Sunuculuğunu Ayşegül Koç'un sunuculuğunu üstlendiği ''Gün Başlıyor'' programında bugün Birlik Sağlık Sen Genel Başkanı Ahmet Doğruyol konuktu. Programda sağlıkçıların sorunları ve son günlere damga vuran sağlıkta şiddet konusu konuşuldu.
Program konuğu Birlik Sağlık Sen Genel Başkanı Ahmet Doğruyol’un sözlerinden satırbaşları şöyle: 
Sağlıkta şiddet yıllardır bu yana devam eden bir durum. Özellikle son 10-15 yılda artmış durumda ve her geçen gün artarak da devam ediyor. Sağlıkta şiddetle ilgili bu güne kadar kayda değer bir düzenleme yapılmadı. Sağlıkta şiddetin ilk gündeme gelmesi Gaziantep’te Dr. Ersin Arslan’ın öldürülmesiyle olmuştu. Ersin Arslan, bize gelen bilgilere göre hastaneye gelen yaşlı bir vatandaşa ölüm raporu verme diyerek öldürüldü. Bunu vatandaş niye istemiyor? Çünkü yaşlı bakım aylığını almak için ölüm raporunu istemiyor. Kardiyoloji uzmanı bir arkadaşımızın yaşı uzman olana kadar en az 30 olur. Tıp fakültesi, uzmanlık en az 30 olur. Şimdi siz 30 yaşına kadar ömrünü eğitimle geçirmiş bir doktoru bu kadar bu kadar basit mi yani, siz benim annemin ölümüne sebep oldunuz diyerek öldürmek? Doktor arkadaşlarımızın, hemşire arkadaşlarımızın, sağlık çalışanlarının elinde ilahi bir güç yok. Yapabileceklerinin en iyisini yapmak için çabalıyorlar. Her meslek grubunda hata payı olduğu gibi, doktorda da hata olabilir. Hemşire arkadaşlar enjeksiyon yapıyor, ‘yok işte benim sinirime geldi’ diye vatandaş gidiyor dava açıyor. Yanlış tedavi yaptın diye dava açıyor. Meslek gruplarının hepsinde hata payı yok mu? Hepsinde var. Bu oran bekli binde birdir, on binde birdir bilemem ama o hata payının da göz önüne alınması lazım. Burada yargı mensuplarının da eğer kasten yapılmış bir şey yoksa o hata payını değerlendirmeleri lazım. Sağlıkta şiddet artarak devam ediyor. Dokuz günlük tatile girdik. Şimdi memurlarımızın büyük bir bölümü tatildeyken, bir hastanenin kapatıldığını gördünüz mü hiç? Hastanelerimiz açık, acillerimiz açık, 112’lerimiz çalışıyor. Askerlerimiz ve polislerimiz uzun süreli tatil yapmaz, 7/24 çalışmalarından dolayı. Bir de sağlıkçılarımız tatil yapmaz. Böyle bir ortamda bu insanlar ellerinden geleni yaparken, sağlıkta şiddet kabul edilemez. Sağlıkta şiddetle ilgili düzenlemeler bir türlü yapılmadı, yapılmamakta da ısrar ediliyor. Covid döneminde hastanelerimize vatandaşlarımızı dilediği gibi başvurabildiler. Ancak diğer kurumlara sayıyla, kontrollü bir şekilde alındı hizmet alacaklar. Geçtiğimiz günlerde Konya’da bir camii imamı sağlıkta şiddetle alakalı ‘siz işte eylem yaparsanız, öldürülürsünüz, dövülürsünüz’ gibi ifadeler kullandı. Bunların kabul edilmesi mümkün değil. Bir imamın, din görevlisinin görevi, orda belki daha yatıştırıcı olması gerekir. Sağlık çalışanlarının da devlet memuru olduğunu ifade edebilir. Sebep ne olursa olsun, fiziki şiddet, yaralama ölüm kabul edilemez. Şiddet uygulayanın bir süre acil hizmetleri dışında sağlık hizmetlerini bir süre ücretli alabilir, kolluk tarafından birkaç gün gözaltında tutabilir. Sağlıkta şiddeti sonlandırmakla ilgili söylüyorum bunları. Türkiye’de sağlık hizmeti, vatandaş memnuniyeti üzerinden veriliyor. Vatandaşı memnun etme adına. Şimdi orada yaşanan olumsuz durumlarda, vatandaşın memnun olması, oradan siyasi rant elde etmek önemli. Eğer siz vatandaştan oy alma mantığıyla sağlık hizmeti sunuyorsanız, zaten hata baştan başlıyor. Sağlıkta şiddetin sonlandırılması adına, o yaptırımların mutlaka uygulanması lazım. Yargı yoluyla, yasal mevzuat yoluyla sağlıkta şiddetin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması lazım ama bir türlü alınmadı, alınmıyor. Sağlık bakanımız birkaç gün önce açıklama yaptı. Xray cihazlarının hastane girişlerine konması bize göre önemli bir gelişme. Kısmen faydası olabilir. Ne kadar etkili olabilir bilemiyorum, belki caydırıcı olabilir. Bunun yanında sağlık çalışanlarının itibarlarının iade edilmesi gerekiyor. Sağlıkta şiddetle ilgili yasal düzenlemelerin bir an önce yapılması gerekiyor. Doktor arkadaşlarımızın özel hastanelere ve yurt dışına gitmeleri nedeniyle polikliniklerde randevu bulunmadığı için acillerde bir yığılma oluşuyor. 
