Temmuz ayı ile birlikte sıcaklıklar da birden arttı. Son yıllarda özellikle yaz aylarında çok daha uzun ve sıcak günler geçiriyoruz. Kulağımızda Emre Altuğ şarkısı… Sıcak çok sıcak daha da sıcak olacak… 

Sıcak havadan küresel iklim krizi ile özellikle de Akdeniz Coğrafyasında bulunan ülkeler daha çok etkileniyor. Yazları daha sıcak ve beraberinde olan orman yangınları, kışları ise yağan aşırı yağışlar…

Geçtiğimiz hafta yine Muğla’nın Marmaris ilçesinde sorumsuz bir insanın vicdansızlığıyla hektar hektar ormanlık alanımız kül oldu. 30 yıl geriye gittik maalesef. Ormanlarımız yok oldukça, yeryüzündeki sıcaklıklar artmaya devam edecek. Yaşananlardan da ders almıyoruz ki! Geçen sene yine bu zamanlar aynı yerde en az 85 bin hektar ormanı kaybettik. Ağaçlarımız yandıkça yaşadığımız iklim krizi etkileri daha da artıyor. Sel felaketleri de her an kapımızı çalabiliyor. Sonuçta bir zaman sonra hayat yok diyeceğiz. Biz insanlara çok fazla görev düşüyor. Bilinçli olmalıyız. Gerekirse eğitimini almalıyız. Çocuklarımıza bu bilinci aşılamalıyız. Piknik yaparken dikkat etmeliyiz –ki bazı şehirlerde Valilik kararıyla Ekim ayının sonuna kadar ormanlık alanlara girmek yasak. Buna İzmir’de dahil. Çok yerinde bir karar. Ancak arabayla giderken, arabadan attığınız bir pet şişe, bir izmarit, bir cam şişe de yangına sebebiyet verebiliyor. Geçtiğimiz gün çevre yolundan Bornova, Buca, Gaziemir, Balçova güzergahında gittim. Yoğun bir trafik vardı. Bu yüzden ağır ağır ilerledim. Yol kenarında hep insan kaynaklı çöpler, şişeler, izmaritler vardı. Yani yine insan eliyle doğayı yok etmek, yaralamak için nedenler… Vatanı sevmek kutsaldır. Üzerimize düşeni yapmanın zamanı geçiyor.

* * *

Ve gelelim her sayıda bahsettiğim gibi sinemaya…

Daha ilkokul yıllarındayken izlemiş olduğum bir filmle sinemanın büyülü dünyasına katılmıştım. Daha 9-10 yaşındayken o filmin nasıl hareket ettiğini anlamaya çalıştım, öğrendiğimde ise yüzlerce sayfaya çizimler yapıp onları hızlıca geçerek hareket vermeye çalışıyordum. Sanırım çocukluğumun büyük bir kısmında boş zamanımda bunu yaptım. O zamanlar sadece bir eğlence aracı olan sinema, gün geçtikçe bir sanat ve bir dert anlatma, hikaye anlatma biçimi oldu benim dünyamda. Peki nasıl? Bunun için tarih bilmek, tarih bilincine sahip olmak, geçmişte, toplumda yaşanan gerek siyasi gerek zihniyet olarak yaşananlar, paylaşılanlar, çatışmalar ve sonucunda tüm bunların topluma nasıl yansıdığı sorusunun cevabı. İşte tam da burada anlatım dilimiz gelişiyor. Keyifle, zevkle, eğlence amacıyla izlediğimiz filmler bizi içine alır ve bir hikaye anlatıp bize ayna olabilirler. Ben derdimi sinema ile anlatamadım ama sinemadan da kopmadım. Mesleğim gereği, kitle iletişim araçlarından radyo ve televizyon ile yine derdimi, hikayemi geniş kitlelere ulaştırabildim. 21 yıldır da böyle devam ediyor.

