İZMİR

Osmanağaoğlu'ndan Soyer'e sert eleştiriler

Abone Ol

Oturumda gündem maddelerinin görüşülmesine geçilmesinin ardından CHP grubu tarafından maddelerin madde başlıklarıyla oylanması önerildi. Öneri üzerine söz alan AK Parti Grup Sözcüsü Hakan Yıldız bir önceki oturumda CHP’li bir meclis üyesinin söz hakkı alınması konusunda “Sayın Soyer size söz vererek demokratlık yapıyor. Bu meclis kararları söz olmasanız da geçecek” sözlerini hatırlatarak meclis yönetmeliği gereği maddelerin madde başlıklarıyla okunması konusundaki olurlarını geri çektiklerini belirtti.

Açıklamasında “Ölüsü olan bir gün, delisi olan her gün ağlarmış. İşte; İzmirlilerin durumu, bu cümleyle izah edilecek noktaya gelmiştir. Çünkü bu şehrin insanlarına hizmet etme makamını işgal eden Tunç Soyer; muvazenesini tamamen yitirmiş, zembereğinden boşanmıştır” ifadelerini kullanan Osmanağaoğlu; "Tunç Soyer adı; rüşvet, usulsüzlük, adam kayırma, torpil gibi hadiselerle gündeme gelmektedir.” dedi.
Miting eleştiris,
Tunç Soyer’in geçtiğimiz hafta sonu Emek ve Demokrasi Güçlerinin İzmir’de gerçekleştirdiği mitinge katılmasını da eleştiren Osmanağaoğlu “İzmir gitgide çamur deryasına dönmekte, şehrin en mutena muhitlerinde pislikten geçilmemektedir. Fakat Tunç Soyer’in sebep olduğu öyle facialar vardır ki tüm bu kirliliği bile gölgede bırakmakta ve bütün çöplüklerden daha pis kokmaktadır. Bunların en yakın tarihli olanı ise Tunç Soyer’in HDP mitingine iştirakidir. Bu mitingte; HDP Eş Genel Başkanı “Tecrit kalksın” diyerek terörist başının hapishane şartlarına iyileştirme gelmesini talep etmiştir. Mitingin bir başka assolisti olan Tunç Soyer ise 'Omuz omuza çalışmaya devam edeceğiz. Sonuna kadar beraberiz” demiştir. Kurtarılması bir ülkü olan, Atatürk’ün şehri İzmir’de; Atatürk’ün partisini işgal edenlerin temsilcisi Tunç Soyer, PKK’nın siyasi uzantısıyla omuz omuza durmuştur.” İfadelerini kullandı. MHP Genel Sekreter Yardımcısı, İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nun açıklamasından öne çıkan kısımlar şu şekilde:
“İzmirliler Tunç Soyer tarzı çözüm önerilerinin içeriğini vakıftır. Bu yüzden hiçbir hemşerimiz umutlanamamıştır. Zaten umut, 2019 yerel seçimlerinden bu yana, güzel İzmir’e uğramaz olmuştur. Çünkü bu şehirde artık umut değil, Tunç Soyer vardır. Körfezin kirliliğine karşı, Tunç Bey’in önerisi; Körfez’i kirletmemek ve meseleyi doğal dengeye bırakmaktır. İzmirlinin hayatını zehir eden trafiğin çözümü; araba sayısını azaltmaktır. İzmir sokaklarında Çav Bella söyleyerek dolaşmak varken, Gastroshow isimli organizasyonda Ekrem İmamoğlu’yla karşılıklı göbek atmak varken; İzmirlilere vakit ayıracak olması, gerçekten sevindirici bir gelişmedir.

Devrimci maskesi altında, burjuva yaşam tarzını sürdüren Tunç Soyer’e göre; sınıf dayanışması gereği, kendi arkadaşlarını üst düzey görevlere getirmek ve onlara çifte maaş bağlamak da olağandır. Tunç Soyer’in istihdam politikasına göre; ya kendisinin yakın arkadaşı olmak yahut da uygun bir terör örgütünden referans getirmek lazımdır. Çünkü İzmir Valiliği’nin devlet güvenliği açısından sakıncalı bulup iş akitlerini feshettiği belediye çalışanları; yeniden işe alınmaktadır. Soyer; İzmirliye verdiği hiçbir sözü yerine getirmese de seçimde işbirliği yaptığı marjinal gruplara verdiği bütün vaatlerin takipçisidir. İstihdam edilmemiş tek bir terörist kalmayıncaya dek uğraşmaya kararlıdır. Tunç Soyer için öncelik kabiliyet ve liyakat değildir. Örgüt mensubiyetidir. Burada bahse konu örgüt de CHP’nin yasal örgütlenmeleri değil, terör şebekeleridir. Mesela sanat camiasının eğitim ve tecrübe açısından yetersiz bulduğu MLKP militanı Orçun Masatçı; bir dönem, aynı şehir tiyatrolarının koordinatörü olarak belirlenmiştir.

