SON MÜHÜR.COM / SELCAN ŞERİFAKİ
Türk Dünyası Parlementerler Birliği Basın ve Halkla İlişkiler Koordinatörü ve Avrupa Gazeteciler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Fişenk, Kandemir Medya’yı ziyarette bulundu.
Kandemir Medya Ceosu Hakan Kandemir’i makamında ziyaret eden Fişenk, Türkiye’de ve Avrupa’da yapılan gazetecilik ve aralarındaki farkı örneklerle anlattı.
GAZETECİLİK KÜRESEL KRİZDEN ETKİLENDİ
- Türkiye gazeteciliğin ekonomik krizden etkilendiğini dile getiren Fişenk; “Siz de takdir edersiniz ki; bir perspektif açsak ve o perspektiften bakmak istesek, günümüzde dünya küresel bir kriz yaşıyor. Bu krizin Türkiye’ye de yansımaları inkar edilemez. Her sektörde olduğu gibi kriz basın sektörününde de yaşanıyor. Basılı yayında kağıt maliyetlerinin yükselmesi, bir takım erişimlerin yüksek maliyetle olması bu sektördeki sermaye sahiplerini etkiliyor. Bu basın grubunda çalışanlara da yansıyor. Finans çok önemli. Parası olup da, bu işe katlananları ve sermayesiyle finanse edenleri tenzih ederim. Onun haricinde medyada çalışanların sosyal güvenceleri ve hakları zarar uğratılan arkadaşlarımız var. Maaşını alamayanları duyuyoruz. SGK’ları yatırılmayan ve işten atılanları duyuyoruz. Üzülüyoruz hep birlikte” dedi.
GAZETECİLİK DEĞERİNDEN HİÇBİR ŞEY KAYBETMEZ
“Gazetecilik ilelebet devam edecek bir meslektir” diyen Fişenk, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Değerli büyüklerimizin takdiri, tamamen elektronik gazeteye dönüleceğine dair ama bir de göz ardı edilemeyecek gazete ve kitap okuyucusu gerçeği var. Bu kişiler illaki haberleri ellerine alacaklar gözleriyle görecekler. Okuduklarını kulaklarıyla duyacaklar. Ondan doyuma ulaşan, haz alan bir kitle var. Yadsınamaz. Bir yandan elektronik gazetecilik de çağımızın önemli iletişim araçlarından biri. Basılı yayın da aynı şekilde; ekonomik etkenlerin zorlanmasıyla stokluyor gazete kendisini. Ekonomik zorlamalar olmasa gazetecilik hiçbir zaman değerinden bir şey kaybetmez kanısındayım.”
BİZ DAHA DEMOKRAT VE ÖZGÜRÜZ
Fişenk Avrupalı ve Türk Gazeteciler arasındaki farkı da sahada gördüğünü belirterek şunları söyledi:
“Alman medyasıyla buluşmamızda Alman gazeteciler bize havadan baktılar. Bizi oranın parlamentosunda ağırladılar. 'Biz o kadar demokrasiyi getiren bir ülkeyiz ki' dediler; 'bizde gazeteciler gelir, burada istediği milletvekiline soru sorar. O da cevaplar" dedi. Peki; bu nasıl oluyor dedim. 'Milletvekiline soruyu yazılı iletiyoruz. O vekil de soruyu cevaplamak için belli bir gün tayin ediyor. O gün soruları açıklıyor' dedi. Ben çok şaşırdım. Mecliste uzun süreler görev yaptım. Meclis TV’yi kurdum., ilk aşamasından beri görev yaptım. O zaman dedim ki, 'Biz sizden daha demokratız, daha özgürüz'... Bir de ana konu dışında soru da kabul etmiyor milletvekili orada. Oysa bizde hiç öyle değil. ..Ben de o zaman 'bizim milletvekillerini takdir etmemiz lazım biz vekillere istediğimiz soruyu soruyoruz. Biz daha demokratız' dedim. 'Doğru mu söylüyorsunuz' dediler, inanamadılar. Türkiye’yi öyle bir görüyorlar ki. Bizi onlara göre gelişmemişiz. Oysa benim gördüğüm bizim basınımız çok özgür. Bu farkı gördüm ve takdir ettim. Hiç mübalağasız söylüyorum.”