Tokyo, özellikle Çin'in askeri genişlemesi ve artan iddialarıyla karşı karşıya kaldığı bir dönemde, gelecek vaat eden bu uçakları diğer ülkelere satmayı planlıyor.
Japonya Kabinesi, bu adımı, İtalya ve İngiltere ile birlikte geliştirilen ve 2035 yılında kullanıma sunulması planlanan savaş uçakları projesinin bir parçası olarak görmekte. Bu, Japonya'nın uluslararası savunma iş birliklerini güçlendirmeyi ve küresel silah pazarında daha etkin bir konuma gelmeyi amaçladığı anlamına geliyor. Ancak, bu karar, ülkenin savaş sonrası dönemde benimsediği barışçıl ilkelerle çeliştiği için iç ve dış arenada tartışmalara neden oldu.
Japonya'nın bu yeni politikası, 2. Dünya Savaşı'nın ardından benimsenen pasifist ilkelerden uzaklaşma eğilimini vurguluyor. Ancak, hükümet, bu kararın sadece yeni nesil savaş uçakları için geçerli olduğunu ve diğer ölümcül silahların şu anda ihracatının planlanmadığını belirtti. Herhangi bir ihracat kararı için Kabine onayının gerekliliği vurgulanarak, adımın kontrollü bir şekilde atılacağına işaret edildi.
Japonya'nın silah ihracatı politikasındaki bu değişiklik, özellikle son yıllarda artan bölgesel gerilimlerin gölgesinde gerçekleşiyor. Ülke, özellikle 2014 yılında öldürücü olmayan askeri malzemelerin ihracatına başlayarak bu yönde bir değişiklik yapmıştı. Son olarak, Aralık ayında yapılan bir başka değişiklikle, Japonya'nın başka ülkelerden lisans altında ürettiği ölümcül silah ve bileşenlerin lisans veren ülkelere geri satılmasına olanak tanınmıştı.
Japonya'nın savaş uçaklarına yönelik bu kararı, ülkenin uluslararası savunma alanındaki rolünü yeniden şekillendirme ve bölgesel güvenlik dinamiklerine etki etme potansiyeline sahip bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.
