Gastroentereloji Cerrahi Uzmanı Op. Dr. İsmet Han; mide küçültme ameliyatlarının her isteyen kişiye yapılamayacağını belirtti, “Burada vücut kitle endeksi çok önemli. Kiloyu boyunun karesine böldüğün zaman bir oran çıkıyor, bu eğer 18-25 arasındaysa hastamız normal sağlıklı bir kiloda demektir” dedi. Dr. Han şöyle devam etti:
“25-30 arasındaysa hafif kilolu, 30-35 arası birinci derece obezite, 35-40 arası ikinci derece obezite 40’ın üzerine geçtiği zaman morbit obezite diyoruz. Bizim ameliyat ile tedavi edeceğimiz hastalar da bunlar oluyor. Çünkü obezite yaşamı tehdit eden bir hastalık haline geliyor. Yaşam tarzı değişikliği, diyet ve egzersiz ile kilo vermeyi başaramayan ya da obezitenin getirdiği hastalıklara sahip olan, diyabet hipertansiyon, uyku apne sorunu gibi rahatsızlıkları olan hastalarda cerrahi seçenekler uygulanabiliyor.”
Gastroentereloji Cerrahi Uzmanı Op. Dr. İsmet Han; geçmişte ameliyat için yaş sınırının 18-65 arası diye tanımlandığını belirtti, “Şu anda 15-16 yaşındaki çocukları da çocuk endokroloji uzmanı uygun görürse eğer tedavi edebiliyoruz” dedi. Han şunları söyledi:

Yaş artınca risk artar
 “Üst yaş sınırı da eğer hastamızın performansı iyiyse, önünde sağlıklı bir yaşam olacağını öngörebiliyorsak 75 yaşını da ameliyat edebiliyoruz aslında. Tüm operasyonlarda, tedavi süreçlerinde tabi ki yaşın büyük olmasının riski fazla oluyor. Doktorların ilkesi hastalığı önlemektir, sağlık sistemi bunun üzerine kurulu. Dediğim gibi vücut kitle endeksi 25’i geçmişse artık diyet ve haraketli yaşan tarzıyla morbid obeziteye geçmesini önlemek hedefimiz. Ama tabi vücut kitlse endeksi 27-28 olup ameliyat talep eden hastalarımız da oluyor, onları bilgilendirerek ameliyat dışı farklı yöntemler öneriyoruz. “

Morbit obezite hayati risk demek

Gastroentereloji Cerrahi Uzmanı Op. Dr. İsmet Han; tüp mide ameliyatının ileri deneyim gerektirdiğini de ifade şöyle devam etti:
“Hastalar zayıflamak için aslında ameliyat olmuyor, sağlıklarına kavuşmak için oluyor. Morbid obezite çok ciddi hayati riski olan bir hastalık. Tabi ki hastalarda çok ciddi fiziksel değişime sebep oluyor. O da tabi ilgili artırıyor, insanlar bak şu kişi mide ameliyatı olmuş çok değişmiş, çok sağlıklı olmuş gibi şeyler söylüyor. E tabi kendi kendine reklam getiriyor bu durum. Son zamanlarda da sosyal medyanın etkisiyle beraber yaygın bir şekilde uygulanıyor. Zaten kapalı olarak yapılması gerekiyor o yüzden ileri düzey laparoskopi bilen hekimler tarafından yapılıyor bu ameliyat. Ameliyat olunan hastanelerin yoğun bakımlarının olması gerekiyor. Her hastanede olmayan belli uzmanlık dallarının mevcut olması gerekiyor. Bu şartların sağlandığı ortamda bu ameliyatın gerçekleşmesi gerekiyor.” 

