Son Mühür / Seçil Ünlü - Medicana International İzmir Hastanesi, 1-7 Nisan Ulusal Kanser Haftası kapsamında “Kanserle Mücadelede Mutfak” adlı bir seminer düzenledi. Etkinlik, onkoloji hastaları, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve sigorta sektörü yöneticilerinin katılımıyla gerçekleşti. Bu söyleşide, kanser tedavisi gören bireyler için beslenmenin önemi vurgulandı.
Medicana International İzmir Hastanesi'nden Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Dirican, yaşam tarzının kanser üzerindeki etkilerini paylaşırken, Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. Mısra Aydın da onkoloji hastalarının mutfakta dikkat etmeleri gereken hususlara değindi.
"Kanıtlanmış tek diyet; Akdeniz tipi diyettir"
Prof. Dr. Ahmet Dirican, kanserin tek bir hastalık olmadığının altını çizerek, “Mesela mide kanseri olan 100 kişinin 100’ünün de ayrı ayrı özelliklerine sahip olduğunu görülmektedir. Böyle olunca kanserin tedavisinde tek bir pencereden bakarsanız, o savaşı kaybedersiniz. O yüzden her yönüyle bakmamız lazım.
Tıpkı tedavi gibi beslenme programı da kişiye özel hazırlanmalı” dedi. Özellikle sosyal medyada çok fazla yanlış bilginin dolaştığını kaydeden Prof. Dr. Ahmet Dirican, “Bu yanlış bilgiler, ‘Aralıklı oruç yapmamız gerekiyor’, ‘Mutlaka glutensiz beslenmeliyiz’, ‘Ketojenik diyet yapmalıyız’ gibi algılara neden olabilmektedir.
Elimizdeki bilimsel olarak sağlıklı olduğu kanıtlanmış tek diyet; Akdeniz tipi diyettir. Ancak Akdenik tipi diyeti bile sağlıklı bir kişinin kendi başına uygulaması doğru değildir. Çünkü her vücudun, her hastalığın tedavi sürecinde ihtiyacı olan şey farklıdır” dedi.
Şekerin kanserle bağlantısı yanıltıcı
Prof. Dr. Ahmet Dirican, kanser hastaları arasında yaygın bir yanlış inanış olan "şeker ve karbonhidratlar kanser hücrelerini besler" görüşünü çürüterek, “Şeker ya da karbonhidratın, halk arasında bilindiği gibi kanser hücresini besleme durumu yok. Siz ne kadar sıfırlarsanız sıfırlayın, vücut o şekeri yine üretir. Yani bizim bunu sıfırlama şansımız yok. Kanserin glukozdan yani şekerden beslendiğine dair bilimsel bir veri de yok.
Ancak eğer hastada obezite varsa, karbonhidrat ağırlıklı beslendiğinde metabolik bozukluklar oluşacaktır. Bu metabolik bozukluklar, kanserin oluşumunda da, oluşmuş kanserin de daha kötü gidişinde etkili olabilmektedir. Bu yüzden kanser hastalarının beslenme programı oluşturulurken, mutlaka onkoloji uzmanı ile diyalog halinde olunması gerekmektedir.
Kalın bağırsak kanseri hastasıyla, meme kanseri hastasına aynı diyeti veremezsiniz. Hastaların sosyal medyada görüp, çevresinden duyup uyguladığı diyetler, yararlı olmadığı gibi hastalıkla mücadeleye zarar da verebilir. Diğer önemli konu ise destek ürünleri. Vücudun ihtiyacı olup olmadığına bakılmaksızın vitamin takviyesi alınıyor.
Ancak düzenli E vitamini alan erkeklerde prostat kanseri riski artıyor. Sigara içen kişilerde sürekli A vitamini takviyesi akciğer kanseri ve cilt kanseri riskini artırabiliyor. Kısacası düzenli vitamin kullanmak aslında faydadan çok zarar verebiliyor.” dedi.
Beslenmenin önemi
Dyt. Mısra Aydın, kanser tedavisinde beslenmenin önemli rolüne dikkat çekerek, “Hastalarımız onkoloji biriminden diyet polikliniğine yönlendirildiğinde bazen ‘Acaba diyet mi yapacağım? Kilo mu kaybetmem gerekiyor’ şeklinde düşünebiliyor. Ancak burada amacımız kanser tedavisini destekleyecek beslenme programını oluşturmak.
Her hastamızın beslenmesini bireye özel olarak düzenliyoruz. Çünkü kanser türleri farklı, kullanılan ilaçlar farklı. Bazı ilaçlarla birlikte bazı besinleri tüketmememiz gerekebiliyor. Çünkü bu besinler bu ilaçların etkinliğini düşürebiliyor. Bu yüzden kemoterapi alan bir hasta ile immünoterapi alan bir hastanın beslenme yasakları aynı değil.
Öte yandan özellikle kemoterapi sırasında iştahsızlık problemiyle karşılaşılabiliyor. O zaman da hastada oluşan yan etkiye göre beslenmesi revize ediliyor. Onkoloji tedavisi sürecinde glutensiz diyet ya da ketojenik diyet gibi diyet yaklaşımlarından ziyade sağlıklı beslenmeye ve her besin grubunu içeren bir beslenmeye yönlendirme yapılmaktadır” diye konuştu.
Yanlış karbonhidrat algısı
Dyt. Mısra Aydın, karbonhidratlarla ilgili yanlış algılara dikkat çekerek, “Karbonhidrat tamamen kesildiğinde kas kayıplarına neden olabiliyor. Vücut direncini de düşürebiliyor. Basit karbonhidrat barındıran paketli ürünler ya da kek, poğaça tarzı ürünler, ev yapımı tatlılar, kurabiyeler yerine kompleks karbonhidrat içeren tam buğday, bulgur, çavdar gibi ürünler tercih edilmeli.
Bunun dışında yine bitkisel protein ve aynı zamanda karbonhidrat içeren kuru baklagiller de bizim için çok kıymetli bir besin grubu. Protein alımında ise kişinin kilosuna, vücut analizine göre yeterli protein alması, vücut direncinin korunması aşısından çok önemli. Yağ olarak da özellikle Akdeniz diyetinin de olmazsa olmazı zeytinyağı önerilmektedir.
Genel olarak kanser tedavisi sırasında hastalara sağlıklı beslenmeyi öğretmek, tedavinin etkinliğini artırmak ve tedavi bittikten sonra da yaşamlarına sağlıklı beslenmeyi yerleştirmek amaçlanmaktadır.” dedi.