Son Mühür / Alper Temiz - Sanayiye dönüşen tarlalar, kaçak yapılar ve görmezden gelinen rant... Özellikle Ege Bölgesi'nde, üretim için büyük öneme sahip verimli tarım arazileri, çeşitli yasal boşluklar ve denetim eksiklikleri sayesinde fabrika ve depolara dönüşüyor. İzmir başta olmak üzere birçok bölgede, tarımsal faaliyet izni alınarak başlanan süreçlerin kısa süre içinde sanayi yapılaşmasına evrilmesi, kendi sektörünü yarattı. Yetkililer duruma karşı yaptırımlar uygulandığını belirtse de, sürecin önüne "geçilmediği" ileri sürülüyor. Kemalpaşa'da şu ana dek prefabrik depodan üretim alanına dönüşen 1050 adet tesisin bulunduğu dile getirilirken, son birkaç ayda da 150 deponun aynı amaçla inşa edildiği aktarıldı.
Kağıt üzerinde tarım, fiiliyatta sanayi
Emlakçılar ve sektör temsilcileri, tarım arazilerinin sanayiye dönüştürülme sürecinin sistematik hale geldiğini itiraf etti. Öncelikle tarımsal yapılaşmaya uygun olduğu belirtilen arazilere ruhsat alınıyor, ardından depo inşası için izin çıkarılıyor. Ancak, bu süreçte depo yapıları prefabrik olarak ve aralarında boşluklar bırakılarak başlatılıp, ruhsat alındıktan sonra aralarındaki boşluklar doldurularak tam teşekküllü sanayi yapıları haline getiriliyor. Özellikle İzmir'in Kemalpaşa ilçesinde bu yöntemin sıklıkla kullanıldığı belirtiliyor. Tarım İl Müdürlüğü, belediyeden ruhsat alımı sırasında "olur" yazısı istiyor ve süreçte belediye yetkilileri devreye girerek yardımcı oluyor. Ancak denetimler yetersiz kaldığından, çoğu kaçak yapılaşma ceza ödemekle kurtuluyor. Cezai bir durum söz konusu olduğunda ise belediyelerin yıkımdan ya da mühürlemekten ziyade, para cezası kesmeyi tercih etmesi daha çok tercih edilen bir yöntem olarak öne çıkıyor. Emlakçılar, "Belediyelerin de işine geliyor. Ne kadar fazla cezai işleme konu yapı varsa, o kadar fazla finansal akış sağlanıyor" diyor.
Belediyeler göz yumuyor
Edinilen bilgilere göre, bölgede tarım arazileri üzerinde faaliyet gösteren sanayi tesislerinin sayısı binleri bulmuş durumda. Mevcut sanayi tesisleri dışında, son dönemde 150 yeni sanayi yapısının faaliyete geçtiği belirtiliyor. Bu sayıya depolar dahil değil. İmar izni olmadan yapılan birçok sanayi yapısına ilişkin yıkım kararları çıksa da, bu kararlar büyük ölçüde uygulanmıyor. Belediyeler genellikle ceza keserek süreci sonlandırıyor ve kaçak yapılar faaliyetlerine devam ediyor. Tarım arazilerinin sanayiye açılmasının yanı sıra, zeytinliklerin koruma statülerinin kaldırılarak enerji santralleri ve turizm projelerine tahsis edilmesi de ciddi bir sorun haline gelmiş durumda. Bölgedeki rant odakları, zeytinliklerin de imara açılması için girişimlerde bulunuyor. Özellikle kıyı bölgelerinde otel ve turizm projeleri için benzer yöntemler kullanılarak imar statüsü değiştiriliyor. Vatandaşlar ve çevre örgütleri, bu tür yapılaşmaların ekolojik dengeyi bozduğunu ve bölgenin tarımsal geleceğini tehlikeye attığını belirterek, hukuki süreçler başlatıyor. Ancak, açılan davalar yıllarca sürerken, araziler hızla sanayi tesislerine dönüşüyor.
"Ciddi boyutlarda göz yumma ve denetimsizlik söz konusu"
Tarım arazilerinin fabrikaya dönüştürülmesine ilişkin yürütülen ve ranta konu olan süreçlerin hukuki boyutuna değinen Avukat Şehrazat Mercan şunlar söyledi, "Tarım arazilerinde yapılan depolar, şarap depoları mı ya da başka bir şey mi? İlk önce bu kısmın denetlenmesi gerekiyor. Bu kadar fazla prefabrik depoda ne saklanıyor? Sonuçta fabrikaya dönüştürülmek için çok fazla sayıda depo yapılmış olması gerek. Zaten en başta sırıtan bir durum söz konusu. Öte yandan kabahatler Kanunu'na göre yıkım kararı alınmalıdır. Bu tür yapıların yapılabilmesi için yetkili kurumların, yani Tarım İl Müdürlüğü'nün uygun görüş bildirmesi gerekir. Sonrasında da denetim yetkisi yine Tarım İl Müdürlükleri'ndedir. 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu gereğince, yapı kayıt belgeleri iptal edilmektedir.
Tapuda, belirli bir mesafe içinde başka bir arazisi bulunan kişilerin bölünme yapmaması için, tarım arazilerinin bütünlük içinde satılması gerekmektedir. Bu kanunların amacı, toprağın doğal veya yapay yollarla kaybını ve niteliklerini yitirmesini önlemek, korunmasını sağlamak, geliştirmek ve çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda planlı arazi kullanımını düzenlemektir. Bölünemez büyüklükteki tarım arazileri şu şekilde belirlenmiştir: Mutlak tarım arazileri ve özel ürün arazilerinde 2 hektar, dikili tarım arazilerinde 0,5 hektar, örtü altı tarımı yapılan arazilerde 0,3 hektar ve marjinal tarım arazilerinde 2 hektardır. Ancak depoların bir süre sonra fabrikaya dönüştürülmesi tüm bu işlemlerin aşılmasıyla yapılmış olmalı ve bu süreç eğer aşılabiliyorsa çok büyük bir göz yumma ve denetimsizlik söz konusudur diyebilirim" dedi.