CHP Çiğli İlçe Başkanı Erkan Akar: Haddini aşanlara artık konuşacağımın bilinmesini isterim.! CHP Çiğli İlçe Başkanı Erkan Akar: Haddini aşanlara artık konuşacağımın bilinmesini isterim.!

Son Mühür Haber Merkezi/ Güleser Yaren Karaaslan 

Sıcak Bakış programına konuk olan  KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Mustafa Güven, Ayşegül Koç’un sorularını yanıtladı. Kamu emekçilerine verilen teklife tepki vermek adına iş bırakma çağrısında bulunduklarını belirten Güven, "Kamu emekçilerine verilen teklife gelen tepki çok fazla. Baktığımız da Memur-Sen hükümetle arayı bozmak istemiyor. Aynı zaman da Kamu-Sen’inde böyle bir tutumu var. Dünkü açıklamada da buy iki sendika itiraz ettiklerini duyurdular ama çok ciddi tepkilerinin olmadığını görüyoruz. Biz KESK olarak 16 Ağustos’ta bu sürecin böyle olduğunu öngördüğümüz için teklif açıklanmadan önce diğer sendikalara da iş bırakma çağrısında bulunduk. Hükümetten böyle bir yaklaşım olmadığı çok açık. Seçimden sonra ki vergi politikasından görüyoruz. Ekonomik krizin bedelini emekçilere ve yoksul halka yıkmaya çalışıyoarlar. Dolayısıyla bugunkü hükümetin politikası sadece memurlar değil işçilerin ve emeklilerin ücretini minimum seviyede tutuyor. Bu sebeple toplu sözleşme teklifini eğer emekçiler birleşip birlikte sendikalarla ortak bir karar almadığı sürece bu teklifin değişeceğini düşünmüyoruz. 16 Ağustos’ta iş bırakma Memur-Sen’i de etkiledi. Umuyoruz ki sendikalar ortak hareket etsin ve daha ciddi kararlar alınsın ama eğer böyle kararlar alınmazsa Yüksek Hakem Kurulun’a tabanında tepkisinin çok olmasıyla ayın 22’sinde hükümetin vereceği son tekliften sonra Yüksek Hakem Kuruluna götürmeleri mümkün. Yüksek Hakem Kurulu’nun toplu sözleşmeyi değiştirme gibi etkisi de yok. Bir kere bu düzen tamamen hükümete bağlıdır.

“Toplu sözleşme bir aydan uzun sürmeli”

"Bu yasa gerçekten bir toplu sözleşme yasası değil. Bu bir toplu görüşme masasıdır. 4 milyon memur ve 2.5 milyon emeklinin 2024-2025 zamlarının bir kaç görüşmede görüşülebilmesinin mümkün olduğunu düşünmüyorum. Normal de kamu emekçilerinin toplu sözleşmesi eylül ve ekim ayında bütçe süreci ve genel ortak dediğimiz toplu sözleşme tipi en az bir kaç ay sürmesi gereken süreçtir. Yasa burada her şeyi bir ay  içerisinde bitirmesini öngörüyor. Toplu sözleşme yapmak ve emekçilerin sorunlarını orada konuşmak maalesef mümkün değildir. Çalışma Bakanıyla görüşmekte bu durumda yeterli değildir. Bu toplu sözleşme düzeni değişmeden herhangi bir şey değişmez. Bu şekilde yapılan toplu sözleşmeler memuru aşağılamaktadır. Devlet çok saygısızca davranıyor. Talepler kabul edilir ya da edilmez ama yaklaşım biçimi çok yanlış. Bunun nedeni de maalesef yandaş sendikaların orada o kitlenin ağırlığını yansıtamamasıdır yani 6 milyon emekli ve emekçinin ağlığını yansıtamıyorlar. Toplu sözleşme sadece bir masa üzerinde değildir."

“Kamu emekçisi artık avantajlı değil”

"Kamu da ciddiyet kalmadı ya da kamusallık kalmadı. Kamu hizmetlerinin bir çoğu özelleştirildi. Sağlık ve eğitim parçalandı. Şu an insanlar eğitimde ki gericileştime politikalarından dolayı da çocuklarını olanakları varsa özel okullara gönderiyolar ama artık bugün o da yok. Özel okul maliyetleri de çok arttı. Kamu emeçiliği avantaj dışında dezavantaj olmaya başladı.  Mayıs ayında kamu işyerinde mühendis 18 bin alırken işçi 25 bin lira alıyordu. İzmir’e yeni atanan kamu emekçisi İzmir’den geri gitmek istiyor çünkü maliyetler ortada kiralar ortada bu maaşla nasıl geçimini sağlayabilir? Bu emekçinin aşağılanması demektir. 2024’te o zamlarla kimse yaşayamaz" dedi. 

WhatsApp Image 2023-08-18 at 10.29.48 (1)

”Enflasyon doğru değil”

Güven, "Akaryakıta yapılan zam seçimden bu yana yüzde altmışı buldu. Enflasyon zaten doğru hesaplanmıyor ve bunu herkes biliyor. Bakanın yaptığı açıklamalar ekonomiye uymuyor. Enflasyon faiz bu tür kavramlar emekçileri kandırmak için kullanılan kavramlardır. Enflasyon olmuyor anlamında söylemiyorum ama kullanış şeklinden bahsediyorum. Faizi düşürürsek şöyle olur ya da işçiye fazla maaş verirsek enflasyon artar gibi..."

“Maaşlar iki buçuk kat arttırılsın”

"Günlük yaşamımızda ki maliyetler çok fazla artınca artık biz geriye gidiyoruz. Kadınlar artık evde kalsın çocuklara baksın çünkü kreş maliyeti ya da bakıcı maliyeti kazanılan maaştan daha fazla böyle saçma bir durumdayız. Bu durum iki bireyi de ilgilendirir ama kadın emekçilerinin üzerinden ayrı bir yük oluşturuyor. Ücretlere yapılan zamla enflasyonun alakası yoktur. Bakanımıza buradan bir öneri yapalım maaşları iki buçuk kat arttırsın enflasyon da düşer diyoruz bu da bizim iddiamız. Devlet kendi yaptığı hizmete yüzde yüz yirmi yedi zam yapıyorsa o hizmeti üreten kamu emekçilerini yüzde yüz yirmi yedinin altında zam yaparsa direkt seni yoksullaştırdığı anlamına gelir. En düşük memur için konuştuğumuz da 17 çeyrek altından 6-7 çeyrek altın seviyesine kadar düştü bu durum yavaş yavaş değil son üç yılda aniden düşüş yaşadı." 

“Ülkede üretim yok”

"Küresel kriz olduğu söyleniyor eskiden küresel kriz bizxi teğet geçerdi şimdi neden geçmiyor? Küresel kriz ile Türkiye’de ki ekonomik kriz ile ilgisi yok. Kötü bir ekonomik politikası olduğunu Bu ülke de üretim yok. Ülkenin tarım topraklarının yüzde sekseni yabancı tekellere satılmış ama vatan toprak edebiyatı yapılıyor. Akbelen Ormanı’nın satılması gibi...Tabii ki sadece bundan ibaret değil Türkiye’nin dört bir yanının satıldığını görüyorsunuz. Köylünün üretimde ki faktörü yüzde altıya düşürülmüş. Mülteci yoğunluklu kayıt dışı istihtam var. Bütün sektör bunun üzerine oturmuşken çalışanların yani memur olsun işçilerin olsun ücretlerini eritir. Eğer samimilerse küresel kriz varsa servet vergisi getirsinler." sözleriyle tamamladı. 

Editör: Yaren Karaaslan