Kurtarılması bir ülkü olan, Atatürk’ün şehri İzmir’de; Atatürk’ün partisini işgal edenlerin temsilcisi Tunç Soyer, PKK’nın siyasi uzantısıyla omuz omuza durmuştur.

Yunan işgalinden sonra, bu şehrin başına gelen en kötü şey; Tunç Soyer’in bizatihi kendisidir. Zaten kendisinin İzmir’i işgal eden müstevlilerle kan bağı olmasa da zihinsel akrabalıkları vardır. İzmir’e yeni bayraklar hazırlamakta; bu şehrin iskelelerine, Yunan kralı Agamemnon ismini; şanlı al sancağın dalgalandığı Kadifekale için Pagos adını uygun görmektedir.

Hâlbuki yüreği gerçekten Atatürk için atanlar; İzmir’i al sancaktan ayrı görmemek için, yeni bir milli mücadele verebileceğimizin farkındadır. Kalbi Atatürk’ün hatırasıyla çarpanlar; Anadolu’ya saldıran Agamemnon’un ismini yaşatma vazifesinin İzmir Belediye Başkanı’na ait olmadığını bilmektedir.

Agamemnon’un ismini yaşatmak isteyenler; bundan bir asır önce Çanakkale’ye saldıran İngiliz kuvvetleridir. İşgal gemilerinden birisine Agamemnon adını vererek, Anadolu’ya hücum eden bir başka müstevlinin anısına saygılarını sunmuşlardır. Atatürk’ü unutmayanlar; Çanakkale’yi işgale gelenlerin değil, can pahasına Çanakkale’yi geçilmez kılan Mehmetçiklerin yanındadır.

Tunç Soyer; 100 yıl geç doğduğu için, işgalci bir İngiliz komutanı olma fırsatını kaybetmiştir. Bu yüzden de önündeki tek seçenek Yunan vatandaşlığına geçmek ve Atina’dan belediye başkanı seçilmektir. Öylesi bir durumda istediği iskeleye Agamemnon’un adını verebilecektir. Fakat bunu Hasan Tahsin’in, Zübeyde Hanım’ın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün İzmir’inde yapmasına asla izin verilmeyecektir. Aksi takdirde İzmir’i Symrna yapma hayali kuranların yüzünde patlayan tokat; Tunç Soyer’in de hayallerini kâbusa çevirecektir.

İzmir’in her karışında, İstiklal Harbi şehitlerinin kan hakkı, Milli Mücadele kahramanlarının emek hakkı vardır.  İzmir’e bu rezaletleri yaşatan Tunç Soyer; altına girdiği vebalin ağırlığıyla ezilecek ve imza attığı rezaletin hesabını bu şehrin insanlarına elbette verecektir.”
Bitmeyen kâbuslara, sonu gelmeyen çetin imtihanlara muhatap olan insanlar; derin bir bunalımın ve dipsiz bir kederin içine düşer. Türkçede bu vaziyeti tasvir eden güzel bir atasözü mevcuttur. “Ölüsü olan bir gün, delisi olan her gün ağlarmış”. İşte; İzmirlilerin durumu, bu cümleyle izah edilecek noktaya gelmiştir. Çünkü bu şehrin insanlarına hizmet etme makamını işgal eden Tunç Soyer; muvazenesini tamamen yitirmiş, zembereğinden boşanmıştır.
İşbaşı yaptığı günden beri Tunç Soyer adı; rüşvet, usulsüzlük, adam kayırma, torpil gibi hadiselerle gündeme gelmektedir. Bu yüz kızartıcı iddiaların hiçbirinden yüzü kızarmayan gayr-ı mutemed Belediye Başkanının suratı; meclis toplantılarında, muhalefet grupları söz alınca hiddetten kızarmaktadır. Temmuz ayı olağan meclis toplantısında, muhalefet partisinden bir temsilci kendisine Salda Gölü seyahatini hatırlatmış ve Tunç Soyer’in tepkisini (!) çekmiştir. Söz konusu PKK’ya destek veren belediyeler olunca demokrasi havarisi kesilen Tunç Soyer; ne hikmetse aynı demokrat tavrı İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden esirgemektedir. Her meclis görüşmesi; Tunç Soyer’in muhalefet partisi gruplarına fırça atmasıyla geçmektedir.