Operasyon öncesi tetkikler 
Gastroentereloji Cerrahi Uzmanı Op. Dr. İsmet Han; hastaya ameliyat öncesi ve sonrası sürecini detaylı şekilde anlattıklarını, ardından çok detaylı tetkikler yaptığını belirtti. Han şöyle devam etti:
“Hastayakan testi yapıyoruz. Hormonlarına kan değerlerine bakıyoruz ameliyat olmaya engel bir durumu var mı diye. Psikiyatri, endokrinoloji, kardiyoloji, göğüs hastalıkları, anestezi uzmanı hastayı değerlendiriyor. Obezitesinin başka bir nedene bağlı olup olmadığı araştırılıyor, hormonal bir bozukluk var mı diye. Hem de ameliyatın riski belirleniyor. Bu hastanın kalbi, akciğerleri bu ameliyatı kaldırabilecek düzeyde mi diye bakıyoruz. Endoskopi yapılıyor acaba hastanın midesinde bir tümör var mı diye bakıyoruz. Hepsi detaylı değerlendirildikten sonra ameliyata giriyoruz. Ameliyat süresi çok değişkenlik gösterebilir ama bizim kendi tecrübelerimizle 30 dakikayla 45 dakika arasında sürüyor.”

Farklı ameliyatlar var
Gastroentereloji Cerrahi Uzmanı Op. Dr. İsmet Han; obezite cerrahisinde şu an en yaygın kullanılan yöntemin tüp mide ameliyatı olduğunu hatırlattı. Han farklı yöntemlerin de olduğunu söyledi, şöyle konuştu:
“Onun dışında bypass gibi ameliyatlar var, bu ameliyatlar başka yöntemlerle hastanın kilo vermesini sağlıyor. Tüp mide ameliyatı hacim kısıtlayıcı dediğimiz bir ameliyat. Hastanın mide hacmi kısalıyor ve iştah hormonu dediğimiz kısmı mideden çıkardığımız için bu şekilde kilo veriyor hasta. Diğer yöntemler de hem mide küçük kalıyor hem de ince bağırsaktan emilim alanı azaltılıyor, emilim alanı azaldığı için hasta kilo veriyor. Öncelikli olarak tüp mideyi öneriyoruz hastanın başka bir durumu yoksa. Eğer diyabet varsa bypass dediğimiz ameliyatı öneriyoruz. Tüp mide ameliyatı daha masum diğer yöntemlere göre çünkü diğerlerine göre daha fizyolojik. Anatomi değişmiyor. Yemek borusu, mide, 12 parmak bağırsağı şeklinde sıralama oluyor. Diğerlerinde bu sıralama değişebiliyor, ilerde ilaç kullanması gerektiği zaman bunun sorununu yaşayabiliyor ya da ömür boyu vitamin takviyesi alması gerekebiliyor.”

Dumping sendromu
Sanatçı Seren Serengil’in yaşadığı Dumping sendromunu da anlatan Gastroentereloji Cerrahi Uzmanı Op. Dr. İsmet Han; konu hakkında şu bilgileri verdi:
“Mide ve ince bağırsağı birbirine bağlayan tüm ameliyatlarda görülebiliyor. Mide kanseri ameliyatından sonra da görülebiliyor. Bu mide gıdaların beklediği ardından 12 parmak bağırsağına geçtiği aslında depo görevi de görüyor. Dumpingin bir sebebi de beslenme. Hasta eğer çok şekerli gıdalar tüketiyorsa o şeker çok hızlı bir şekilde bağırsağa geliyor bu da çok hızlı bir şekilde insülin salımına sebep olabiliyor. Bu sefer hastanın şekeri çok hızlı bir şekilde düşüyor ve hasta bayılabiliyor. Ya da gıdalar mideden ince bağırsağa çok hızlı geçiyor ve o gıdalar çok fazla sıvı çekiyor. Seren Serengil’in durumu tabi çok daha farklı önce tüp mide olmuş ardından bypass olmuş. Tüp mide ameliyatı olan hasta yeteri kadar kilo vermezse tekrar bir revizyona gidilebilir. Ama bildiğim kadarıyla bypass gerektirmeyen bir durumda o ameliyatı olmuş. Beslenmeye uymama durumu da var.”

Editör: TE Bilişim