İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin Meclis'teki grup toplantısında konuşuyor.

Meral Akşener, 104 emekli amiralin Montrö bildirisi üzerine yaptığı "Zevzeklik" yorumu üzerine "Kim ne der kim ne düşünür diye düşünmeden hakkın ve hakikatin yanında durduk" dedi. Akşener "Bugün, vesayete kafa tutuyormuş gibi yapanlar, 28 Şubat’ta masaların altına saklandığında da,  biz yine dimdik duruyorduk" diye konuştu.

Emekli amirallere seslenen Akşener, "Türkiye’ye dair endişeleri olanların, bu endişeleri,  zamanını ve zeminini doğru ayarlayarak dile getirmelidir" diye belirtti. Akşener devamında, "Vesayetin üniformalısına da cübbelisine de karşıyız" ifadelerini kullandı.

Çin Büyükelçiliği tarafından Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mansur Yavaş ve kendisinin hedef alınması üzerine konuşan Akşener, "Birader bunun anlamı ne? Çin tarafı haklı tavrını saklı tutuyor. Buyur buradan yak. Birader buyur bekleriz. Bak sen hele. Adresimiz bellidir. Bizim herhangi bir ülkenin egemenliği ile ilgili sorunumuz yok. Ama Çin'in Uygur kardeşlerimize yaptığı zulümle ilgili çok büyük bir sorunumuz var" diye konuştu.

Satırbaşları ise şöyle:

Biliyorsunuz geçen hafta 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü'ydü. Nevin Hanımın şikayetçi olduğu bir konu vardı. Sigorta şirketlerinin otizmi sigorta kapsamına almadığını söylemişti. Demir Sigorta'nın saygıdeğer genel müdürü, Nevin Hanımın konuşmasından sonra bu uygulamayı öğrendiğini söyleyip şirketin artık otizmli çocukları da sigorta kapsamına alacağını müjdeledi. Farkındalık yaratmak işte tam da budur. Bu vesilesiyle hem şirket yönetime hem de Nevin hanıma teşekkür ediyorum.

Siyaset olanı bileni okuyabilme, gerçeği görebilme ve gösterebilme sanatıdır. Yaşananları doğru analiz etmek yetmez, akıntıya karşı kürek çekmeyi de gerektirir. Son üç buçuk yılda yaşadıklarımızı hatırladıkça bize koltuk hesabıyla değil millet ve demokrasi hesabıyla siyaset yaptıran Cenabı Allah'a şükürler ediyorum. En büyük gücümüz milletimize asla yalan söylememek, hakikatin izinden asla ayrılmamaktır. Bu bizim için pek seçenektir.

Bugün vesayete kafa tutuyormuş gibi duranlar dün 28 Şubat'ta masaların altında saklananlar dün biz yine aynı yerdeydik. Geçtiğimiz hafta sonu yaşadığımız olaydaki gibi kim ne düşünür ya da kimi kızdırırız diye düşünmeden hakkın ve hakikatin yanında durduk. Son dönemde bir modadır gidiyor. Gece vakti ortalığı karıştırma modası. İstifa eden bakan mı dersiniz, görevden alan bürokrat mı, fesih edilen anlaşma mı dersiniz... Uykusu kaçan acaba ne yapsam da ortalığı nasıl karıştırsam diye iş başına geçiyor, bedelini ödemek maalesef milletimize düşüyor. Bu modanın son örneği olarak 104 emekli amiral bir bildiri paylaştılar. İktidar, darbe edebiyatıyla 4 gün daha milletin dertlerini konuşmaktan kurtuldu. Salı günleri partisinin meclis grubunda konuşacak konu bulmakta zorlanan küçük ortağa malzeme çıktı. Hani millet iradesinin gasp edildiği, getirdikleri kanun reddedildi ya. Yeniden görüşmeye açılan o kanunla ilgili tutumlar, konuşmalar, farkındalık ortadan kalktı. Bunun bir milli irade gaspı olduğunu konuşan var mı? Yine milletimiz kaybetti, Türkiye kaybetti.

Son 60 yılda 9 darbe, post modern darbe, muhtıra ve e-muhtıra görmüş bir millet olarak bazı hassasiyetlerimiz var. Bu yüzden Türkiye'ye dair endişeleri olanların bu endişeleri usulünce, zamanını ve zeminini doğru ayarlayarak dile getirmeleri çok önemlidir. Hele ki ülkesine yıllarca hizmet etmiş, çok kritik makam ve mevki bulunmuş olanların bu konuda çok daha sorumlu davranmaları gerekir. Her itiraz edeni hainlikle, teröristlikle, darbecilikle suçlayıp buradan siyaset devşirmeyi alışkanlık haline getirmiş bir zihniyet yönetiyor. Bu çarpık zihniyet, işler istediği gibi gitmeyince AYM'yi kapatma yeltenecek kadar şımarık, koltuğu tehlikeye girince Cumhuriyet'in kurucu değerlerini tartışmaya açacak kadar şuursuz. İktidiarını korumak için milleti birbirine düşürecek kadar zalim bir zihniyet. Dolayısıyla milletini düşünen herkesin bu durumun bilinci, sorumluluğu ile hareket etmesi gerekir.