Tunç Soyer’in Salda Gölü’ne gitmesi; normaldir. Çünkü bahsi geçen göl; İzmir’de değildir. Çünkü; Tunç Soyer, İzmir’in sorunlarına öncelik vermemeyi adeta prensip haline getirmiştir. Burdur’da bulunan ve kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya kalan Salda Gölü’ne bir süper kahraman edasıyla süzülen Tunç Soyer; kendisine yüklenenlere bir takım cevaplar sıralamıştır. O cevaplardan aldığımız tek güzel haber şudur. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer; nihayet İzmir’le alakadar olmaya karar vermiştir. İzmir’in çevre sorunlarına da pek yakında eğileceği müjdesini bu toplantıda kamuoyuyla paylaşmıştır.

İzmirliler Tunç Soyer tarzı çözüm önerilerinin içeriğini vakıftır. Bu yüzden hiçbir hemşerimiz umutlanamamıştır. Zaten umut, 2019 yerel seçimlerinden bu yana, güzel İzmir’e uğramaz olmuştur. Çünkü bu şehirde artık umut değil, Tunç Soyer vardır.

Tunç Soyer tarzı belediyecilik; ambalaj ve imaj belediyeciliğidir. Sorunlara karşı geliştirdiği yöntemler de bu temellere oturmaktadır.

Körfezin kirliliğine karşı, Tunç Bey’in önerisi; Körfez’i kirletmemek ve meseleyi doğal dengeye bırakmaktır.

İzmirlinin hayatını zehir eden trafiğin çözümü; araba sayısını azaltmaktır.

Tunç Bey’in iki yıl önce vaat ettiği ve üç sene içinde yüzülecek hale geleceğini söylediği Körfez; halen halk sağlığı için tehdit olmaya devam edebilir. Fakat bu onun için ciddi bir problem değildir. Çözüm, lavanta bahçeleri açmak veya uygun bir noktadan tüplü dalış yapıp gazetecilere poz vermektir.

 Tunç Soyer; bahsi geçen toplantıda, bu Körfez meselesine eğileceğini belirtirken; “Ben Çevre Bakanı mıyım?” diye bir çıkışta bulunmuştur. Tunç Soyer’e göre İzmirlinin derdine derman olmak aslında kendisinin görevi değildir. Ama o yüce gönüllülük yapmakta ve inayet buyurup İzmirlilere lütufta bulunmaktadır.

İzmir sokaklarında Çav Bella söyleyerek dolaşmak varken, Gastroshow isimli organizasyonda Ekrem İmamoğlu’yla karşılıklı göbek atmak varken; İzmirlilere vakit ayıracak olması, gerçekten sevindirici bir gelişmedir.

Bilindiği üzere, Tunç Bey; İzmirlilerin ortak kültürel mirası olan Şato’yu kendi şahsi konutu yapmıştır. Çünkü o; ancak şatolarda oturmaya layık bir burjuvadır. Milletin dertleriyle olduğu kadar, değerleriyle de alakasız olması; bu sebepledir. O yüzden de mizah festivallerine İslamofobi kışkırtıcılarını, düşünce toplantılarına PKK ideologlarını çağırmakta beis görmemektedir.

Devrimci maskesi altında, burjuva yaşam tarzını sürdüren Tunç Soyer’e göre; sınıf dayanışması gereği, kendi arkadaşlarını üst düzey görevlere getirmek ve onlara çifte maaş bağlamak da olağandır. Tunç Soyer’in istihdam politikasına göre; ya kendisinin yakın arkadaşı olmak yahut da uygun bir terör örgütünden referans getirmek lazımdır. Çünkü İzmir Valiliği’nin devlet güvenliği açısından sakıncalı bulup iş akitlerini feshettiği belediye çalışanları; yeniden işe alınmaktadır. Soyer; İzmirliye verdiği hiçbir sözü yerine getirmese de seçimde işbirliği yaptığı marjinal gruplara verdiği bütün vaatlerin takipçisidir. İstihdam edilmemiş tek bir terörist kalmayıncaya dek uğraşmaya kararlıdır.

Tunç Soyer; geçtiğimiz günlerde istihdam konusuyla alakalı başka bir skandala daha imza atmıştır. Yeni kurulan Şehir Tiyatroları’nda usulsüz eleme iddiaları ve şüpheli seçmeler düzenlenmesi; sanata gönül veren pek çok ismin tepkisini çekmiştir. 

Kendi meslekî yeterliliklerinden dem veren tiyatrocularımızın öncelikle şunu anlaması gerekir:

Tunç Soyer; onların bildiği belediye başkanlarından değildir. Hatta Tunç Soyer; onların bildiği CHP’lilerden, sosyal demokratlardan ve solculardan bile değildir. Tunç Soyer için öncelik kabiliyet ve liyakat değildir. Örgüt mensubiyetidir.

Burada bahse konu örgüt de CHP’nin yasal örgütlenmeleri değil, terör şebekeleridir. Mesela sanat camiasının eğitim ve tecrübe açısından yetersiz bulduğu MLKP militanı Orçun Masatçı; bir dönem, aynı şehir tiyatrolarının koordinatörü olarak belirlenmiştir.

