Gündem

‘Okul kuran okuldan sanayici fabrikasına’

Abone Ol

SON MÜHÜR - ZEYNEP GÜNAY

Enver Olgunsoy, dün yapılan açıklama sonrasında gelen yeni tedbirler hakkında ne düşündüğünü açıkladı:

“Ben eczacı olarak, sağlık mensubu olarak sağlık çalışanlarını halkımızın özellikle can kulağı ile dinlemek istiyorum çünkü sağlık çalışanlarımıza yönetenlerin çok dinlemediğini düşünmekteyim. Tam kapanmaya ben de taraftarım.Umarım daha dikkatli olunabilir. Halkımız da daha dikkat eder, çünkü kul hakkıdır bu. Başkasına bunu bulaştırırsınız. O nedenle dikkatli olmalarını öneriyorum. Tüm dünyadan bunu ancak silebiliriz. Yani bireysel, ya da hükümetlerin uğraşmasıyla da bu yeterli bir sonuç alınamayacaktır. Tüm dünyanın, bir bireymiş gibi davranarak işte aşıysa sadece zengin ülkeler kendine bunu almayacaklar. Bütün dünyaya yayılması gerekiyor bunun. Hiç unutmayalım ki, korona 1 buçuk yıl önce Çin’de bir kişiden çıktı. Dolayısıyla tüm dünyayı kısa sürede meşgul ediyor, bütün dünya birlikte mücadele ediyor. “

İZMİR KOLONYALARININ HİKAYESİ

“Efendim ben ilaç, kozmetik üreticisiyim. 40’ıncı yılıma yaklaştığımda üretici olarak ben dedim ki, bu şehre borcumu ödemeliyim. Bu şehrin hemşerisi olmalıyım. Ne yapabilirim diye düşündüğümde, bir takım kitapları karıştırdım. Süleyman Ferit Eczacıbaşı ve Kemal Kamil Aktaş'tan söz edeceğim. Onların hayatları hakkında kitaplar var. Onları okudum. Gördüm ki 1911'de Türkiye'de ilk kez profesyonel anlamda kolonya üretilmeye başlanıyor.O da eczanede tabii, küçük çaplı. 1930'larda falan İzmir bir kolonya şehri olarak anılmaya başlıyor. Çünkü, Kemal Kamil Aktaş da iki bacanak birbirlerine rekabet ederken iki ayrı Eczaneden bütün Türkiye'ye kolonya neredeyse İzmir'den gider hale geliyor. O tarihteki gazete ilanları ki bu iki kişinin kitaplarında var. Yaşar Aksoy yazmış birini göre birini de Mehmet Karayaman hocamız yazmış ve orada var bu bütün Türkiye'de İzmir kolonya şehri olarak anılıyor fuara özellikle gelenler kolonya almadan gitmiyor. Yakın zamanlardan hatırlayacaklardır altın damlası, gizli çiçek, beyaz zambak öyle birçok markalarımız vardı. Ben de buradan hareketle ki 1925'ten sonra şeker fabrikaları açılınca ciddi bir alkol arıza oluyor Türkiye'de ve daha rahat kolonya üretilebiliyor, daha rahat erişilebiliyor kolonyaya. Ve İzmir kolonya şehri olarak anılıyorç. Dedim tamam ben bunu yapayım, ve bunu yaptım. İki yıldır yapıyorum. Kültür ve Turizm Bakanlığı Ankara’da bu konuyla ilgili İzmir’i tanıttığımız için, bizi Travel Turkey’e davet edip kendi şemsiyesi altında, standında iki yıldır ağırlıyor. Bu yıl yapamadık pandemi nedeniyle. Burada markam İzmir gördüğünüz gibi ve bunu profesyonel ya da işte bunu satma tabii ki satılıyor ona bir şey demiyorum da o amacımız yok. Bunun İzmir'de kurumlar tarafından coğrafi işaretinin alınmasını kolonyanın hedef ediyorum ve bu konuda göreve davet ediyorum. Kurumlar İzmir'in bir kolonya şehir olduğunu vurgulayacak bir şekilde kolonyanın coğrafi işaretini alsınlar. Ben markalarını falan vermeye razıyım, fason onlara yaparım nasıl isterlerse.”