Bizim hastanelerimizde sürekli işçi kadrosundaki arkadaşlarımızın çoğu Temmuz maaşlarından önce temizlik personeli arkadaşımız, doktor arkadaşımızdan fazla maaş alıyordu. Böyle bir ortam olamaz. Böyle dengelerin kaçtığı yerde bunları önleyemezsiniz. Böyle giderse vatandaşımız devletten sağlık hizmeti alamayacağını öngörüyoruz. Her hastanenin belli kadroları var. Baktığınızda kadro standartlarına uyulmadığını görüyoruz. Hastanelerde uzman hekim kalmamaya başladı. Dişte de böyle, kardiyoloji de böyle. Bunun sorumlusu doktor ya da hastane sorumlusu arkadaşlarımız değil. Bir sağlık politikası hatası bu. Ayrıca hastane yöneticiliği yapan hekimler, atıl duruma da düşüyor. 
Bizim sağlı kurumlarındaki doktor açığını herkes biliyor. Hemşire açığımız da var mesela. Sağlık çalışanı arkadaşlarımız, fazla nöbetle kapatıyor bu açığı. Uzun süreli nöbetlerin kaldırılması ve personel takviyesi alınması şart. Sayılar arttırılırken de kendi yurttaşlarımızdan hekim almalıyız. Son dönemde özellikle aile hekimlerimizin bir kısmı son denemde Suriyeli. Hem sendikam, hem de kendi adıma söylüyorum, kendi evleatlarımız varken başka ülkelerden doktor istemiyoruz. Kimse bizim evlatlarımıza giderlerse gitsinler diyemez.
Enflasyonist ortamlarda en fazla zarar görenler sabit ücretliler. Ara zam yapılması isabetli. Yılbaşından bu güne kadar memur arkadaşlarımızın bir maaş kaybı var. Vatandaşın enflasyonuyla TÜİK enflasyonu arasında da uçurum var. Ocak ayında verilen %2,5 zammın da enflasyon rakamları içerisine dahil edilmesiyle ilgili yargı sürecini de başlattık. Bizim önerimiz eşer mobil sistemiyle maaşların her ay hesaplanarak ödenebilir. 
Ek göstergelerle ilgili eşitlik ve denge olması da lazım. Özetle şunu söylemek lazım. Tüm memurlarımızın belli seviyelerde tutularak haklarının verilmesi lazım. Bakanlığa göre ya da işe başladıkları yıla göre gösterge tanımlanmaması lazım. Bu dengelerin iyi kurulması lazım. Bir bakanlık var, personel fazlasıyla çalışıyor. Bir bakanlık var %30 eksikle çalışıyor. Önümüzdeki yıllarda da bu düzenlemeler de ortadan kalkar. Niyetin halis olması lazım. Memurlar arasında eşitsizliğin kalkması lazım. 
Türkiye’de yetkili olup, etkili olmayan sendikalar var. Bazıları grev kararına uyuyor bazıları uymuyor. Biz de grev kararını destekliyoruz ama sürekli grev kararı alınması bu protestoyu sıradanlaştırıyor. Grev doğru mu doğru. Ama bu grevin etkin olması lazım. Bir hastanede 100 doktordan 5’inin grev yapması bir şeyi değiştirmez. Tabip odalarıyla, eczacı odalarıyla, ortak hareket etmekte fayda var.
Covid vakası ülkemizde dünyada ilk görüldüğü gibi değil. Ben üşüttüm, grip oldum, üşüttüm diyor ama bana kalırsa o arkadaşlarımızın yarısı covid pozitiftir. Ben gribim diyenlere test yapsak yeniden kapanma yaşanır gibi düşünüyorum. Bu hastalıktan kurtulmanın yolu aşı. Elimizde bu var, buna tutunuyoruz. 

Editör: TE Bilişim