Tunç Soyer’in hayal kırıklığına uğrattığı tek meslek grubu; tabi ki tiyatrocular değildir. Küresel salgınla mücadele sürerken, insanların sağlığı için canını dişine takarak vazife ifa eden sağlık çalışanları da “Tunç Soyer mağdurları” arasına katılmıştır.

Bir yılı aşkın süredir gecesini gündüzüne katarak mesai harcayan sağlıkçıların; ücretsiz ulaşım ve sosyal tesislerden yararlanma hakları iptal edilmiştir. Tanzim edilen resmi evrakta yılsonuna kadar devam edeceği söylenen haklar; 30 Haziran itibariyle emekçilerinin elinden zorla alınmıştır.

Bu mütevazı imkânları gasp eden Tunç Soyer’in konuya getirdiği açıklama ise hadisenin kendisinden daha büyük garabettir. Soyer; 30 Aralık’a kadar süreceğini söylediği ücretsiz ulaşım hizmetinde hata yapıldığı ve tarihin “sehven” öyle yazıldığını iddia etmiştir. Bu hikâyede “sehven” gerçekleşen bir şey varsa; o da Tunç Soyer’in İzmir’e belediye başkanı olmasıdır.

Diğer yandan; İzmir gitgide çamur deryasına dönmekte, şehrin en mutena muhitlerinde pislikten geçilmemektedir. Fakat Tunç Soyer’in sebep olduğu öyle facialar vardır ki tüm bu kirliliği bile gölgede bırakmakta ve bütün çöplüklerden daha pis kokmaktadır. Bunların en yakın tarihli olanı ise Tunç Soyer’in HDP mitingine iştirakidir.

Bu mitingte; HDP Eş Genel Başkanı “Tecrit kalksın” diyerek terörist başının hapishane şartlarına iyileştirme gelmesini talep etmiştir. Mitingin bir başka assolisti olan Tunç Soyer ise “Omuz omuza çalışmaya devam edeceğiz. Sonuna kadar beraberiz” demiştir.

Kurtarılması bir ülkü olan, Atatürk’ün şehri İzmir’de; Atatürk’ün partisini işgal edenlerin temsilcisi Tunç Soyer, PKK’nın siyasi uzantısıyla omuz omuza durmuştur.

Yunan işgalinden sonra, bu şehrin başına gelen en kötü şey; Tunç Soyer’in bizatihi kendisidir. Zaten kendisinin İzmir’i işgal eden müstevlilerle kan bağı olmasa da zihinsel akrabalıkları vardır. İzmir’e yeni bayraklar hazırlamakta; bu şehrin iskelelerine, Yunan kralı Agamemnon ismini; şanlı al sancağın dalgalandığı Kadifekale için Pagos adını uygun görmektedir.

Hâlbuki yüreği gerçekten Atatürk için atanlar; İzmir’i al sancaktan ayrı görmemek için, yeni bir milli mücadele verebileceğimizin farkındadır. Kalbi Atatürk’ün hatırasıyla çarpanlar; Anadolu’ya saldıran Agamemnon’un ismini yaşatma vazifesinin İzmir Belediye Başkanı’na ait olmadığını bilmektedir.

Agamemnon’un ismini yaşatmak isteyenler; bundan bir asır önce Çanakkale’ye saldıran İngiliz kuvvetleridir. İşgal gemilerinden birisine Agamemnon adını vererek, Anadolu’ya hücum eden bir başka müstevlinin anısına saygılarını sunmuşlardır. Atatürk’ü unutmayanlar; Çanakkale’yi işgale gelenlerin değil, can pahasına Çanakkale’yi geçilmez kılan Mehmetçiklerin yanındadır.

Tunç Soyer; 100 yıl geç doğduğu için, işgalci bir İngiliz komutanı olma fırsatını kaybetmiştir. Bu yüzden de önündeki tek seçenek Yunan vatandaşlığına geçmek ve Atina’dan belediye başkanı seçilmektir. Öylesi bir durumda istediği iskeleye Agamemnon’un adını verebilecektir. Fakat bunu Hasan Tahsin’in, Zübeyde Hanım’ın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün İzmir’inde yapmasına asla izin verilmeyecektir. Aksi takdirde İzmir’i Symrna yapma hayali kuranların yüzünde patlayan tokat; Tunç Soyer’in de hayallerini kâbusa çevirecektir.

İzmir’in her karışında, İstiklal Harbi şehitlerinin kan hakkı, Milli Mücadele kahramanlarının emek hakkı vardır.  İzmir’e bu rezaletleri yaşatan Tunç Soyer; altına girdiği vebalin ağırlığıyla ezilecek ve imza attığı rezaletin hesabını bu şehrin insanlarına elbette verecektir.