Son Mühür Haber Merkezi/ Güleser Yaren Karaaslan  Sevilen Gazeteci Hasan Tahsin Kocabaş'ın Son Mühür TV'de hafta içi Pazartesi, Çarşamba ve Cuma günleri, saat 09.15’te, özel konuklarıyla birlikte kentin; yerel yönetimler, siyaset, tarih, kültür ve sanatına dair ne varsa nabzını tuttuğu “Gündem Yorum” programında gündemi yorumlayan Kocabaş, “1980 öncesi Türkiye’nin daha aydınlık olduğunu düşünüyorum. 198’den sonra menfaatcilik, kibir ve yanlızlık ne ararsanız girdi. İnsanı insan yapan değerler ucuz Çin malları gibi pazar tezgahına sarıldı. Parası olan cehaleti hakim kıldı. Ben akademisyen tarihçi değilim ben sadece tarih bölümü bitirdim. Ben tarihçi değilim, ben tarihe kayıt düşürenim. Gazetecinin bir yerde görevi budur tarihe kayıt düşürmektir onuhn için özgürlük ve bağımsızlık onun için çok önemlidir. Bugün Türkiye’de büyük bir utanç yaşanıyor ve bu utancı hiç kimse konuşmuyor. Bugün gencecik bir gazeteci zindanlara düştü. Bu kadar tecavüzcü bu kadar hırsız ve bu kadar iddia araştırılmazken ya da mahkememe de bir kravat taktı diye katiller ceza indirimi alırken sadece kalemi olan bir gazeteci yeniden hapise atıldı. Barış Pehlivan’ı buradan selamlıyorum" dedi. 

"Sığınmacıların hadsizliği ve küstahlılığı..."

"Sosyal medyalarda ulaşan bir görüntü vardı. Yabancı uyruklu Arapça konuşan bir kadın arabasıyla bir motosiklete çarpıyor. Kendisi suçlu olmasına rağmen kendi suçunu örtmek için arabada ne kadar kadın varsa motosikletlinin üzerine gidiyor. Sığınmacı konusuna geliyoruz buradan. Size anlatıcam örneğin 16 Ağustos 1838 Balta Limanı Anlaşması bütün bugün yaşadığımız ekonomik sorunların temeli olabilecek bir anlaşmadır. Dün gördüğümüz görüntüler gerçekten sinir bozucu. Parası olan sığınmacıların bu hadsizliği ve küstahlılığı nereden geliyor? Bu ülke de İçişleri Bakanlığı, Valilik, Kaymakamlık ya da Emniyet Teşkilatı yok mu? Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarını güya canlarını kurtarmak için bize sığınanların küstahlığından koruyacak bir mekanizma yok mu? Ben bunu soruyorum sadece... Siz hiç kimlik kontorlü uygulamasının yapıldığını duydunuz mu? Metroda beli silahlı insanlar görüyorum ve bunlar polis değil. İzmir’de Vali varsa Emniyet Müdürü varsa kusura bakmasınlar onlara uyku da haram tatilde haram çünkü onların görevi bizlerin hayatlarını korumak. Bir ülkede ekmeğin 10 lira olduğunu bir asgari ücretlinin dahi Vali ile Emniyet müdrünün maaşını ödediğini de unutmayın. Bugün önemli günlerden biri de 1953’ün 16 ağustosûnda Selçukta ki Meryem Ana Evi’nin açıldığını biliyor musunuz? Ben bilmiyordum dün öğrendim ya da 16 Ağustos 1919 Ödemiş- Tire arasında Fata Köyü baskınını Yunanlılar’ın çok büyük kayıp verdiği gün bugündür."

"Depremde yaşadığımız işkence ne zaman bitecek?"

