CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Serap Belet ve Kürşad Oğuz'un konuğu olarak Habertürk canlı yayınına katıldı.

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:


O SÖZLERİN YANLIŞ OLDUĞUNU BİZZAT GÜLŞEN SÖYLEDİ: "Gülşen'in sözlerini eleştirdik zaten. Kendisi de özür diledi. Grup Başkanvekilimiz de imam hatiplerin önemli okullar olduğunu, orada iyi eğitim alındığını söyledi. Olayı saptırmak için çareler arıyorlar. O sözlerin yanlış olduğunu bizzat o sözleri dile getiren sanatçı söyledi mi? Evet söyledi. Bütün hukukçular aşağı yukarı bunun tutuklanmaya neden olamayacağını söylediler. 

Bakara-makara diye Kur'an'la dalga geçenler için bu ülkenin savcısı, hakimi, Adalet Bakanı, HSK, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan zat ne yaptı? Kutsal kitabımızla dalga geçen kişiye ne yaptılar? Büyükelçi tayin etiler. Büyükelçi olarak atadılar. Bunların söyledikleri ne kadar samimi?

2017'de galiba bir değişiklik yapıldı. Kanun Hükmünde Kararname ile. Normalde KPSS'ye girersiniz 70 ve üstü alanlar davet edilirsiniz. 70 puanı kaldırdılar 2017'de. 40, 20, 10 puan alanı da aldılar. Torpille hakim ve savcı aldılar. Yargının çöktüğü yerde devlet çöker. Adalet Bakanı o gün şu açıklamayı yapsaydı, 'Beyler ne yapıyorsunuz, 70 puanın altında puan alan kişiyi hangi yüzle davet edeceğiz' diye.

İki amaç var. Bir gündem değiştirmek, iki 'vay efendim biz imam hatiplilere sahip çıkıyoruz, bu sözleri etti' diye. İmam hatipliler sadece sizin okulunuz mu? Hepimizin okulu. Böyle bir olayı büyütüp, yasadışı olayı Türkiye'nin içine sokuyorlar. Kendi tabanını konsolide etmek için bunu yapıyor. Vicdan sahibi herkes bunun yanlış olduğunu biliyor. AK Parti'nin içinde de vicdan sahibi insanlar var.

HSK'ya söylemek isterim, Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan hakimlere ne yaptılar. Biz eleştirince de 'Kimse talimat veremez' dediler. Onu külahıma anlatın, talimatla görev yapıyorsunuz.  'Burada tazminatlık bir şey yok' diye lehime karar veren hakimleri değiştirdiler.

SEDAT PEKER'İN İDDİALARININ TAMAMI DOĞRUDUR: Yargı ilk kez 2018 sonrası bu kadar siyasallaştı. Bir suç örgütü lideri var; Sedat Peker. Açıklamalar yapıyor. İtiraf ediyor. Hangi savcı harekete geçti. Biz pazartesi suç duyurusunda bulunacağız. Kişi yer, zaman, saat, isim veriyor. Daha ne versin? Elinden tutup getirse, savcı 'aman bunu getirme, başım belaya girmesin' diyecek.

'Ayda 10 bin dolar rüşvet alan siyasetçi var' dendi. Üzerine gittik, 'Cumhuriyet savcısına bildireceğim' dendi. Bildirdi mi? Bildirmedi. Acaba İçişleri Bakanı da o suçun ortağı mı?

Bu kadar kirlenen, herkesin birbirine gebe kaldığı ortamda kimse çıkıp da konuşamıyor. Peker'in iddialarının tamamı doğrudur. Çünkü taraf zaten. 'Biz bunu yaptık' diyor. Savcı niçin çağırmıyor? Çağırırsam başım belaya girer diye düşünüyor.

