Tek kelimeyle “berbat” bir yıldı 2020, -ülkemiz için- en başından sonuna kadar.  İlk aylarında yaşadığımız Elazığ Depremi, ardından Van'da yaşanan çığ felaketi, Mart ayında başlayan Koronavirüs ile doruğa çıktı felaketler. Zaten 2-3 yıldır ekonomik kriz yaşıyorduk;  Covid-19, 13 Mart'ta işyerlerini kapatarak, kriz piki ile tanıştırdı bizi. İzmir depremi ile devam eden felaketler silsilesi peşine kadın cinayetlerini de (bir yılda 386 kadın cinayeti) katarak dev bir canavar gibi üzerimize çullandı.  2020 başında 5.88 TL olan Dolar yıl içerisinde 8.00 TL’yi geçti, 6.53 TL olan Euro 10 TL’ye ulaştı. Her şey berbattı.

KAYBEDERİZ BİR KUŞAĞI

 Bugün yeni yılın ilk günleri. Dileklerimiz var, gelecek için umutlarımız var: Güzel, mutlu günler diliyoruz 2021’den; hak, hukuk, adalet, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü, liyakat bekliyoruz yöneticilerimizden. Üretim bekliyoruz, kişi başına düşen milli gelirin yükselmesini bekliyoruz.

Pandemi döneminde eğitimde iyi niyetlerle bir şeyler yapılmaya çalışıldı: Yüz yüze eğitim olamayacağı için uzaktan eğitim, internet üzerinden dersler yapılmak suretiyle eğitim-öğretim verilmeye çalışıldı, ancak imkânlar dâhilinde. Çocukların eğitimden uzak kalmaması adına öğrenciler için internet ücretsiz olmalı bu yıl, ücretsiz tabletler dağıtılmalı ki etkileşimli, interaktif derslere katılsınlar öğretmenleriyle. Eğitimdeki bir yıllık kayıp belki telafi edilebilir; ama ikinci yılı kaldıramayız. Cahil kalırız. (öyle bir gecede cahil kaldık dedikleri gibi değil üstelik) Kaybederiz bu kuşağı.

ÖNCE GÜVEN SONRA KARGAŞA

Yönetim, salgın sürecinde yürüttüğü tutarsız politikalarla güvenilirliğini yitirdi. 3-5 maskeyi dağıtamadı, hazırlıksız yakalanıldı belki de. El yordamıyla yürüyen sağlık sistemimiz bakan Fahrettin Koca’nın ilk zamanlardaki samimi ifadeleriyle toparladı kendini, arkasına halkın desteğini aldı ama vaka sayısı/hasta sayısı kavram kargaşalığıyla şeffaflıktan uzaklaştığı anda sınıfta kaldı. İyi ki Türk Tabipleri Birliğİ ve İstanbul, Ankara, İzmir Büyükşehir Belediyeleri ısrar etti de gerçek rakamları yayınlanmaya başladılar, ne kadar gerçekse artık…

Yalancı çobanın hikâyesi gibi nasıl inanılır bundan böyle'

2021’de uygulanacak aşının (üstelik daha 11 Aralık’ta gelecekti) takvimi planlanmalı, hazırlanmalı ve şeffaflıkla kamuoyuyla paylaşılmalı. Hangi aşı ne kadar gelecek, ne zaman gelecek, hangi zaman dilimlerinde, kimlere uygulanılaca? Bizle aynı nüfusa sahip Almaya aşılanmayı 1 yıla yaymış, öğrendiğimize göre, bizde 1 ayda halledeceklermiş (!) Bir de Sağlık Bakanlığı’ndan CoviD-19’un meslek hastalığı sayılmasını bekliyor sağlıkçılar. Haklarıdır da, ölüyorlar bizler için. Onlara bunu çok görmeyelim.