"Bayraklı sizin için neden bu kadar önemsiz? Bayraklı’da yaşayan insanlar sizin için neden bu kadar önemsiz? 30 Ekim 2020 depreminden beri yaşadığımız işkence yaşadığımız edepsizlikler ne zaman bitecek? İzmir’de yeni göreve başlayan ya da başlayacak olan sayın Vali’ye acaba şehircilik müdürü doğru değerlendiricek mi? Yarın 17 Ağustos ve 17 ağustos depreminin yıl dönümü aynı lügata devam edilecek. Hiç değişen bir şey yok. Depremden bir yıl sonra ev yapıcaz dediler, yapılan evleri Bayraklı’da gördük. Bayraklı’da bir tane denetimli yıkım yok. Toz bulutları etrafta küçücük çocuklar bile öksürüyor. O binalarda kaç defa asbest olduğu söylendi hiç kimse dikkate almadı, milletvekilleri yok saydı. 2020’de ki bütün İzmir Milletvekilleri vebal altındadır.  Burada asla sadece AK Partiyi eleştirmiyorum. Kusura bakmasın Cumhuriyet Halk Partisi’nin tembel ilçe örgütünü de işin içine alıyorum. İYİ Partiyi’de işin içine alıyorum. İnsanlar depremden sonra çok ciddi göğüs hastalıkları yaşıyor bunlardan biri de benim.  30 Ekim depreminde çadırda kalan insanların hepsi dempremzede değildi. Kimdi bu insanlar? Nereden geldiler? Nasıl deprem alanına girdiler? Biz evlerimize girip eşyalarımıza alamazken tandıklarımızdan kıyafet alırken bizim halkımız ellerine çiğdem alarak sahilde deprem çalışması izlediler."

"Sancar Maruflu hayal kırıklığı içinde öldü"

"İlber Ortaylı’nın ‘İmparatorluğun Son Yüzyılı’ kitabı var. Mutlaka okumalısınız, bu kitabı okumayan Cumhuriyeti ve İstiklal Savaşını anlayamaz. 1838 İngiliz Balta Limanı anlaşması bir teslimiyettir. Dünya tarihinde İngilizler kadar numaracı, oyuncu ve iki yüzlü başka bir olay yok. İngiltere beyin Amerika silah derler. Dün Sancar Marflu’nun birinci yıl dönümüydü. Sancar Maruflu kimdi? Işte çok güzel gülen herkesin yardımına koşan yazar. Bu kadar mı? Ben sancar Maruflu’nun hiçbir anmasına katılmadım çünkü utanırım. Sancar Maruflu’nun 1980’den sonra Histaş halka ilişkiler şirketinin organizasyonları ve Türkiye’de ilk yöntemlerini uygulayan insandır. Ne oldu birden bire bugün neden İzmir’in Histaş diye bir şirketi yok çünkü Sancar Maruflu’ya İzmir sermayesi İzmir siyaseti öyle bir ihanet etti ki şirketini belki de kapatmak zorunda kaldı. Sancar Maruflu rahat bir şekilde değil hayal kırıklığı içinde öldü. Elinden tuttuğu tanıtımını yaptığı şirketler sonra görgüsüz İstanbul şirketlerine yöneldi."

Ekrem İmamoğlu, Ramallah Belediye Başkanı Kassis'i ağırladı: "Filistin Halkının Haklı Mücadelesinin Yanındayız" Ekrem İmamoğlu, Ramallah Belediye Başkanı Kassis'i ağırladı: "Filistin Halkının Haklı Mücadelesinin Yanındayız"

"İzmir’in milletvekili İzmir’i bilecek"

"İzmir’in milletvekili İzmir’i bilecek. İzmir Belediye Başkanı İzmir’de yaşayacak. Bir kentin belediye başkanı o kentte doğmasa bile yaşayan ve doyan olmak zorundadır. Ankara’da büroklatlık yapcakan olmaz. İzmir’den her Ankara’ya İstanabula giden her kişi İzmir’i unutuyor ve küçümsüyor. İzmir zor dönemlerinden geçti fuarı kaybettik ve hiçbir milletvekili İzmir’i savunmadı. İzmir o kadar garip bir ruh halinde ki CHP nasıl olsa kazanırız diyor AK Parti nasıl olsa kazanamayız diyor. İzmir’de kendi halinde yaşayıp gidiyor" sözleriyle tamamladı. 

Editör: Yaren Karaaslan