Son Mühür/Gamze Eskiköy- Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın (EBSO) Nisan ayı meclis toplantısı, Meclis Başkan Yardımcısı Işın Yılmaz’ın yönetiminde gerçekleşti. Toplantıda konuşan EBSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hakan Ürün, zirai don felaketi, su stresi ve İzmir’in gelecekteki su yönetimi üzerine açıklamalarda bulundu.
“Zirai don tarımı vurdu”
Toplantının başında tarım sektöründe yaşanan zararlara dikkat çeken Hakan Ürün, “Zirai don felaketi tarımsal üretime adeta darbe vurmuş. Bu yaz, ceviz, kiraz, üzüm, kayısı gibi birçok meyve ciddi zarar görmüş durumda. Çiftçilerimize büyük geçmiş olsun. Umarım gereken destek verilir” dedi.
“Türkiye su yoksunluğunda 39.sırada”
Ürdün, “Uluslararası yapılan bir çalışmada, 2040 yılında Türkiye’nin su stres seviyesi kırmızı renkte yani YÜKSEK seviyede seyredeceği öngörülmektedir. Benzer şekilde, Türkiye su yoksunluğu endeksinde de 164 ülke içinde 39. sırada yer almaktadır. Burada da yine YÜKSEK seviyede. Yani, alarm zilleri ülkemiz için çalıyor. Bunu duymak ve gereğini yapmak zorundayız” diye konuştu.
“Su ayak izini küçültmek zorundayız"
Ürdün, “Peki, kuraklık gerçeği ortada ve yağış rejimi değişirken, kaynaklarımız tükenirken ve su tüketimi nüfustan daha hızlı artıyor iken, baraj dışında neler yapılabilir? Öncelikle suyun verimli kullanılması gerekiyor. Bakanlık tarafından açıklanan veriler de göstermektedir ki, %77 oranında suyun tüketilmesinde ilk sırayı tarım almaktadır. Bizim artık, doğru ürün ve yönteme geçmemiz şarttır. Su stresini azaltmaya karşı ikinci bir önlem, Su Ayak İzini Küçültmek (Kullanımı azaltmak, tek kullanımlık plastik şişeleri tercih etmemek vb.) Üçüncü ve asıl benim sizlere anlatmak istediğim yöntem ise, Alternatif Su Kaynaklarına Yönelmektir. Yani, deniz suyu arıtma, yağmur suyu toplama, gri su toplama, atık suyu arıtma gibi yöntemleri daha aktif kullanmaktır” diye belirtti.
Dünyadan örnekler: Kaliforniya, Singapur, Hollanda
Atık su arıtımı ve yeniden kullanımına dair dünya örneklerine değinen Hakan Ürün, “Kaliforniya’da Irvine Ranch Water District, atıksuların ileri arıtılarak %100 yeniden kullanımını sağlayan ilk sistemlerden biridir. Sulama, tuvalet rezervuarları ve endüstri gibi alanlarda kullanılan bu su, içme suyu dışındaki tüm kentsel ihtiyaçlara yönlendirilmiştir. Hollanda’da Amsterdam Waternet, atıksu çıkışını membran filtrasyon ve UV ile ileri arıtarak kanalizasyon sistemine değil, doğrudan su ihtiyacı olan sektörlere yönlendirmekte.
Singapur’da ise NEWater sistemi sayesinde içme suyu kalitesinde üretim bile mümkün hale gelmiştir” dedi.
“Türkiye'nin ilk ve en büyük deniz suyu arıtma tesisi Avşa’da”
Ürdün, “Türkiye’nin ilk ve en büyük deniz suyu arıtma tesisi Avşa’dadır. Avşa örneği, aslında deniz suyundan su üretebileceğimizin en somut kanıtıdır. 2010 yılında yapılan ve zamanla kapasitesi artırılarak, 30 bin kişinin ihtiyacına cevap verebilecek, günde 6 bin metreküp içme suyu elde edilen tesiste, dünya örneklerine de olduğu gibi Ters Osmoz yöntemi kullanılmaktadır. “Su Musluktan İçilir” hedefi doğrultusunda, su temini sağlanmaya bugün de devam edilmektedir. Avşa’da bu başarıldıysa, biz neden İzmir’de başarmayalım?” ifadelerine yer verdi.
İzmir’in su kaynaklarında tehlike
“Peki, İzmir’de böyle bir tesise ihtiyaç var mı? İzmir’in su kaynaklarında ilk sırayı Tahtalı Barajı alıyor ve üretimin üçte birini karşılıyor” diyen Ürdün, “Onu Göksu kuyuları ve Gördes Barajı izliyor. Barajların doluluk oranlarına baktığımızda ise neden alternatif kaynaklara yönelmemiz gerektiğini görüyoruz. 2024 yılında Tahtalı barajının doluluk oranının %31,2’den 2025 yılında %15,7’ye, Gördes barajının %13’den %5,6’ya gerilediğini görmekteyiz. Bu sürdürülebilir bir durum değil. Ülke genelinde yıllık kişi başına tüketilebilir su potansiyeli 1.313 m3 civarındadır. İzmir için bu miktar, su kıtlığı seviyesinde olup, 1.000 m3 civarındadır. İzmir’in yıllık toplam su ihtiyacı: yaklaşık 250 milyon m³ Bununla birlikte, İzmir’de su kayıp kaçak oranı da %28’lerdedir. Tüm bu kaynaklar İzmir’de, sürdürülebilir alternatif yöntemleri zorunlu kılmaktadır” sözlerine yer verdi.
“4.faz çok önemli”
Ürdün şöyle devam etti:
“Şu anda mevcutların haricinde, İzmir için planlama aşamasında olan 9 yeni baraj yapımı ve Tahtalı Barajına su temini sağlayacak Derivasyon söz konusudur.
İzmir’in arıtma yükünün yüzde 96’sını karşılayan ve bugün açılışı yapılan Çiğli İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi’nin 4. fazının kapasitesinin yüzde 36 artırılarak, Türkiye’nin en büyük arıtma tesisi unvanını alması çok önemlidir.
Bir önemli proje de, Çeşme Deniz Suyu Arıtma Tesisi’nin planlanmış olmasıdır. Takviminde hayata geçirilmesi çok önemlidir. Bu tesis, yaz aylarında nüfusu katlanan Çeşme için geç atılmış bir adımdır. Gerçek kapasitesi için 2040 yılı öngörülüyor. Bu tür çalışmaların uzun vadeli yatırımlar gerektirdiği dikkate alınarak, şehir merkezi için benzer projelerin bugünden planlanması o nedenle çok hayatidir. İzmir gibi metropollerin denize sahip olması büyük fırsattır"
"Ekonomide dengeler yerine gelmediği sürece..."
Ürdün, "Yüzde %49’a artırılan politika faizi karşısında ticari kredi faiz oranı en az 10 puan artmıştır. Bunun işverene maliyeti ise %75’lere varmıştır. Bu oranlarla üretim adeta imkansızlaştırılıyor. Üstelik artan faize rağmen kredi çekmek istesek ve bu maliyete razı olsak bile istediğimiz miktarı da çekemiyoruz. Ekonomide dengeler yerine gelmediği sürece bizlerin finansman talebi devam edecektir. Şu artık görülmelidir: enflasyonla mücadele süresi uzadıkça, reel sektörün dayanıklılığı da giderek azalıyor. O nedenle, üretici ve ihracatçı nezdinde finansmana erişim ivedilikle kolaylaştırılmalı ve maliyetler makul seviyelere çekilmelidir" diyerek sözlerini noktaladı.