ÇEVRE HABERLERİ

Prof. Dr. Doğan Yaşar: “İzmir’de sahil şeridi sular altında kalabilir”

Son Mühür TV’de yayınlanan Sıcak Bakış programının konuğu İklim Bilimci Prof. Dr. Doğan Yaşar oldu. Geçen sene 'Süper El Nino' yaşandığını hatırlatan Prof. Dr. Yaşar; “Süper El Nino’nun ardından tarihsel süreçte hep ‘La Nina’ gelir. El Nino ısınma, La Nina soğuma demektir. Önümüzdeki kış sert bir kış bekliyorum” dedi.

Abone Ol

Ayşegül Koç/İklim Bilimci Prof. Dr. Doğan Yaşar, Son Mühür TV’de yayınlanan Sıcak Bakış programında Ayşegül Koç’un sorularını yanıtladı. İzmir’de art arda çıkan yangınlara ilişkin konuşan Prof. Dr. Yaşar; “Yangına sıcak hava değil insanlar neden oluyor. Ormanlara giriş yasağı tüm Türkiye’de yılın tamamına yayılmalı. Orman köylüsü dışında kimse ormanlara girememeli” dedi.

“Tunç Soyer’den randevu istedik, vermedi”

Geçen sene 'Süper El Nino' yaşandığını hatırlatan Prof. Dr. Yaşar, "Hala onun etkileri devam ediyor. 'Süper El Nino' okyanusların çok çok ısınması demek. Deniz suyu yaklaşık 2 derece kadar ısındı. Bu nedenle havalar çok sıcak geçti. Kuraklığın artması ekonomik krizi de beraberinde getirdi. Biz 2021 yılında enerji ithalatına 50 milyar dolar veriyorduk bir anda 97 milyar dolara fırladı. 50 milyar dolar fazladan verdik parayı. 2022 de durum devam etti, 2023 de yine öyle, 2024 de 76 milyar dolar gibi enerjiye para verilince bütçe sarsıldı. Bütün bu olaylar kuraklıktan geliyor. Sıcaklık gelir, ardından soğukluk gelir. Burada sorulması gereken soru bu dönemlerde; tarımda ne yapacağız? Balıkçılıkta, su da ne yapacağız? 2020 yılında o dönem İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’den randevu istedik, vermedi. Ardından mektup yazdım. Çünkü bu ülke, bu şehir hepimizin şehri, başkanların değil. Mektupta şöyle yazdım; ‘Kuraklık kapıda… Ki 2020 yılında barajlar doluydu. O dönem sadece Tahtalı Barajı’ndan almak için 1.5 yıllık suyu vardı İzmir’in. Hiçbir şey algılamadılar, anlam veremediler. Ama şuan Tahtalı Barajı'ndaki doluluk oranı yüzde 24,65'e düştü. Bu ne demek ekim, kasım gibi yüzde 10’lara düşecektir. Tehlike çanları çalıyor” diye konuştu.  

“Önümüzdeki kış sert bir kış bekliyorum”

Prof. Dr. Yaşar; “Süper El Nino’nun ardından tarihsel süreçte hep La Nina gelir. El Nino ısınma, La Nina soğuma demektir. Önümüzdeki kış sert bir kış bekliyorum. Geçen sene tüm Türkiye yağış alırken. İzmir, Denizli, Muğla aksında yağış alamadık. Tahtalı bizim en büyük ana barajımız olduğu için tabii ki önemli. Biz suyun yüzde 30’unu buradan alıyoruz. Yapılan en büyük hata 2020’de barajlar doluyken, suyu yer altından almamız oldu. Kuyulardan su acil olduğunda kullanılır, her zaman kullanılmaz. Şu anda Manisa'da Gölmarmara kurudu, altında obruklar oluştu. İzmir'in suyunun yaklaşık yüzde 35'i Manisa'daki yer altı kuyularından sağlanıyordu. Ancak bu kuyuların su seviyesi çok düştü" dedi.

'İzmir'de su yer altından kullanıldığı için pahalı'

Israrla yer altı suyunun kullanıldığını vurgulayan Prof. Dr. Yaşar; "İzmir suyun yüzde 55'ini yakın zamana kadar yer altından çekiyordu. Şu anda azaldı, iyice derinden başladı çekmeye. Derinden çektikçe su paramız artıyor, İzmir ve Manisa, Türkiye'de en çok suya para veren şehirler. Suyun yüzde 55'i yeraltından çekilirken, enerji harcanıyor. Derine indikçe sudaki ağır metal de artıyor, ağır metallerin temizlenmesine de ayrı enerji harcıyorsunuz. Belediyeye kuyuların bulunduğu yere güneş enerjisi, rüzgar panelleri koyup elektrikten tasarrufu önermiştim. Çünkü belediyenin bütçesinin 4'te 1'i elektriğe gidiyor. Suyu çok iyi planlamamız lazım" dedi.

