KAZİM BOZKURT-SON MÜHÜR/Türkiye, 2021 yılında koronavirüs pandemisinin yanı sıra, dövizde yaşanan sert dalgalanmalar nedeniyle de ekonomik anlamda sıkıntılı bir dönem geçirdi.

Yaşanan ekonomik çalkantıda, perakende sektöründe de stok konusu tüm Türkiye’nin gündemi oldu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2021’in son zamanlarında, “stokçuluk” yaptığı iddia edilen kurum ve kuruluşlara çeşitli önlemler alınacağını ifade ederek, hemen bir yasal düzenleme yapacağız ve bu stokçuların üzerine ciddi manada gideceğiz. Hem ellerindekine el koyacağız hem de cezai müeyyideleri yüksek tutacağız. Stokçuluk bizim dinimizde de haramdır. Bunun adı ihtikardır (vurgunculuk)” demişti.

“Yerel marketler bunu hak etmiyor”

EGEPERDER Başkanı Mehmet Feyzi Başdaş, pandeminin ilk günlerinden bu yana, sağlık emekçileri kadar efor sarf ettiklerini vurgulayarak, sosyal medyada aldıkları hakaretlerden dert yandı. Başdaş, şunları iletti:

“Mağazalarda, insanların Avrupa’daki gibi telaşa kapılmasını, raflara saldırmasını biz engelledik. Market raflarını doldurmak için, gece gündüz demeden çalıştık. Avrupa’daki gibi, insanların telaşa kapılmasını, raflara saldırmasını engelledik. Ancak, insanlar sektörü bilmeden, sosyal medyadan hakaretler yağdırıyor. Üretim enflasyonu yüzde 80’ken, tüketici enflasyonu yüzde 36 olarak kaydedildi. Bunu durduran kimler? Ağırlık perakendecilerdir. Bunu engelleyen bizleriz. On yıldır hayatta kalma mücadelesi var. Perakendecilerin, fahiş fiyatlara ürün satma şansı yok, çünkü marketlerin en büyük korkusu müşterisini kaybetmektir. Halk zaten bizi denetliyor, her gün mağazalarımıza bin kişi giriyor. Beğenmediği zaman, küsüp gidiyor. Bizim korkulu rüyamız müşterimizin küsmesidir”

“Dünya tekelleşti, ancak Türkiye’ye gelemiyorlar”

Perakende sektöründe, en büyük tehlikenin tekelleşme olduğunun altını çizen Başdaş, Avrupa ve Amerika’da iki üç tekel marketin, tüm piyasaya hakim olduğunu belirtti. Türkiye’de de bu tarz faaliyetlerin hamleleri olduğunu, ancak yerel marketlerin bunla canla başla mücadele ettiğini şu sözlerle anlattı:

“Bizim isyanımız, sektörlerin tekelleşmesi. Piyasada stokçuluk denen bir şey var. Pirinç, hububat üç beş kişinin elinde bulunuyor. Bunlar gerçekten tehlikeli. Depolama adı altında stokçuluk yapılıyor. Dünyada da bunun örnekleri var. Avrupa’da, tüm marketler üç Alman şirketinin elinde. Biz 2010’dan bu yana onlarla mücadele ettik. Geldikleri gibi gittiler. Dünyada, Türkiye’den başka yerel marketler kalmadı. Devlet önlem almazsa, yereller bitecek, bu sefer ulusal zincirler de satılacak. Burada bir sürü oyuncu var. Almanya’dan gelmiş bir kuruluş, bizimle baş edemez. İnsanların ne istediğini biz biliyoruz, pazara biz hakimiz”

Mecliste, çeşitli yasal çalışmaların olduğunu, ancak iktidar ya da muhalefet fark etmeksizin, yeterli bir yasa çıkarmamasından yakınan Başdaş, depoculuk adı altında, stokçuluk yapıldığına dikkat çekti. Başdaş, “Marketçiler stok yapamaz. Bizim ürünü depolama şansımız yok. Devlet tarafından kayıt altında olan resmi depolar var, ne kadar ürün aldıkları kayıt altına alınıyor. Ne kadar ayçiçek yağı aldıklarını devlet biliyor. Uluslararası oyuncular da var. Ayçiçeği ile alakası olmayan firmalar, ayçiçek yağı alıyor. Çünkü, fiyatının yükseleceğini biliyor. Yarın tekelleşme olunca, üretici de kalmayacak, asıl stokçuluğu o zaman göreceğiz. Uluslararası şirketler, piyasayı domine ettiklerinde sıkıntı başlayacak. Perakende milli bir güvenlik meselesidir” diye konuştu.

En büyük yangın bizde: Rafları boş bırakmamak için çok çaba gösteriyoruz

Türkiye’nin, geçtiğimiz dönem ihracat rekoru kırdığını ifade eden Başdaş, dışarıdan çok talep olduğunu dile getirdi. İç pazara satılması gereken ürünün, dış pazara satılmasının, Türkiye için olumsuz olacağını belirten Başdaş, “Makarnada, tonajda dünyada bir numaralı ihracatçıyız. Dışarıdan yoğun talep olunca, içeridekinin de fiyatı artıyor. Dışarısı 10 lira verince, iç piyasada 8 liradan o ürünü satamıyorsun. Ülkemizdeki en büyük sıkıntı budur. Bir sınırlama getirilmesi gerekiyor. Pandemi döneminde, limonun dışarı çıkmasına izin verseydik, 20 liraya satın alacaktık. Çünkü, dünyada limon o dönem altın değerinde oldu, fakat biz sıkıntı yaşamadık. Bakanlığın yapması gereken şey, ihtiyacımız kadar olan gıdalar burada bırakılsın, gerisi yurt dışına satılsın. Önce ülkemiz, sonra ihracat” ifadelerini kullandı.

“Herkesin evinde stok var”

Piyasada, psikolojik olarak bir stok sıkıntısı olduğuna dikkat çeken Başdaş, insanların ekmek sıkıntısı olmamasına rağmen un almasına anlam veremediğini dile getirerek, şu mesajları verdi:

“Ben, eylül arasında yağ aldım, parasını verdim. Ekim ayında aldığım yağ geldi, kasımda ürün tükendi. İnsanlar 10 tane, 20 tane yağ alıyor. Arkadaşım, 24 tane 5 litrelik yağ istiyor. Dedim ne yapacaksın o kadar yağı? Herkesin evinde stok var. Bizim memleketimizde sıkıntı yok ki, insanlar bu kadar saldırırsa... İnsanlar neden una saldırıyor anlamış değilim. Ekmek sıkıntısı yok. Psikolojik, medyanın, siyasetçilerimizin algısı insanlarımıza da yansıyor. Bir palet yağ bir ayda satılır. Şimdi, daha dükkana girmeden bitiyor. Halk stokçu oldu. Bir anda ticaretin dengesi değişti. Tamamen piskolojik”

Editör: TE Bilişim