Türkiye'nin bunca sorunu varken iktidar kendi hesabına düşüp milletimize sırtını dönmüşken, milletimiz siyasetçilerden sorunlarına çözüm üretmesini açıkça talep ediyorken ve Cumhur İttifakı'nın oyları her ay düşerken kimsenin çıkıp da iktidarın değirmenine su taşımasına müsaade edemeyiz. Kimse de kusura bakmasın. Yapanlar karşılarında önce bizi bulurlar. Biz söz de karar da milletindir diyenleriz. Dün 28 Şubat karanlığında da bu böyleydi. 27 Nisan gecesi de bu böyleydi. Bugün de böyleydi. Vesayetin üniformalısına da, cüppelisine de, lacivert takımlısına da her zaman karşı durduk durmaya da devam edeceğiz.

Geçen hafta Konya'da geçtiğimiz hafta sonu da Hakkari'deydik. İktidardakiler milletimizin sorunlarına kulaklarını tıkayıp, gönüllerini kapasalar da biz il il, ilçe ilçe milletimizi dolaşmaya devam ediyoruz. Hakkari'de kapanan sınır kapıları yüzünden ticaret durmuş, vatandaş şikayet ediyor. İş bulamadığı için oğullarımızın kızlarımızın gençliği heba olmuş, AK Parti'ye oy verenin durumu aynı. Bir eczacı kardeşime sordum. Askıda mama kampanyası burada da var mı dedim. Var dedi. Bir ayakkabıcı kardeşim, "İşimiz hiç yok şu saate kadar siftah yapmadım. Artık dayanacak gücümüz kalmadı" dedi. Bu insanlarımızın derdine çare sunan yok. Darbe olur mu olmaz mı tartışması bebek mamasını askıdan indirmiyor. Amirallerin rütbesi sökülsün mü sökülmesin mi polemiği çaresiz gençlerimize iş bulmuyor. Böyle devlet yönetilmez sayın Erdoğan. Anlamsız polemiklerle uğraşacağına Piraye'yi ve Hasan'ı dinle.  Mağdur edebiyatından siyaset devşirmeye çalışacağına, bugün yarın dükkanı kapatacağım diyen Hasan kardeşimi dinle. İki yumruk arasına sıkıştırılmış çaresiz vatandaşlarımızı dinle. Hamasi konuşmalar yerine milletin sorununu çözecek işler yap. Bir kez olsun eşin, dostun, yandaşın yerine milletimize bir faydan olsun.

Milletimiz geçim derdinde kıvranırken bunlar dört gündür hala darbeci mi değil mi bunu konuşturuyorlar. Buna sebep olanları da, fırsat bilenleri de kınıyorum. Biz Hakkarili babaların feryadını konuşacağız. Biz Konyalı otizmli bir gencin annesinin "Evde bırakın yemeği ekmek yok ekmek" demesini konuşacağız. Hem Konya'da hem Hakkari'de aynı yoksulluk, aynı çaresizlik olamaz. Olamaz bu olmamalı. Sayın Erdoğan o sarayda gece nasıl uyuyorsun sen? Bunları çözme makamı sizsiniz. İnsanlarımız iş yerlerini kapatmak zorunda kalırken utanmadan yapılan şarkılı türkülü kongreleri konuşmaya devam edeceğiz. Ülkemizi dünyada birinci yapan beceriksiz yönetim anlayışını konuşacağız. Aşı sırasını bekleyen insanlarımızı konuşacağız. Biz inatla bunları konuşacağız. 

Bize kızanlar, söylenenler olabilir. Duruşumuzu anlamayanlar, anlamak istemeyenler olabilir. Hatta ortağını kıskanıp bize saldıranlar olabilir. Biz biliyoruz ki millet iradesine sahip çıkmak öyle lafla olmaz. Mesela milletin meclisini yok sayarak milletin iradesine sahip çıkılmaz. Mesela sandık gelince, "Milletim, milletime hizmetkarım" diyenlerin seçimden sonra milleti maraba yerine koyarak hiç sahip çıkılmaz. Millet iradesine el uzatanların karşısında dimdik durarak çıkılır. 

Nedense bu bildiri ile duruşumuza AK Parti değil küçük ortağı çok bozulmuş. Küçük ortak dünkü grup konuşmasında köpürdükçe köpürdü. AYM'den sonra hızını alamayıp yakında Deniz Kuvvetleri'nin kapanmasını isterse de şaşırmayın. Allah, Sayın Erdoğan'a sabır versin. Dün şerefsiz dediğine bugün mübarek deyip tutarsız söylemleriyle ülkeyi germekten başka fonksiyonu bulunmayan birinin üstünde gereğinden fazla durmak istemiyorum. Bu vesileyle, sayın Erdoğan'ı uyarmak zorundayım. Sakın ola, çok ciddi bir öfke problemi olan küçük ortağının dolduruşuna gelip bildiriyi yazanlara abuk subuk ceza verdirmeye kalkma. 

Editör: TE Bilişim