ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, ABD güçlerinin Pasifik Okyanusu’nda dün düzenlediği operasyonda yasaklı madde kaçakçılığıyla ilişkili olduğu iddia edilen dört teknenin hedef alındığını ve saldırılarda 14 kişinin hayatını kaybettiğini, bir kişinin sağ kurtulduğunu bildirdi. Hegseth, operasyonların uluslararası sularda yapıldığını ve ABD personelinin zarar görmediğini söyledi.
Kurtarılan bir kişi için arama-kurtarma protokolleri işletildi
Hegseth, sağ kurtulan kişi hakkında standart arama-kurtarma protokollerinin başlatıldığını ve Meksika arama-kurtarma yetkililerinin kurtarma operasyonunun koordinasyonunu üstlendiğini belirtti. Yetkilinin açıklamasına göre, bölgedeki sorumluluk ve iş birliği prosedürleri çerçevesinde ilgili ülke makamlarıyla koordinasyon sağlanıyor.
Hegseth’in sert sözleri: “Narco-teröristler”e karşı mücadele
Hegseth, konuşmasında kaçakçılık ağlarını “terörist” kategorisine benzeterek sert bir söylem kullandı; yasaklı madde kaçakçılığının Amerikan vatandaşlarına verdiği zarara vurgu yaptı ve “Onları takip edeceğiz, ağlarını ortaya çıkaracağız ve sonra avlayıp öldüreceğiz” gibi savaşçı ifadeler kullandı. Bu retorik, operasyonların meşruiyeti ve uluslararası hukuk boyutunda tartışmalara yol açtı.
Kampanya genişliyor: Eylül’den bu yana onlarca kişi hayatını kaybetti
Yetkililerin paylaştığı verilere göre, ABD’nin Eylül başından bu yana Karayipler ve Pasifik’te düzenlediği operasyonlarda daha önce hedef alınan teknelerle birlikte toplamda onlarca kişi öldü. Bazı haber ajansları son saldırılarla birlikte ölü sayısının batı yarımkürede 50’yi aştığını bildiriyor; bu da kampanyanın ölçeğinin ve şiddetinin arttığına işaret ediyor.
Hukuki ve diplomatik soru işaretleri: Kanıt ve yetki tartışmaları sürüyor
Operasyonları savunan Washington yönetimi, eylemleri küresel yasaklı madde akınını önlemeye yönelik bir savunma olarak tanımlasa da; bağımsız gözlemciler, uluslararası hukuk uzmanları ve bazı ülkeler saldırıların yasallığı, hedef tespitindeki şeffaflık ve sivil kayıpların araştırılması konusunda soru işaretleri ortaya koyuyor. Hegseth’in iddialarına ilişkin açık kanıtların kamuoyuna sunulmaması eleştiri konusu olmaya devam ediyor.