ŞENYAŞAR AİLESİ: Bir siyasetçinin baskısıyla bir kişi herhangi bir yere devlet, yargı bürokrasisi içerisinde bir yere gelmişse hakim hukukun üstünlüğü ve vicdanına göre karar veremez. Bütün olumsuzluklara rağmen hala hakim ve savcılarımız var. Bunu da biliyorum. Onların hepsine buradan saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. Milletimin önünde söz veriyorum, kirliliğe bulaşan hakim, savcı, genel müdür kimse tamamını devlet kurumundan temizleyeceğim. Şenyaşar Ailesi, çocukları öldürüldü, bu kadın elinde bir kâğıt adalet istiyor. 3 savcı iddianame yazamadı korkudan. Niçin, öldürenler AK Parti'nin yakınlarıymış. Katilin yakını mı olur?

HESAPLAŞMA DEĞİL, ADALET: Hesaplaşma değil, adalet arama. Ben hesaplaşma kavramını doğru bulmuyorum. Haksız bir kavganın içine girerseniz bunlardan farkınız kalmaz. Kişi hangi partiden olursa olsun, ahlakı varsa, temizse onlarla helalleşelim diyoruz. Benim de hatam olabilir. Hiç iddia etmedim, hata insana özgü bir kavramdır. En büyük iddiam, kul hakkı yiyenden hesap sormaktır. Devlet hazinesine el uzatan kişiyi affetmek diye bir şey sözkonusu değil.

CUMHURBAŞKANI ADAYI: 6 lider oturup buna karar verecek. Bu süreç gayet güzel işler. Yeri ve zamanı gelince konuşulacak. Yayınladığımız bildiride seçeceğimiz Cumhurbaşkanının niteliğini saydık. Bu adayı elbette belirleyeceğiz dedik. Dayatma mantığı asla doğru değildir. Oturup, konuşacağız. Her birimiz olgun insanlarız. Devlet çarkını düzeltmek, demokrasiyi getirmek, adaleti yeniden tesis etmek, devlete liyakati tesis etmek, işi ehline vermek, vatandaş evine ekmek getiremiyor, bu insanlara hayat standartı sağlamak... Önce kuralları belirlememiz lazım. Kamuoyunu ikna etmemiz lazım.

Siz neyi nasıl yapacağınızı kamuoyuna açıklamazsanız seçeceğiniz Cumhurbaşkanı ne yapacak? Devlet çarkını nasıl düzelteceksiniz. Hasar tespit komisyonunu açıklamazsanız, devleti nasıl yöneteceğinizi nasıl ilan edeceksiniz. Cumhurbaşkanının, 6 liderin ifade ettiği konuları içselleştirmesi lazım. Göç Komisyonu kurduk, Suriyelileri kendi ülkelerine nasıl göndereceğiz? Türkiye'nin yolsuzlukla sınavı gerekiyor. Sizin bunu düzeltecek mekanizmaları nasıl inşa edeceksiniz. Parlamentoda Kesin Hesap Komisyonu kuracağız. Başına kimi getireceğiz?

Her bakan oturup hesap verecek. Bakan göreve geldiğinde 'Aman bürokrat arkadaşlarım sakın hata yapmayın, gidip komisyonda hesap vereceğiz, başımızda da ana muhalefet olacak' diyecek. Merkez Bankası kanuna göre görevini yapıyor mu? Merkez Bankası fiyat istikrarını sağlamak için ne yaptı? Bütün bu ayrıntılar ortaya çıkmadan kalkıp Cumhurbaşkanı adayını belirledik. O da dedi ki, 'Ben bunlara katılmıyorum' o zaman ne olacak? Önce kurallarımızı koyalım ki, Cumhurbaşkanı adayı 'tamam ben bu kuralları yerine getireceğim' diyecek.

Cumhurbaşkanı adayı bu sözleri verip, altına imza atacak. 6 partinin ortaya koyduğu temel ilkelere sadık kalacağına dair kamuoyuna söz verip, imza atacak. Olay Cumhurbaşkanı olayı değil Türkiye olayı.

Hiç endişe etmeyin 6 liderin çıkaracağı aday 13. Türkiye Cumhuriyeti devletinin onurlu cumhurbaşkanı olacak. 6 liderin konuşmadığı bir olayı benim konuşmam yakışık olmaz.

Editör: TE Bilişim