İZMİR HABERLERİ

İzmir’i kuraklık vuracak: 2100’e kadar su krizi kapıda!

Yaşar Üniversitesi’nin gerçekleştirdiği araştırma, iklim değişikliğinin Ege’deki kuraklığı giderek ağırlaştıracağını gösterdi. Bilim insanlarının ortaya koyduğu verilere göre, 2100 yılına kadar bölgedeki kurak ayların sayısı yüzde 40’a varan oranda artabilir.

Abone Ol

İzmir ve çevresinde etkisini artıran kuraklık, barajlardaki su seviyelerinin kritik noktalara düşmesine ve bazı ilçelerde su kesintilerinin yaşanmasına yol açtı. Yaşar Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Jafar Safari, bu tablonun yalnızca kısa vadeli bir sorun olmadığını, iklim değişikliğinin etkisiyle kalıcı ve büyüyen bir kriz haline geldiğini vurguladı.

Bilimsel çalışmada iklim modelleri kullanıldı

Safari yürütücülüğünde gerçekleştirilen araştırmada, CMIP6 iklim modeli verileri kullanılarak orta (SSP2-4.5) ve yüksek (SSP5-8.5) emisyon senaryoları incelendi. Araştırmada, İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden Dr. Mustafa Nuri, Bursa Teknik Üniversitesi’nden Doç. Dr. Babak Vaheddoost ve yüksek lisans öğrencisi Farzad Rotbeei de görev aldı.

Elde edilen verilere göre, 2100 yılına kadar Ege Bölgesi’nde kurak ay sayısında ciddi artış bekleniyor. Orta emisyon senaryosunda bu artış yüzde 26 iken, yüksek senaryoda yüzde 40’a yaklaşıyor.

Verimli havzalar en büyük riski taşıyor

Araştırma, 2041-2100 döneminde şiddetli ve aşırı kuraklık aylarının en fazla Büyük Menderes Havzası (Aydın, Denizli, Muğla hattı) ile Küçük Menderes Havzası’nın batı kesimlerinde (Çeşme, Seferihisar, Selçuk ve çevresi) yaşanacağını gösterdi.

Bu bölgelerde 160 ayın üzerinde kurak dönemler öngörülüyor. Küçük Menderes’in doğusu ile Gediz Havzası da yüksek riskli alanlar arasında yer aldı.

15 aya kadar uzayabilir

Araştırmada, aylarca sürebilen ve 15 aya kadar uzayabilen kuraklıkların görülebileceği kaydedildi. Bu durumun özellikle tarımsal üretim, içme suyu temini ve ekosistem dengesi açısından ciddi tehditler doğuracağı belirtildi.

Doç. Dr. Safari, “Elde ettiğimiz veriler, İzmir’in tarım, içme suyu ve ekolojik denge bakımından büyük risk altında olduğunu gösteriyor. İklim değişikliği artık soyut bir kavram değil; sıcaklık artışı ve buharlaşma baskısı çift yönlü bir tehdit yaratıyor. Bir an önce adaptasyon ve bütüncül su yönetimi politikaları hayata geçirilmek zorunda” dedi.