Atıf Yılmaz ve kadınlar…

Toplumsal gerçekçilik, taşlamalar, kadın sorunları… Hepsi bizim en önemli sorunlarımızdan oldu. Sinema tarihimize baktığımızda da Atıf Yılmaz, Genç Sinemacı Kuşağının önde gelen yönetmenlerinden olmuştur. Ve az önce bahsettiğim konu başlıkları da onun en önem verdiği başlıklar olmuştur. 

1960’lardan sonra Yaşar Kemal ile Anadolu gerçeğini tanımış, Yılmaz Güney ile tanışmış ve toplumsal gerçekçiliğe çok iyi değinmeye başlamıştır. O bize toplumun çalkantılarını adeta bir ayna gibi tutmayı başarmıştır. Türden türe geçerek, biçim ve anlatım anlayışını araştırarak peş peşe denemelere girmiştir. Ancak onu olay adam yapan dönem 1980’lerde başlar. 1980-89 yılları arasında çektiği 17 filmden 13’ü ‘Kadın Filmleri’ olarak adlandırılır. O dönemde kadın sorunu Atıf Yılmaz için önemlidir. Kadınların kişilik kazanması, toplumdaki yerini belirlemeye çalışmaları, erkekle olan durumu, eşitliği, eşitsizliği gibi sorunlarının olduğuna inanır ve filmlerinde de bunu vermeye çalışır. Filmlerindeki kadınların hepsi bir kimlik arayışı içinde olan kadınlardır. Toplumdaki yerleri, karşılaştıkları sorunlar, toplumun ve erkeklerin kadına bakışı yer alır. ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’,‘Deli Kan’, ‘Mine’, ‘Dağınık Yatak’, ‘Asiye Nasıl Kurtulur?’, ‘Ah Belinda’, ‘Dul Bir Kadın’, ‘Kadının Adı Yok’, ‘Hayallerim Aşkım ve Sen’ en önemli filmleridir.  

* * * 

Gelelim bize, gözbebeğimiz Radyo Ege’ye… Radyo Ege’de yaz tüm enerjisi ile devam ediyor. En iyi şarkılar, en keyifli programlar sizlerle olmaya devam ediyor. Ben hafta içi her sabah Balamir’le Yol Saati ile 08.00’da sizlere “Günaydın” derken arkada büyük bir hazırlık oluyor. Artık, Araştırmacı, Siyaset Bilimci Dr. İbrahim Uslu’da bizimle. Her Pazartesi ve Cuma 09.30’da Türkiye’nin fotoğrafını çekiyoruz… Haftanın en önemli konu başlıklarını yorumluyoruz. Her Çarşamba ve Cuma İzmir Büyükşehir Belediyesi Meyve Sebze Hal Şube Müdürü Sinan Arslan’da bizimle… Çarşı pazar fiyatlarından, indirimlerden ya da güncel ekonomik gelişmelerden bilgiler veriyor. Yine geçen yıldan beri birlikte olduğumuz İzmir Meteoroloji 2. Bölge Müdürü Sayın Davut Öztürk’te her Pazartesi, Çarşamba, Cuma en doğru meteorolojik değerlendirme ve yorumlarını Radyo Ege dinleyicilerine ulaştırıyor. Sokağın nabzını tutmak ve “İzmir Konuşuyor” programımıza sorularınızı almak için her hafta aranızdayım. Bir gün karşılaşabiliriz.

Salı 11.00’da Ayşegül Koç ile İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Süleyman Kaynak, Her İşin Başı Sağlık programında sağlığın nabzını tutuyor. Çarşamba 10.00’da İzmir Konuşuyor’da Ayşegül Koç ile beraber, bir ilçeyi mercek altına alıyoruz. Öğleden sonraları da Radyo Ege enerji dolu… Eylem Aslan saat 15.00’da sizlerle. Çok yakında yeni sürprizlerimiz var… Bizi dinlemeye devam edin. 

Ege gibi kalın!