Son Mühür- İstanbul’da bazı özel hastanelerle iş birliği yaparak yeni doğan bebekleri usulsüz şekilde farklı sağlık kuruluşlarına sevk ettikleri, bu sevklerden haksız kazanç elde ettikleri ve ihmal sonucu bazı bebeklerin yaşamını yitirmesine neden oldukları iddiasıyla yargılanan sağlık personellerine yönelik davada kritik bir aşamaya gelindi.
“Yenidoğan Çetesi” adıyla anılan bu yapılanmaya ilişkin açılan davanın 5. duruşması, Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde gerçekleşti.
Giderek genişleyen dava dosyasında sanık sayısı son gelişmelerle birlikte 58’e yükseldi. Bu sanıklardan 19’u halen tutuklu olarak yargılanıyor.
Mağdur ailelerin ifadeleri: “sadece mezarlığa gittiğimi hatırlıyorum”
Duruşmada hayatını kaybeden bebeklerin aileleri de dinlendi. Roua Kadan adlı maktul bebeğin annesi, doğum sürecini ve sonrasındaki süreci gözyaşları içinde anlattı. Sezaryenle doğum yaptığını belirten anne, bebeğini yalnızca doğum anında gördüğünü ve sesini duyduğunu söyledi.
Doğumdan yaklaşık iki saat sonra bebeğinin öldüğünün kendisine bildirildiğini ifade eden anne, yaşadığı şoku hala atlatamadığını ve yaklaşık iki yıldır psikolojik destek aldığını belirtti.
“Bana otopsi yapılıp yapılmadığını söylemediler. O sırada hastanede yalnızca bebeğin babası görevli kişilerle muhatap olmuştu. Ben sadece mezarlığa gittim.” sözleriyle duruşma salonunda duygusal anlar yaşanmasına neden oldu.
“Basit bir doktordum, cani pozisyonuna oktular”
Dava dosyasının merkezinde yer alan isimlerden biri olan Dr. Fırat Sarı hakkında, örgütü kurduğu, sevk zincirini oluşturduğu ve bu yapının finansal işleyişini organize ettiği iddiaları yer aldı.
Dr. Fırat Sarı, iddiaları reddederek dikkat çeken bir savunma yaptı. Sarı, “Ben basit bir doktordum. Bizi cani pozisyonuna soktular, hiç dinlenmedim. Sesimi kimse duymadı. Olan biteni en başından beri anlattım.” dedi.
Soruşturma sürecinde yaşananlara da değinen Sarı, “15 aydır tutukluyum. 112’den rüşvet almadık, usulsüz hasta sevki yapmadık. Her şeyi savcı Yavuz Engin’e de anlattım.” ifadelerini kullandı.
Özellikle dosyada yer alan telefon dinleme kayıtlarına dair şüphelerini dile getiren Sarı, “Bu dosyada en trajik olan şey tape kayıtlarıdır.
O kayıtları hazırlayanlar tıbbi terminoloji eğitimi almamış kişiler. Doğru çevirdiklerini nereden bileceğiz? O tapeler bizi suçlamak için bizzat oluşturulmuştur.” dedi.
Tanık olarak dinlenen Pınar Bayraktar, sanıklardan yalnızca ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir’i tanıdığını, olaylara dair herhangi bir bilgisi ya da gözlemi olmadığını ifade etti.
Mahkeme heyeti, mağdur ve tanık beyanlarının ardından sanık savunmalarına geçerek süreci gün boyu sürdürdü. Ancak tüm beyanların tamamlanamaması üzerine duruşmanın, 1 Temmuz 2025 saat 10.00’a ertelenmesine karar verildi.