TIBBİ AROMATİK BİTKİLER

“Organize Sanayi bölgeleri adı üstünde Sanayi zaten hepimizin bildiği gibi Sanayi Bakanlığı'na bağlı bir takım organizeler vardı Türkiye'de. Hatta İzmir’imizde 13-14 tane var bunlardan zaten. Ve bunları Sanayi Odası yönetiyor. Onun kurucusu o yönetiyor demeyim. Çünkü belirli bir durumda uğraştıktan sonra kendileri yönetiyor Organize'deki katılımcılar. Ama ilk kuruluş Sanayi Odası tarafından, Ege Bölgesi sanayi Odası tarafından yapılıyor. Fakat son yıllarda Tarım Bakanlığı da tarıma dayalı İhtisas Organize Sanayi bölgeleri yapmayı planladı ve Türkiye'de var bunlar da yapılıyor. Tarım Bakanımız da İzmirli olsa gerek İzmir'de de 4 tane hem de tarıma dayalı İhtisas Sanayi Bölgesi yapılması kararı alındı. Bunlar bir tanesi Bayındır'da kesme çiçek, Bergama’da süt ve hayvancılıkla ilgili bir organizemiz var. Kınık’ta da tohumculuk fidecilik ama daha ağırlıklı olarak da tıbbi aromatik bitkiler e dönük bir proje geliştirildi. Bu 4 organize İzmir'in 4 Sivil Toplum Örgütü tarafından güçlü. Toplum Örgütü tarafından yapılıyor. Tabii bunlara katkı olarak belediye de var. YİKOK diye bildiğimiz Yatırım İzleme Koordinasyon Kurulundan da ne katılımlar var. Bu 4 tane kuruluş kim? Sanayi Odası ile Ticaret Odası İhracatçılar Birliği ve Borsamız var bunun içinde. Yani bu 4 odanın sinerjisi çok önemli tabii ki bu organizeleriniz için. Sağ olsun arkadaşlar da bu organizelerin içinden Kınık'takine beni Başkan olarak seçtiler. Bunun yönetimi oluştu, müteşebbis heyeti oluştu. Gayet değerli arkadaşlarımız da ve bu 4 odadan hatta var tabii YİKOK temsilcisi de var. Örneğin oradan da gelen arkadaşımız Tarım İl Müdürlüğünden Müdür Yardımcısı olarak var bütün arkadaşlarımız son derece değerli ve bunu tıbbi aromatik bitkileri ki bu Türkiye'de ve dünyada ilktir. Yoktur başka. Çeşitli odaklar vardır ama böyle bir tam teşekküllü bir Organize Türkiye'de ve dünyada yoktur. Çok önemli. Evet ben bir Eczacı olarak uzun yıllardır yani tahmin ediyorum bir 40 yıldır düşündüğüm ve arkasından koşturduğum bir proje bu. Kısmetmiş burada bunlarla şu anda eve çalışmanın içinde olduk. Bir tek cümle söyleyim, şöyle düşünürüz bizim bitki Floramız çok çok zengin ama biz bunları vahşi hasatta topluyoruz, yurtdışına satıyoruz, yurtdışı bunu işte yağını, uçucu yağını, sabit yağını ya da ekstresini ya da başka türlü bir takım operasyonlarla formül düzeyinde de elde etmek mümkün içindeki etken maddeler bunları alıyor bize katma değerini arttırarak bizde onlardan tekrar geri alıyoruz bunu. Bunu kıracak bir organizedir bu.Bundan sonra umarım ülkemiz kendi tıbbi aromatik bitkilerin yetiştirip içindeki etken maddeleri alarak katma değerli hale getirebilir.”

NEDEN KATMA DEĞERİ BİR TÜRLÜ SAĞLAYAMIYORUZ?

