CHP Sözcüsü Faik Öztrak, partisinin MYK toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı alınmasını eleştiren Öztrak, "İstanbul Sözleşmesi’nin amacı, kadına yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti engellemek. Böyle bir sözleşmeden tek bir imzayla çıkmak, en çok kimi cesaretlendirir? Elbette kadın ve çocuk katillerini" diye konuştu. 

Öztrak'ın konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:

İstanbul Sözleşmesi

İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılırken, Erdoğan’a ilham kaynağı olan örümcek kafalı yandaşları, şimdi çıkmış, İstanbul Sözleşmesi yetmez. 6284 sayılı Ailenin Korunması, Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun da değişmeli” diyerek, el yükseltiyorlar. Çünkü cin şişeden çıktı bir kere. Erdoğan cini şişeden kendi elleriyle çıkardı. Biz bu nedenle, bundan sonra aile içi şiddete maruz kalan her kadın, her çocuk ve işlenecek her kadın cinayetinden, Erdoğan’ı sorumlu tutacağız. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması süreci, TBMM üzerindeki vesayetin Ortaya dökülmesi bakımından da ibretliktir.

Şentop'a yanıt

Eğer bu ülkenin toprak bütünlüğünü ve varlığını sağlayan anlaşmalar, tek bir kişinin imzasıyla yok sayılacaksa, bu Anayasa neden var? TBMM neden var? Sayın Şentop, Montrö’den çıkmak teknik olarak bile, ne “imkân” ne de “ihtimal” meselesidir. Montrö’den çıkmak, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmaya yeltenmektir. Bunu söylemek, ettiğiniz yemini çiğnemektir. Meclis Başkanı kendini eleştirenleri bugün istiskal etmeye de çalıştı. Sayın Şentop’un sözleri, bu ucube vesayet rejiminin devletimizin bekası için, ne kadar büyük bir tehdit olduğunu göstermektedir. 20 Temmuz sivil darbesinden sonra, bu ucube rejimi getirenlerin artık tek dertleri kendi koltuklarıdır. Nitekim Sayın Şentop’un sözlerinin hemen ardından, yandaş medyada Montrö tartışmalarının açılması, ardından da “Kanal İstanbul İmar Planlarının onaylanması” kesinlikle tesadüf değildir.

Türk boğazlarını, siyasi ve hukuki rejimini tartışmaya açmak, 85 yıldır bir barış gölü olan Karadeniz’in, sıcak bir çatışma alanına dönüşmesine kapı aralar. Bu da milletimizin huzur ve refahının, daha da bozulmasından başka bir işe yaramaz. Meclisin kayyum başkanı, bu haklı uyarıları yapanlara mandacı diyerek hakaret edeceğine, 1809’dan bugüne yaşananlara bakmalıdır.

Ecdadımız Süleyman Şah’ın türbesini düşmana bırakıp, tabutunu sırtlayıp kaçanlara bir defa daha hatırlatırız, Montrö’yü, Lozan’ı tartışmaya açmak, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tartışmaya açmaktır. Bunu aklınızdan dahi geçirmeyin!

"Büronun asıl sahipleri acaba neleri götürüyor?"

Bu ülkede, pandemide kapatılan işyerlerinde çalışan genç müzisyenler,  açlıktan, parasızlıktan yaşamına kıyar, milyonlarca gencimiz işsiz, geleceksiz, anasının babasının eline bakar. AK Partinin büro çalışanının burnu ultra lüks arabalarda pudra şekeriyle dolar.

2014’te Kastamonu Belediyesi’ne, kaynakçı kadrosundan giren bu şahıs, yedi yılda bu zenginliğe nasıl erişti?  Bu değirmenin suyu nereden geliyor? AK Parti Genel Merkezi’ndeki bir büro elemanı, bu kadar kısa sürede bu kadar serveti nasıl elde edebildi? Böyle lüks bir yaşamı büro elemanı maaşıyla nasıl sağladı? AK Parti’de genç bir büro elemanı bunları götürebiliyorsa,  büronun asıl sahipleri acaba neleri götürüyor? Ve şimdi beylerdeki telaş, acaba neyin telaşı? Olayın üstünü kapatmak için, profesyonel kalemler melodram üzerine melodram yazıyor. Olayı soruşturmakla mükellef İçişleri Bakanı da çıkmış, “Konuyu siyasileştirmek isteyenler var” diyor. Elbette suçun şahsiliği esastır ama nüfuz ticaretine konu mekan siyasi bir mekan ise, birileri kamu gücünü kullanarak servet ediniyorsa, bu konu tam da siyasetin konusudur.

"TCMB Başkanının görevden alınacağı biliniyor muydu?"

Tam 11 gün önce, 18 Mart’ta TCMB faizleri 200 baz puan artırdı. Türk lirası, uzun sürmesi beklenen bir değer kazanma sürecine girdi ancak bir gün sonra Erdoğan, 132 günlük TCMB Başkanını, gece yarısı sürpriz bir kararla görevden aldı. Türk Lirası hızla değer kaybetti. Faizler arttı. Bu nedenle millet fakirleşirken, birileri de zenginleşti. BDDK verilerine göre, dövizin düşme eğilimine girdiği ve 18-19 Mart’ta, yabancı para vadesiz mevduatlarda, 1 milyar 474 milyon dolarlık sıçrama oldu. Pazartesi Türk Lirası, dolar karşısında yüzde 8 değer kaybetti. Yaklaşık 1,5 milyar doları cuma alıp pazartesi satanlar 857 milyon lira kazandı. Bu dövizi alanlar, TCMB Başkanının görevden alınacağını biliyor muydu? Bunun çok ciddi şekilde soruşturulması lazım. Çünkü Başkanın görevden alınacağını içeriden bilenler, tek bir günde servetlerine servet kattı.

Faizi düşürmeyecekseniz, Naci Ağbal’ı neden görevden aldığınızı millete açıklayın. Neden bu kararla milleti yoksullaştırdığınızı anlatın. Ama bakıyoruz bunun yerine, TCMB Başkanı daha ilk günden, milleti ön yargılı olmakla suçluyor.  Ne de olsa Tek Adam Vesayet Rejimlerinde, millete tepeden bakmak, milleti suçlamak adettendir. Bunlar artık milletin bakış açısını bile beğenmiyorlar. Millet yatay baktığında lebalep kongre salonu görüyor. Sarayın Grup Başkanvekili tepeden bakınca salonu nizami görür.

Millet yatay baktığında, AK Parti’nin büro elemanın burnunda uyuşturucu görüyor. Saraydan tepeden bakınca burunda “pudra şekeri” görüyor. Millet yatay baktığında, memura yapılan zammı yüzde 3 oluyor, saraydan tepeden bakınca, BİST yönetimindeki şürekasının huzur hakkına yapılacak zam, yüzde 33 görünüyor.

Editör: TE Bilişim