“İklim krizi değil, iklimi yönetememe krizi vardır”

İklim krizi değil, iklimi yönetememe krizi vardır diyen Prof. Dr. Yaşar; “Biz popüler söylemleri kullanıyoruz, küresel ısınma, iklim krizi diyoruz. Ancak dünya bilimsel verileri kullanarak öncesinde önlem aldığı için ticaret rekorları kırıyor tarımda. İklim krizi olmaz, iklimi yönetememe krizi vardır. Kurak ve yağışlı dönemlerde ne ekileceğini çoktan planlamamız lazım. Gelişmiş ülkeler bunu yapıyor. Isınmayı soğumayı bırakalım, suyumuza bakalım. Dünyadaki bütün savaşların ana nedeni su ve gıdadır” diye konuştu.

“Her yer çıraya döndü”

İzmir’de art arda çıkan yangınlara ilişkin konuşan Prof. Dr. Yaşar; “Haziran ayında sıcaklık rekorları kırdık. İzmir'e haziran ayında 0,4 milimetre yağmur yağdı, yani hiç yağmadı. Mayısta da yağış almadık. Aydın da mayısta en düşük yağışı aldı. Bu nedenle toprak nemlenemedi, sıcaklık da ortalamanın yaklaşık 4 derece üstünde olunca en küçük bir kıvılcımda, en küçük bir alevde, her yer çıraya dönüyor" dedi.
“Ormanlara giriş tüm yıl yasaklanmalı”

Yangınların nedeni, insanlar; bunun doğayla ilgisi yok diyen Prof. Dr. Yaşar; "Türkiye'de yangınların yüzde 90'ı insanlar tarafından çıkıyor. Anız yakma, mangal yapma yüzünden çıkıyor. Yangınların ana nedeni, biziz. Bu kadar çok hızlı artmasının nedeni ise çok aşırı sıcak nedeniyle toprağın çok kurak olması. Çıra gibi; bir yerden tutuştuğu zaman önünü alamıyorsunuz. Temmuz ayı, en rüzgarlı aydır. Yangınları temmuz ayındaki aşırı rüzgarlar da arttırıyor. Yangının sıcakla alakası yoktur. İzmir Valiliği 1 Haziran -31 Ekim tarihinde ormanlara giriş yasaklanmalı dedi. Bunu bakanlık tüm Türkiye’de yılın tamamına yaymalı. Orman köylüsü dışında kimse ormanlara girmemeli. Çok şey kaybediyoruz. Orman dediğiniz sadece ağaç değil” ifadelerini kullandı.

“İzmir çöküyor. Basmane sular altında kalabilir”

İzmir çöküyor diyen Prof. Dr. Yaşar; "Deniz seviyesi dünyada her yıl yaklaşık 2,5 ile 3 milimetre arası yükselir. İzmir'de bu rakam 1,5 santimetrelere geliyor. Çünkü İzmir çöküyor. İzmir Basmane'den Alsancak'a kadar dolgu alanı. Dolgu alanları binaların ağırlığı da yüklendiği için yavaş yavaş çöküyor. Çökme devam edecek. Eğer önlem alınmazsa 50-60 yıl sonra deniz suyu Basmane'ye kadar gelebilir. Şu anda Alsancak'ta kanalizasyon kokuları var. Çünkü yavaş yavaş borular deniz seviyesinin altında kalmaya başladı. Bu nedenle kordon kokuyor. İkinci kordonun su basma nedeni de o. Farkında olmadan birinci kordonu yükseltiyoruz, ikinci kordon çukurda kaldı. Belediyenin özellikle yer bilimcilerle oturup çökme konusunda detaylı çalışma yapması gerekiyor. 50 yıl uzun vade ama çok da uzun sayılmaz. Bir anda geliyor, sizi yakalıyor” dedi.

Yaşar, 1873'teki ihale şartnamesini hatırlattı...

1873 yılında kordon boyundaki en büyük dolgu yapılırken ihale şartnamesinde yazılanların altını çizen Yaşar; "O şartnamede maksimum gelgitin, en az 1,5 metre üzerinde olacak şekilde inşa edilecek' ibaresi vardır. İnşaat buna göre yapılmıştır. 1927 yılında Yanık Yurt Gazetesi'nde körfezin 50 santimetre çöktüğü dahi yazmıştır. Cevat Korkut Hoca'nın İzmir Rıhtım İmtiyazı kitabında da aynı şey yazar. Alsancak 1 ile 1,5 santimetre arasında çöküyor. Çöktüğü için zaten kasım ayındaki yağışlardan sonra çok fazla su içeri girdi. Cakarta ve Mexico City'de aynı durumun söz konusu. Orada çökme çok daha hızlı. Yılda 10-15 santimetre çöküyor. Onlar çareyi alanı boşaltmakta buldular, yavaş yavaş alanı terk ediyorlar. Çünkü doğanın hızıyla baş etmek mümkün değil" dedi.

“Set çekmek çözüm değil”

Kentin 50 santimetre daha çökmesi halinde ne yapılırsa yapılsın, fark etmeyeceğini belirten Prof. Dr. Yaşar, "Set çekmek çözüm değil. Duvar yapmanın hiçbir anlamı yok. Kot yükselteceksiniz, çok pahalı ama tercih meselesi ya da alanı yavaş yavaş terk edeceksiniz, boşaltacaksınız" ifadelerini kullandı.