“Bu eksiği gidermek için zaten böyle bir organize çünkü tıbbi aromatik bitkiler de bu pek göze batmıyor ihracatı bunun neden batmıyor? Çünkü TUİK rakamlarında İhracatçılar Birliği'nin rakamlarında bu sebze ve meyvenin içinde geçiyor bunların ihracatı. Aradığımızda çok net bir şekilde tıbbi aromatik bitki ihracatında şu kadar dolar ya da euro yapıyoruz, pek denemiyor. Çok karışık bir hesaplaması var. Ama bundna bir ay kadar önce bunun işle uğraşan bir hocamız Adana'da kendisi, bunun değerini teşkil ederek vermişti. 1.10’da 2 milyar dolar. Türkiye geçen sene meyve ve sebzede taze meyve sebzede rekor kırdı 2.10 da 2 milyar dolar. Şimdi düşündüğünüz zaman ne kadar önemli. 1.10’da ikisi bunun içinde sadece tıbbi ve aromatik bitkiler. Bunları dilerim bundan sonra da ihracat rakamlarını da ilaçlar birliğimiz de TUİK de ayrı ayrı vermeye başlar. Çünkü bu farkındalığı yaratmamız lazım. Yani tıbbi aromatik bitkilerimiz çok önemlidir. Bunu sürdürülebilirliğini sağlamamız lazım. Hatta o kadar önemli ki bunların tıbbi lafının altını çizerek söylüyorum tıbbi olarak büyük bölümü aslında tam olarak da araştırılmıştır. Belki gelecekteki bir hastalığa iyi gelecek bir takım maddeleri ihtiva ediyor olabilirler bunlar. O nedenle bu kadin bitkilerin mutlaka, çünkü bu ülkenin bu coğrafyası bu konuda çok zengin. Muhafaza edilmesi lazım vahşi hasatla yok edilmemesi lazım. Örneğin o yumruluğu olanlar, salep falan kalmadı. Çekip koparıp götürüyorlar. Vahşi bir hasat var bu doğru değil bunun kültüre alınması gerekiyor acilen tıbbi aromatik bitkilerimizin . Bu organizemizde bunu yapacak. Tabii yine de diğer bu dörtlü tarıma dayalı da genellikle şöyle oluyor bu bakanlığımızın yayınladığı yönetmeliğe göre, tarım arazisi çok daha fazla yani %10 gibi, %20 gibi en fazla bırakılabiliyor sanayi bölümüne. Çünkü çok sanayiye ihtiyaç yok. Ne bileyim kesme çiçekte paketleme falan yapılabilir. Dikili'deki organizemizde, Sera organize eşeleme yapılabilir ve sandıklama ambalajlama falan ama bizde fabrika var. Yani bir tarafta yetişecek bir tarafta da bunu uçucu yağı, sabit yağı, ekstresi bazıları kurutulacak. Hatta bu grupların yöntemleri bile var. Yani ısıtarak bildiğimiz kurutma olduğu gibi dondurarak kurutma var bu çok bilinen bir kurutma yöntemi değil. Ama çok değerli bir kurutma yöntemi liyofilizasyon diyoruz buna. Liyofilizasyon yöntemi ile kurutmalar var. Bütün bunlar olacak o zaman Sanayi olacak O nedenle başından beri bu oluşurken Ben Tarım Bakanlığımız yetkililerin hep uyardım. Dedim bunda o %10 %20 pek geçerli olmayacak. Ve bunu şurada gördük biz, ön talep topladık biz organizeler belli olunca. Herkes şu anda 4 organizeden ön talep topluyor. Bizim Kınık'taki ön talebimiz bakın %62 Sanayi %38 tarım. Şimdi burada yani ciddi bir sanayi yatırımı yapmak isteyen Türkiye'de 85 yatırımcımız var. Bizim 1228 dönümlük yerimiz var. Müracaat ön müracaat ne kadar biliyor musunuz 1800. Şu anda müracaat toplarken daha tamamını bir anlamda talip oldu. Büyük bir müteveccih gördü. Bu nedenle gördü. Çünkü bu yıllardır söylenen bir şeyde çarpık bir durumda. Şimdi girecek inşallah. Dolayısıyla burada bu kadar tarıma dayalı az kaldığı için arazimiz şöyle bir değerlendirme bizi bakanlığımıza sunuyoruz. Burası Bakırçay’a hitap ediyor. Yani Bakırçay’ın korkunç arazileri var. Oralarda da üretilen gelip bu fabrikalarımızda bizim işlerimizin işte yağ çıkartılsın çocuğa sabit yağ ekstresi vesairesi yapılsın şekilde bir öneriyle bu belki hem sanayi hem tarım öyle değişik bir organize olacak .Diğer tarım organizelerinden de farklı bir şey. Umarım biraz önce anlattığım gibi, bu ülkenin ve bu Tibbi Aromatik Bitkilerin makus tarihini yenebiliriz burada ve buna sahip çıkabiliriz.”

