ALPER TEMİZ - Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı hakkında, katıldığı bir canlı yayındaki beyanları nedeniyle terör örgütü propagandası yapma suçlamasıyla dava açılmıştı. İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından açılan dava sonucunda 2 yıl 8 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılan TTB Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı  istinafa gitmiş, ancak ceza, istinaf mahkemesi tarafından da onanmıştı.

Fincancı kendisi hakkındaki yargılamalara, TTB'deki görevi gereği son dönemlerde çokça eleştirilen geçici hekim atamalarına getirdiği eleştiriler ile Türk Tabipleri Birliği'nin mevcut sağlık sistemine karşı duruşuna ve hukuk ile tıp arasındaki ilişkilere dair çarpıcı açıklamalarda bulundu.

"AK Parti'den önce de maruz kalıyorduk"
Fincancı, "Şöyle söyleyelim, sadece AK Parti süreci değil, önceki yıllarda da hep meslek örgütlerine yönelik bir dönüştürme çabası olmuştu. Neden? Çünkü meslek örgütleri aslında iktidar aygıtının denetim mekanizmasıdır. Toplum adına bu mekanizmayı denetlemek ve siyasi otoriteyi uyarmak zorundayız. Bunu en etkili biçimde yapan örgütlenmelerin başında TTB gelmektedir. Meslek örgütleri bunu çok iyi yapar. Toplum nezdinde de güvenirliliği olan kurumlarız biz. Toplum, aslında bizim onların sağlığını korumaya çalıştığımızı biliyor. Uyarılarımız, toplumda karşılık buluyor. Bu da siyasi otoriteyi rahatsız ediyor. Bizim kamuda çalışan meslektaştarımızdan da üyelerimiz var. Bizler toplumsal meselelerin, tıbben toplum sağlığı üzerindeki etkilerini de değerlendirmek zorundayız. Sonuçta bu da bizim alanımıza giriyor. Toplumsal adaletsizlik tıbbi sonuçlara da neden oluyor. İşçi cinayetleriyle karşı karşıya kalınıyor. Ekonomik problemler psikiyatrik sonuçlar yaratıyor. Biz konuşmazsak, kim konuşacak? Bu nedenle ki her konuşmamız politik olmak durumunda" diye konuştu.

"İsimler mühim değil, kurumun davranışları önemlidir"
"Bugün Şebnem var, yarın Çiğdem. Hiç fark etmez, TTB konuştukça elbette ki iktidar aygıtı rahatsız olacaktır" diyen Fincancı, "Bizler ve siyasal iktidar arasıdaki bu savaşım, aslında hem normal, hem anormal. Hekimlik evrensel bir olgudur. Tıp biliminde ırk, dil ve din ayrımı gözetemeyiz. Bugün Ukrayna'da olanlara da, Somali'de olanlara da aynı perspektiften bakıyoruz. Olaylara tıbben baksam da, konuşmalarımız siyasi bir ambalaja dönüşüveriyor. Ben adli tıp uzmanıyım ve bu konular benim alanım. Bakıyorum ve bir bilim insanı olarak teşhis koyuyorum. Teşhis koyduğum kişi ya da kurumun kimliğine göre yanlı bir tıbbi teşhis koyamam. Ancak koyduğum tıbbi teşhis, siyasetle ilişkilendiriliyor. Elbette ki politik yönlerimiz de var, ancak politik olanla gündelik siyaseti karıştırmamamız gerekmektedir. Özellikle de bilim ile karıştırmamalıyız. Ben aynı zamanda bir insan hakları savunucusuyum. Sadece 2002'den sonra değil, öncesinde de yargıladım. Ceza verildi.

Ancak burada şuna odaklanılmalı; tüm dünyada insan hakları konusunda çalışmalar yürüten, söylemler geliştiren kişiler, siyasal iktidarların hedefinde olmuştur. Bu nedenle Birleşmiş Milletler, insan hakları savunucularının korunması hakkında çalışmalar yürütür. Zaten korunmadan da bu mücadelenin önünü açamayız. Yıllardır bizler bunu Türkiye'de de talep ederiz. Paris ilkeleri ortada. İnsan Hakları Kurulu Türkiye'de, Ulusal Önleme Mekanizması olarak tanımlandı. Ancak hiçbir şekilde bağımsızlığı sağlanmadı. Hatta atama ile kurula birileri geliyor. Yanlı bir insan hakları ikliminin önü de bu şekilde açılmış oluyor" ifadelerini kullandı.

"Beni yargılayanlar, benden yardım da istedi"
Son olarak kendi davalarına dair çarpıcı bir bilgi payşan Fincancı, şunları söyledi; "FETÖ olayları ve sonrasında da yaşanan 15 Temmuz gibi konular. Bu süreçlerden önce beni yargılayanlar olmuştu. Ancak FETÖ gözaltıları esnasında bir öğretmen ölmüştü. Bu öğretmenin ölümü üzerine benden yardım isteyenler oldu. Yardım isteyenler ise daha önce beni yargılamak isteyeler ve yargılayanlardı. Öğretmenin işkence ile öldürülüp öldürülmediğini adli tıp açısından çözümlememi ve yardımcı olmamı istediler. Onlar açısından yeri gelince kötü, yeri gelince iyi olabiliyorsunuz. Kısacası beni yargılayanlar, benden yardım da isteyenlerdi. Bu da aslında kişilerin değil, sistemin suçu, hatası ve arızasıdır."

Muhabir: Alper Temiz