile ücretlerin reel olarak gerilemesi ve saygınlık kaybı, ‘okursam hayatım kesin düzelir’ varsayımını bir hayli zayıflattı. Bu algı, çocukları ve gençleri olduğu kadar velileri de eğitime devam konusunda demotive ediyor; özellikle ergen yaşta işgücü piyasasına erken çıkış baskısını artırıyor. Ekonomik yük, zayıf sosyal koruma, eğitimin getirisine dair güven kaybı birleşince okullaşmayı aşağı çeken güçlü bir sarmal oluşuyor” dedi.
Üç çocuktan biri aç: Sorun kaynak değil, siyasi öncelik
Eğitimde en temel sorun beslenme olarak öne çıkıyor. MEB’in uhdesinde 19 milyon öğrenci eğitim alıyor. İstanbul Planlama Ajansının verilerine göre her üç öğrenciden biri okula gitmeden önce hiç kahvaltı yapamıyor. Siyasi iktidar okullarda bir öğün yemek vâdetmesine rağmen bunu hayata geçiremedi. CHP, DEM Parti, İYİ Parti ve Saadet Partisi’nin “okullarda bir öğün ücretsiz yemek ve temiz su” verilmesi için Meclise sunduğu tüm araştırma önergeleri ise AK Parti ve MHP’nin oyları ile reddedildi.
AK Parti, yemek verilememesinin nedenini kaynak sorunu olarak açıklıyor. Derin Yoksulluk Ağı Araştırma ve Savunu Koordinatörü Önder Uçar, okul yemeğine yatırılan her 1 doların uzun vadede yaklaşık 7 dolar toplumsal getiri sağladığına dikkat çekerek “Okul yemeği, açlık kaynaklı dikkat dağınıklığını ve yorgunluğu azaltır, devamı artırır, bilişi ve sınav başarısını iyileştirir; haneler için nakit-ikame etkisi yaratarak yoksunluğu hafifletir. Tabip odaları ve eğitim örgütleri yıllardır evrensel ve sağlıklı okul yemeğini talep ediyor; buna rağmen uygulama deprem bölgesi ve bazı sınırlı pilotlar dışında yaygın ve sürekli bir kamu politikasına dönüşmedi. Oysa araştırmalar, okul yemeğine yatırılan her 1 doların uzun vadede yaklaşık 7 dolar toplumsal getiri sağladığını gösteriyor” ifadelerini kullandı.
“Sorun kaynakta değil, siyasi öncelik ve tasarımda” diyen Uçar, şunları söyledi:
“Dünyada yüzün üzerinde ülke okul beslenmesini uyguluyor; Türkiye’den daha düşük gelirli pek çok ülke bile programlarını büyük ölçüde kendi bütçesiyle yüksek kapsama oranlarında sürdürüyor. Dolayısıyla sorun kaynakta değil, siyasi öncelik ve tasarımda. En rasyonel çözüm nettir: Evrensel ve şartsız günlük bir öğün, besleyici standartlarla belirlenmiş menüler, merkezi bütçeyle güvence ve yerelde şeffaf raporlama; tamamlayıcı olarak da okullaşmayı güçlendiren ulaşım/kırtasiye desteği ve okul temelli sosyal hizmet ağıyla birlikte uygulanması. Bu bütüncül paket, yalnız beslenmeyi değil, eşit fırsatı ve eğitimde kalışı da kalıcı biçimde güçlendirir.”