“OKUL KURAN OKULDAN SANAYİCİ FABRİKASINA”

"Bu çalışma Sanayi Odası Meclisine girdiğimde baktım meclis üyeleri İzmir’i temsil eden Sanayi Odasında %80’i diyebilirim, Mithatpaşa mezunu. Mithat Paşa’mızdan bahsediyoruz burada. Bu Mithat Paşa’mız, özel bir okuldur. Teknik Lisedir. Nasıl ki, Türkiye’nin ilkidir. 1868’de Mithat Paşa tarafından çok değerli biliyorsunuz,  Ziraat Bankasını da kuran çok değerli bir hükümet adamı deyim. Önce bunu Balkanlarda deniyor ve ıslahhaneler olarak o tarihlerde savaşlar var çocuklar arabasız kalmış falan ıslaha nelerden bu çocuklarımızı bu meslek liselerine götürerek Meslek Lisesi yok tabii ıslahhanede bu meslek öğretilmeye başlatıyor ve 1868'de ilk kez Türkiye'de de ben bu işi yapayım daha sonra Anadolu'da o zaman oralarda Osmanlı'ya ait. Anadolu'da da yapayım diye düşündüğümde 2 tane açılıyor. Bir tanesi 68’de bizim Mithat Paşa lisemiz bir tanesi de bir yıl sonra Edirne'deki meslek lisemiz. Şu anda çok meslek lisemiz, daha doğrusu teknik meslek lisemiz var ama o tarihte iki tane var. Şimdi o Mithat Paşa mezunu da tabii ki doğallıkla bizim meclis üyelerimizin çoğu oydu. Mithat Paşa mezunuydu ne yapabiliriz diye düşündüm de bunun bir kitabın yapılması, hayatlarını anlatılması, çünkü bu aynı zamanda İzmir'in birinci jenerasyon neredeyse sanayisini temsil eden insanlardı. Bir çok fabrikanın sahibi ilk başlangıçtan itibaren bu organizelerin içinde olanlar bizim Sanayi Odamızda Meclis Üyesiydi. Bu kitabın çıkma ve yazılma nedeni budur. Ve ben bunu gördükten sonra epey bir çalıştık gazeteci arkadaşlarla. O kişilere giderek sözlü tarih yaptık ve bunu Atatürk Organizemiz sponsorluğunu yaparak bastırdı 5 yıl kadar önce. Kaynak kitap haline geldi. Bu konu üzerinde ben bir teklif götürdüm İzmir Kalkınma Ajansına ve onlar da bu konuda ilgi gösterdiler. Şu anda yine gazeteci arkadaşlarımızla Mesleki Teknik eğitimi gündemde tutalım, şu anda çünkü okullara aileler pek çocuklarını yollamak istemiyorlar. Hatta öyle bir söylem var ki hem ailelerde hem çocuklarımız da bak çalışmazsan seni Meslek Lisesine yazdırırım diye. Bu çok yanlış bir şey. Bugün gelişmiş bir batılı yoldan çevirin sorun sizin gelişmesinde ye bağlı diye. Bir tek cümle söyleyeceklerdir, mesleki teknik eğitime bağlı. Ama Türkiye'de maalesef tercih edilmeyen durumda. Bu nedenle bize bu üç okulumuz yani Mithat Paşa'ya ilave olarak Motor Meslek Lisemiz, Çınarlı Endüstri Meslek Lisemizi bu üçünün başarılı işadamlarıyla görüşerek çocuklarımıza sizde böyle olabilirsiniz, bu okullardan mezun olanlar bakım bu kadar başarılı olabiliyor anlamına gelebilecek dikkatlerini mesleki teknik eğitime çalışacak bir çalışma sonucunda bu üç okula ait bu kitap yenilenecek, üçü bir yerde olacak. Bir çok meslek lisesi var, fakat üretime dönük olanlar, teknik olanlardır."