UZUN TUTUKLULUK İSTEMİYORUZ

Bağımsız mahkemeler bekliyoruz, üst mahkemenin kararını uygulamayan alt mahkemeler değil, AİHM karaları bizi bağlamaz diyen yöneticiler değil. Uzun tutukluluk istemiyoruz bir de, hakkında kesinleşmiş bir ceza olmadan 3-4 yıl hapiste kalmak onaylanmamış bir cezanın uygulanmasıdır. Üzerine atılı bir suçtan aklananı dışarı çıkamasın diye olmadık bir başka suçlamayla içeride tutmanın yolu kapatılsın istiyoruz yeni yıldan. Doğru kararı verirken baskı altında kalmayan, tedirgin olmayan savcılar, yargıçlar olsun bu ülkede istiyoruz, çünkü adalet herkese… Yarın sana da lazım alabilir.

 

Özgürlük istiyoruz 2021’de. Düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü. Düşündüklerini kaleme aldıkları için hapiste bulunan gazetecilerin özgürlüklerine kavuşmalarını bekliyoruz. Düşünce, bir suç değildir, ifade etmek de öyle. AB ülkelerindeki tutuklu gazetecilerin yaklaşık % 90’ı maalesef ülkemizde. Biz bunu hak etmiyoruz.

Karpuz gibi ikiye bölünsün istemiyoruz güzel insanlarımız. Şiddet diliyle, bağırıp çağırarak had bildirilmeye kalkmasın kimse bu kadim topraklarda. Temcit pilavına dönen “türban” meselesi oy devşirme arAcı olmasın artık. 2021’de alkolle, okuduğu gazeteyle ötekileştirilmesin kimse. Yöneticiler birleştirici olsun, bölücü değil. Ne diyor Şeyh Edebali'

***

Ey oğul, artık Bey'sin!

Bundan sonra

öfke bize, uysallık sana.

Güceniklik bize, gönül almak sana.

Suçlamak bize, katlanmak sana.

Acizlik bize, hoş görmek sana.

Anlaşmazlıklar bize, adalet sana.

Haksızlık bize, bağışlamak sana...

***

KURAKLIK CİDDİ BİR SORUN

 

Bir başlık daha açalım isteklerimize, tabii ki son değil,  çok beklentilerimiz var daha…

Kuraklıkla karşı karşıyayız. Ocak ayındayız, hava sıcaklıkları 16-17 derece civarında. İklimin içine ettik hep birlikte ve susuzluk da kapımızda. Çevreye duyarlı politikalar bekliyoruz hükumetten, maden aramak için talan edilen ormanlar değil, otel alanı için yakılan ormanlara göz yummak değil. Kıtlık da kapımızda. Çiftçimizi kucaklamak gerek, destek olmak gerek.  Çiftçi borç içinde, perişan, borçları yapılandırılsın istemiyorlar, silinsin istiyorlar.  Silin. Tarımda ithalatı sınırlandıralım, en azından ülkemizde yetişen ürünleri almayalım dışarıdan. Aç kalırız aç, bu kadim topraklarda.

 

Yeni yılda güzel şeyler yazmak isterdik elbet. Umutluyuz. Geleceğe dair güzel dileklerimiz var… Öncelikle sağlık diliyoruz, kendimiz, yurdumuz ve tüm dünya için. Tabii ki hukukun üstünlüğü, özgürlük, gazetecilerin, düşünürlerin hapiste olmadığı, özgürce yazdığı, çizdiği daha yaşanılabilir bir Türkiye. Kadınların korunmasını, kadın cinayetlerinin önlenmesini diliyoruz. İçimizde umut eksik olmamalı diyoruz ve geleceğe umutla bakıyoruz.

 

Güzel günler göreceğiz çocuklar,

güneşli günler göreceğiz…

Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,

ışıklı maviliklere süreceğiz… (Nazım HİKMET)

 

Şairin dediği gibi güzel günler bizi bekliyor.

 

İnsan ömrünün yapraklarınki kadar kısa olduğu bu karantina günlerinde en güzel dilek: Kalın sağlıcakla, umutla, onurla…