İstanbul’da gündüzleri bir devlet kurumunda vinç operatörlüğü geceleri ise taksi şoförlüğü yapan bir babanın ve ev hanımı bir annenin okuttuğu iki evlattan biriydim 1970’lerin sonunda.İhtilalden hemen öncesini dün gibi çok net hatırlayabiliyorum.Çünkü en çok kuyrukların eziyetini çeken, saatlerce kuyruk bekleyen biz çocuklardık.Ne kuyruğu mu? Kimi zaman gaz, kimi zaman çay, kimi zaman şeker, kimi zamansa yağ.

Sıra yaklaştığında annemiz gelirdi avucunda tuttuğu sımsıkı parayla.

Ama bazen sıra gelmezdi çünkü bakkal amca kalmadı bitti derdi.Sonra uzaktan gelen bir çocuğun falanca bakkalda var demesi ile koşar başka bir kuyruğa girerdik.En acıklı tarafı ise ertesi gün zam geleceğini Ajanstan (Radyo Haberleri) dinleyen bazı bakkal amcaların malları tezgahın altına saklayıp bitti demesiydi.

 

Ülke sağcı solcu olarak kutuplaşmıştı.Bunu çocuk yaşta yemek masasında bile yaşıyorduk.Ecevit resimli Demirel resimli melamin tabaklar vardı evlerde.Bu arada sağcılar ve solcular da kendi içlerinde ayrışıyorlardı.Evlerde cama yaklaşmamız yasaktı.Herhangi bir çatışma esnasında bir kör kurşuna hedef olmamak için annem babam sürekli uyarırdı bizi.Sokaktan gelen bir ses duyunca perdeyi aralayıp gizli gizli bakardım ve görürdüm duvarlara yazı yazan ağbileri.O ağbilerden biri aslında bizim karşı komşumuzdu. Babam anarşist derdi hepsine, etliye sütlüye karışmazdı ama oy verdiği liderin resminin olduğu tabaklar vardı soframızda.

Ablam ortaokula gidiyordu.Akşam saatleri yolunu kesmesinler diye ya babam alırdı ya ben annemle birlikte gider alırdık.Gençler yol kesip sağcı mısın solcu musun diye sorar korkuturlardı gençleri.Okumak ineklikti gereksizdi o yıllarda yüzbinlerce genç için.Ablam da etkilenmişti yaşadığı olaylardan , dönemin manzarasından.Kendi isteği ile liseyi okumadı o dönem okumayı bırakan nicesi gibi. Kafaları karışıktı çok.

Sonra bir geceyarısı sabaha karşı saatlerce benzin kuyruğunda bekleyip benzin bitince arabayı sırada bırakan ( O yıllarda anahtarı da bırakırlardı üstünde.Nöbetçi biri kalır arabaları boşa alıp iterlerdi eğer benzin gelirse) ve eve yürüyerek dönmek zorunda kalan babamın önünü onun deyimiyle anarşistler kesmiş.Cebindeki 2 kuruş ile yetinmeyip o yıla kadar hiç parmağından çıkarmadığı alyansını, kolundan çıkarmadığı Seiko saatine de göz dikmişler.Eve gelip anneme ağlayarak anlattığında benim uyuduğumu sanıyorlardı, duyduğumu ve dinlediğimi bilmeden.

Sonra birgün sabahın çok erken saatinde askerlerin kapımızı çalmasıyla uyandık.Ekmek getirmişlerdi.Sokağa çıkma yasağını onlardan öğrendik. Hasan Mutlucan türküleri çalıyordu radyoda, televizyonda. İhtilal olmuştu. O güne kadar hiç görmediğim büyük kasalı kamyonlar 3-4 saatte bir sokakta duruyor her seferinde farklı bir binadan genelde ağlayan, bağırıp çağıran insanları alıyordu.Perdenin arkasından annemden gizli gizli sokağa bakıp, gece duvara yazı yazan komşu ağbiyi ne zaman alacaklarına bakıyordum.Hep baktım.Kamyonlar birkaç kez daha geldi. Bir sürü insanı aldılar, kitaplar taşıdılar kamyonlara ama o komşu ağbiyi almadılar.İhtilal ile birlikte çok sayıda yasak geldi. Herkese, ailemiz dahil büyük bir korku çöktü.Annem melamin tabakları parçalayıp yok etti. Babam ihtilal , anarşi vs gibi konuların hatta kelimelerin evde konuşulmasını yasakladı.Tam 9 yaşındaydım.

                                                           ***  

Gelelim bugüne yani 43 sene sonrasına…9 yaşındaki çocuklar bugün nelere şahit oluyorlar ?

  • Halk Ekmek büfeleri önünde uzun uzun ucuz ekmek kuyruklarına
  • Marketlerde bazı ürünlerde 1 taneden fazla satışımız yoktur yazılarına
  • Marketlerde, bakkallarda her ne hikmetse zam gelmek üzere olan ürünün reyonunda bitmiş olmasına
  • Tekel Bayii, Mahalle Bakkallarının vb yerlerin zam öncesi kapalı olmasına
  • Benzin istasyonlarında zam haberleri öncesi mütemadiyen gece boyunca uzun uzun oluşan kuyruklara
  • Yabancı para birimlerinin yükselişine bağlı yapılan zamların parate düşse de geri alınmamasına
  • Kışın ortasında elektrik faturalarının 3’e katlanmasına ve faturayı ödeyemediği için insanların elektriksiz kalmasına
  • Bunları yazıp çizen eleştiren ağbilerin (!) medyanın sansürlenmesine
  • Ülkenin kutuplaşmasına
  • Z kuşağı neslinin beyninin dolmamasına , varsa boşaltılmasına
  • Aslında geçen bu 42 sene içerisinde çok sayıda ve çok konuda, çok ihtilal yapılmış olmasına rağmen hatırlanılmamasına

Bizim ülke 2 vites..Bir ileri bir geri..

Notlar

  • Benim kızım 9 yaşında.Hiçbir şeyin farkında olmadığı gibi sözün gelişi bir gün önce ne yediğini hatırlamıyor.Hata bende keza unutmuyorum.
  • Ablam açık liseyi bitirdi sonra da üniversiteyi.Şimdi kitap yazıyor ve çok satıyor
  • Duvarlara yazı yazan o komşu ağbiler hep var.. Tavşan kaç Tazı tut misali

“En güzel deniz; henüz gidilmemiş olandır. En güzel çocuk; henüz büyümedi. En güzel günlerimiz; henüz yaşamadıklarımız.Ve sana söylemek istediğim en güzel söz; henüz söylememiş olduğum sözdür”

Nazım Hikmet

Görüş, öneri ve bildirimleriniz için [email protected]

HAKAN DOĞANAY I 11.02.2022 I Son Mühür